4.4

342 29 11
                                    

Çağan Şengül - Papatya

"Gecee! Kalk hadi gidiyoruz. Bak bizi beklemezlerse yemin ediyorum tüm gün başının etini yerim. Kız kime diyorum! Ayı gibi uyuyor yaa. Anladık ayı gibisin de kışta değiliz. Gece!!"

"Hay senin Gece'ne." Başımın üstüne koyup sesleri kesmeye çalıştığım ancak hiçbir işe yaramayan yastığı sinirle kaldırdım. Akel giydiği sarı şortu ve kırmızı kazağıyla başımda dikiliyordu. Güneş gözlüğü aklıma Sıla ile yaptığım operasyonu getirmişti. Boş verip kısık gözlerle Akel'e baktım. "Ne var sabah sabah ya?"

Akel'in sinirle homurdanmasına neden olmuştu sözlerim. Elimdeki yastığı alıp koltuğa fırlattıktan sonra elimden tutup çekiştirmeye başladı. Bir şey yapamamıştım çünkü ayılamamıştım bile. Bir elimi esir aldığı için diğer elimle gözlerimi ovuştururken ayağımı bir şeye çarptım. Çığlık atıp tek ayak üzerinde ilerlemeye çalıştım. Sonuç tabii ki de hüsranla sonuçlandı. Yere düşüp üstüne bir de Akel'i de üstüme düşürmüştüm.

"Kalk üstümden! Çok ağırsın ya. Ay nefes alamıyorum!"

"Beni düşüren sensin bir kere. Her neyse hadi ama hızlı ol. Bizi beklemeden giderlerse ağzına sıçarım."

Kaşlarımı çatıp sinirle ona baktım. Küs olduğumuzu unutmuştu sanırım. Ya da ben unutmuştum bilemiyorum. Sonuç olarak peşinden gitmeye devam ettim. Aklımdakileri anlamış gibi, "Bir kereliğine küs olmasak?"

Cevap vermeyip arkasından gitmeye devam ettim. Bir yandan esneyip bir yandan etrafa göz gezdiriyordum. Elimi ağzıma koyup kocaman esnerken sordum.

"Nereye gittiğimizi söylemedin?" Akel bunu sormamı bekliyormuş gibi ellerini çırpıp kocaman gülümsedi. Böyle istediği şey alınmış küçük bir çocuğa benziyordu. İster istemez yüzümde bir tebessüm oluşmuştu ancak bunu fark edince anında yok etmiştim.

"Pikniğe gidiyoruz! Çağan'ı zor ikna ettim. Sıla olmasa ohoo gelmezdi beyefendi. Uyumak istiyormuş, hıh! Tatile geldik be tatile! Uyumak da ne demek?"

Aslında tam da onu yapmak istiyordum ancak Akel'den azar yememek için çenemi kapattım. Aklıma gelen şeyle gözlerimi büyüttüm. "Şimdi mi gidiyoruz?"

Başını sallayıp kaşlarını kaldırdı. "Başka ne zaman gidecektik ki? Bizi beklemeseler neden bu kadar acele edeyim acaba? Hadi hemen!"

Yerimde durdum. Akel bu hallerimi anlamıyormuş gibi şaşkınca bana bakarken ben yavaşça üzerimi süzdüm. Bu halde gidecek değildim öyle değil mi? Çilek kızlı pijama takımı ve kafamdaki göz bandıyla dışarı çıkacağımı sanıyorlarsa tamamen yanılıyorlardı.

"Amacınız beni rezil etmek mi!? Bu halde gelmemi beklemiyordunuz öyle değil mi? Hem bana gelip gelmeyeceğimi sormadınız. Hala aramız bozuk! Bu kadar rahat davranma Akel, bazı şeylerin farkına var!"

Dediklerimden sonra iç çeken Akel'e bakmadan arkamı dönüp ters istikamete doğru yöneldim. Ancak durdum. Durmamı sağlayan Akel'in değil, onun sesiydi. Durdum ama arkamı dönmedim.

"Sen diğerlerinin yanına git. Bizi beklemeden gidin. Biz geliyoruz şimdi." Akel'in onun dediğini yaptığını uzaklaşan adım seslerinden anlamıştım. Ancak hala arkamı dönmemiştim, dönememiştim. İç çekip yanıma geldi. Bunu da adım seslerinden anlamıştım. Sıcak nefesini kulağımda hissedince gözlerimi sımsıkı kapattım. Feci halde kızarmıştım. Bunu farketmemesini umdum. Farketse de bir şey olmazdı ancak istemiyordum işte.

"Herkes senin için çabalıyor. Her şeyi geri düzeltmeye çalışıyoruz. Bize yardımcı olman gerekiyor. Lütfen!  Artık biz olmak istiyorum. Kötü anıları bırakıp iyilere odaklanmak istiyorum. Yaptıklarımızı affettirmeye çalışıyorum."

Sımsıkı kapattığım gözlerimi açıp yavaşça ona çevirdim. Tamamen arkamdaydı ve nefesi kulağıma çarpıyordu. Koyu gözleri o kadar güzel bakıyordu ki. Bir kahverengi nasıl olur da bu kadar anlamlı bakabilirdi ki? Nasıl olduğunu umursamadım. Çok güzeldi işte. Bu yeterdi.

Yavaşça ellerimi tuttuğunu farkettim ancak uzaklaşmadım. İstemedim belki de. Bunu anlayamayacak kadar heyecanlanmıştım. Gözlerim huzurla kapanmak istiyordu ama bu sefer de o güzel gözleri göremeyecektim. Bu yüzden direndim ve gözlerine bakmaya devam ettim. Parmaklarını parmaklarıma kenetleyip devam etti.

