*Medya bölümü anlatan bazı görseller*
Cüzdanımdaki parayı saydığımda bütçemin içmeye yetecek kadar olduğunu görmüştüm. Bu beni mutlu ederken okula pek uzak olmayan sahile doğru ilerlemeye başladım. Issız bir semtte olması yüzünden pek insan geliyor sayılmazdı. Bu yüzden kaçacağım zaman burayı tercih ederdim. Kısa bir otobüs yolculuğu ardından sahile ulaşmış ve tekelden şarap ve bira almayı tercih etmiştim. Kumların üzerine serdiğim okul forması üzerinde oturuyor ve ayakkabılarıma kumun girmesine neden oluyordum. Sahilin boş olması bol bulutlu hava ile kaynaklıydı. Soğuk rüzgarlar her estiğinde daha çok üşüyordum.
Elimi donduran soğuk şarap şişesini dudaklarıma götürerek koca bir yudum aldım. Tanıdık tadı ağzımda hoş bir tat bıraktığında çoktan mideme ulaştığını hissediyordum. Ellerim biraz titriyordu ama bu asla sorun değildi. Pakette yakmam için bana bakan sigarayı dudaklarım arasına alarak yakmaya başladım. Düşüncelerim kafamı meşgul ederken bitmiş bira şişesi sahilde yolculuğuna başlamak üzereydi. İçine kum doldurarak giderken çöpe atmayı beynime kazıdım. Kolay sarhoş olan bir insan değildim. Modum çok kötü olduğu zamanlarla kendimi sadece içmeye odaklardım. Başım dönerken gözlerimi sıkıca kapatarak sweat şapkasını kafama geçirdim ve kuma doğru özgürce uzandım. gözlerim kapanırken zihnim yer ve zaman kavramını birbirine karıştırmaya başlamıştı. Kumlar yatağım kadar yumuşak hissettirirken düşüncelerim beynimde gezmeye başladı.
Sean tam bir orospu çocuğuydu. Tek yaptığı hayatımı mahvetmek olmuştu. Emsley ve Aissa, Sean'dan aşağı kalmıyordu. Eski iki en yakın arkadaşımken şuan en büyük düşmanlarımdı. Gözlerim dolmaya başladığında bir süre sonra ağlamaya başlamıştım. Bu ne kadar devam etti bilmiyordum ama bir süre sonra uyuduğumu biliyordum. Uyandığımda hırçın dalgalar kinle kıyıya vuruyordu. Hava daha da soğumuştu ve uçuşan kumlar gözlerime doluyordu. Ne kadar süredir buradaydım bilmiyordum. Zihnim hiçbir parçayı birleştiremezken şarap şişesi gözüme çarpmıştı. Hızla içmeye başladığımda pek ayık olmayan zihnimin bilincini tamamen kaybettiğini depolanan enerjiden olsa gerek hissediyordum.
Başım deli gibi dönerken ayağa kalkarak şarap şişesini mikrofon gibi tutmaya ve şarkı söylemeye başladım.
"Boy, look at you, looking at me!"
(Oğlum, kendine bak, bana bakıyorsun)Şarkıyı söylerken gözlerimi kapatmış ve tamamen konser veriyormuş gibi hissediyordum.
"I know, you know how I feel.
(Biliyorum, nasıl hissettiğimi biliyorsun)Loving you is hard, being here is harder.
(Seni sevmek çok zor, burada olmak daha da zor)You take the wheel
(Dümeni sen al)I don't wanna do this anymore
(Bunu daha fazla yapmak istemiyorum)It's so surreal, I can't survive
(Bu çok olağanüstü, dayanamam)If this is all that's real"
(Ama bu tamamen gerçek)Ağlamaya başladığımda hıçkırıklar arasından şarkıyı söylemeye devam ediyordum. Bu şarkı şuan tüm modumu yansıtıyor gibi hissediyordum.
"All I wanna do is get high by the beach!
(Bütün yapmak istediğim sahilde kafayı bulmak)Get high by the beach, get high!"
(Sahilde kafayı bulmak)Hava gerçekten kararmıştı ve mantıklı düşünmek benim için çok zordu. Eve nasıl gideceğimi bilmiyordum. Ağlayarak dizlerimin üzerine düştüğümde sahilde sadece kendi sesimi duyuyordum. Şarkı söyleme isteğim artarken ağlayarak söylemeye devam ettim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
*desire
Genç Kız Edebiyatı"minik bedenini saran kırmızı elbisesi, tüm arzularımın başlangıcıydı." :)