Çok uzun bir zaman oldu... Neredeyse bir yılı aşan bir süredir burada değildim. Artık kendimi çok daha iyi hissediyorum. Söz veremem ama aramız bir daha bu kadar açılmayacak... Buna emin olmanızı istiyorum. İyi okumalar dilerim.~
''Tamam haklısınız, baya bir geç oldu...'' Nathan uzun siyah saçlarını kulağının arkasına aldıktan sonra bana kötü bir bakış atmıştı. Neredeyse bir aydır buluşamıyordum ve bunu sorumlusu cidden bendim...
''Geç olsun, güç olmasın... Hadi bir shot daha atalım!'' Hunter bana göz kırptığında konuyu değiştirdiğini anlamıştım. Shot bardaklarına tekila koyduktan sonra tuz ve limonu da hazırlayarak birbirimize baktık. Nahtan üçten geriye saydığında hepimiz aynı anda içmiş ve bardakları masaya bırakmıştık. Yüzüm anında buruşurken elimdeki limonu emerek içimin yanmasını geçirmeye çalıştım. Lanet olsun, berbat ama aynı zamanda da mükemmel hissettiriyordu. Gözlerimi anlık bir şekilde kapattığımda sert bir şekilde esen rüzgar kumların uçuşmasına neden olmuştu. Gözümün önünde oluşan Kristen ile yaşadığım şeyler beni rahatsız ederken gözlerimi açarak kıyıya sertçe vuran dalgaları izlemeye başladım.
''Sarhoş olduk demeyin sakın, babamdan bu votkayı boşuna çalmış olmak istemiyorum.'' İsabell bize doğru gelirken kaşlarım mutlulukla havaya kalkmıştı. Gülümseyerek ayağa kalktım. ''Hani gelmiyordun! Çok kötüsün!'' İkimiz de tebessüm ederken yanına doğru giderek kocaman sarıldım.
''Eh... Birileri bizi sürekli ekince ben de böyle bir yalan söyleyeyim dedim.'' Tripli bir şekilde konuştuğunda tebessüm ederek omuzuna hafifçe vurdum. Sonrasında masaya yerleşip konuşmaya ve içmeye devam etmeye başlamıştık. Hayatıma tesadüfen giren kişilerle bu kadar yakın ve iyi zaman geçirmek beni mutlu hissettirmişti. Nathan, Hunter, İsabell ve Marcel yazlıkta yaklaşık 6-7 ay önce tanıştığım ve bana iyi gelen insanlardı. Birlikte eğleniyor, içiyor ve çılgın şeyler yapıyorduk... Az sonra yapacağımız gibi...
''Hadi denize girelim...'' Kafam pek yerinde olmasa da gece vakti denize girmeyi fazla seviyordum.
''Diana... Mart ayının sonundayız...'' Marcel konuştuğunda çoktan ayağa kalmıştım. ''Lütfen... Hunter, senin beni kırmayacağını biliyorum... Hadi girelim lütfen...'' Hunter bana biraz düşünceli bir şekilde baktıktan sonra kafasını onaylar şekilde salladı ve yanıma doğru geldi. Heyecanla yerimde sıçradıktan sonra üzerimdeki sweati çıkardım. Altımdaki eşofman ve ayakkabıyı da çıkardıktan sonra iç çamaşırlarımla kalmıştım.
''Ben montumla gireceğim... Hava çok soğuk.'' Nathan konuştuğunda kahkaha atmıştık. Sarhoş ve genç olmanın yarattığı aptallık gerçekten çok heyecan vericiydi. Bir süre sonra herkes iç çamaşırları ile kalmıştı. ''Hazır mıyız?'' Heyecanla konuştuktan sonra denize doğru koşarak kendimi buz gibi suya bıraktım. Kafamdaki düşünceler suyun soğukluğu ile binlerce parçaya ayrılırken bu his bana müthiş bir zevk yaşatmıştı. Tüm hücrelerim soğuk sayesinde uyanmış gibiydi, donuyordum... Kafamı sudan çıkararak derin nefesler almaya başladım. Diğerleri beni izlerken el hareketiyle gelmeleri için işaret etmiştim. Gözlerimi sıkıca kapatarak tekrardan daldım. Düşüncelerim paramparça olmasına rağmen bir o kadar da bütün gibiydi zihnimde. Kafamı tekrardan suyun altından çıkararak bana doğru ilerleyen Hunter ile göz göze geldim.
''Diana, gözlüğümü tutar mısın? Dalacağım da.'' Kafamı yukarı aşağı sallayarak onu onayladığım gibi çıkardığı gözlüğünü tutmam için bana doğru atmıştı. Anlık şaşkınlıkla gözlüğü tutmayı başaramayarak düşmesine sebep olmuştum. ''Siktir...'' Hunter gözlüğü attığı yere doğru ilerlerken karanlık denizin içinde gözlüğü aramaya başlamıştık. Aptallığımızı dibine kadar yaşıyorduk...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
*desire
Literatura Feminina"minik bedenini saran kırmızı elbisesi, tüm arzularımın başlangıcıydı." :)