"Biliyorum, her şeyin mahvolduğunu düşünüyorsun. Her şey bitti diyorsun içinde belki de, bilmiyorum. Tek bildiğim düzeltebilecek olduğum. İçindeki acıyı söküp almak istiyorum. Seni bundan kurtarmak istiyorum. Bana güvenebileceğini gör istiyorum. Sen söyle Gece'm, gösterdiğimde bunları görebilecek misin? Yolun sonunda benimle olacak mısın? İkimiz için, bizim için çabalayacak mısın?" Derin bir nefes aldığında sesinin titrediğini farkedip içten içe kahroldum. Ama o devam etti.

"Hayatımda ilk defa birine aşık oldum, ona bu kadar tutuldum. Ondan başka bir şey göremez oldum ancak onu da yaptığım aptal bir hatayla kaybettim. Hayır, kaybetmedim. Kaybetmeyeceğim de." Duraksadı. Hala sessizce gözlerinin içine bakıp onu dinliyordum. Konuşmaya başlayacağım anda ağlayacakmış gibi hissediyordum. Bu yüzden sustum.

"Seni seviyorum, bunu defalarca söyleyebilirim. Hiç bıkmadan ömrümün sonuna kadar bunu söyleyebilirim. Seni seviyorum, seni seviyorum, seni o kadar çok seviyorum ki bu bazen canımı yakıyor. Bu acıyı bile sevdim. Senin bana hissettirdiğin her şeyi sevdim. Her şeyine aşık oldum ben senin. Sana aşık oldum. Sana aşığım Gece'm."

O kadar içtendi ki. Gözleri dolmuştu, benim de öyle. Koyuluğundan gözbebeklerini göremediğim gözleri şimdi daha açıktı. Tatlı bir kahverengiydi ve ışıl ışıldı. Doluydu. Bana olan aşkıyla, acıyla, pişmanlıkla, gözyaşıyla. O kadar doluydu ki. Acısını, acımızı dindirmenin bir yolu olsun istedim. Bunun bir yolu var mıydı bilmiyorum. O an hiçbir şeyi umursamadım. Gözlerine bakarak söylediklerimden pişman değildim. Asla da olmayacaktım.

Ellerimdeki ellerini sıktım. "Seni seviyorum, seni o kadar çok seviyorum ki ayçiçeğinin güneşe, bulutun yağmura, denizin kumlara olan aşkı gibi. Tüm damarların bir şekilde kalbe çıkması gibi tüm yollarım sana çıkacak biliyorum. Seni affetmeye çalışıyorum. Sizleri. O kadar çok deniyorum ki bunu. Bir gün olabilir belki bilemiyorum. Ancak olmazsa bile şunu bilmeni istiyorum. Sana aşığım, çok fazla." Cümlelerimi sonlandırdığımda yüzünde o kadar güzel bir gülümseme oluşmuştu ki oracıkta kalbim teklemişti. Tekrardan aşık olmuştum sanki. Yüzümdeki tebessümü serbest bırakıp ben de gülümsedim.

Ellerimi bırakınca biraz üzülmüştüm açıkçası. Ancak daha sonra yaptığı üzüntümü anında gidermişti. Beni kolları arasına çekip sıkıca sarılınca gülümsemi silmeden iç çektim ve kollarımı sıkıca ona sardım. O an yaptıklarını umursamıyordum. Sadece ona odaklanmıştım. Kokusuna. Deniz gibiydi. İsmi gibi kokuyordu. Deniz.

"Bu zamana kadar yaptığım en gurur duyduğum şey sana aşık olmak. Her ne kadar bu bilerek olmasa da gurur duyuyorum. Ve en pişman olduğum şey ise yaptıklarım. Ve bunun izlerini siliyorum. Sana söz veriyorum, hepsini teker teker sileceğim."

Kollarını bana daha sıkı doladı. Biraz sonra kulağımda yine sıcak nefesini hissettim. "Artık gitsek mi? Akel'in hazırladığımız limonlu kekleri bırakacağını pek sanmıyorum." İstemeye istemeye geri çekildim. Zaten eninde sonunda çekilecektim ama bundan fena halde rahatsızlık duymuştum. Ona dik dik baktım. "Bu halde hayatta gelmem. Çilek kızlı pijamalarla millete rezil olmak istemiyorum."

Kocaman sırıtıp süzdü beni. Gözleri tekrardan gözlerime çevrilince gülümsemesi büyüdü. "Bence gayet hoşsun. Böyle gelsen sorun yok." Gözlerimi devirip söylene söylene odaya doğru ilerledim. Arkamdan geliyordu. "Senin için sorun olup olmaması umurumda değil. Üzerimi değiştirip geliyorum."

Sırıtarak onaylayınca odaya girip kapıyı kapattım ve salak salak sırıttım. Gerçekten mi? O kadar romantik bir şeyler olmasını beklemiyordum ancak kalbim hala o konuda kalmıştı. İlk defa birine bu kadar aşık olmuştum. Dahası o da bana aşık olmuştu. Sırıtmamı bastırıp bavulumu açtım. Bu mutluluğumun geri kalanında da sürmesini dileyip hazırlanmaya başladım. Umarım günün kalanı güzel geçerdi. Umarım.

❄❄❄Bölüm Sonu❄❄❄

Çok güzelsiniz çoook😍

R kişisi  | texting ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin