Merdivenden gergince inerek annemin loş ışıklarla süslediği salona doğru ilerledim. Yanan mumlar ve en sevdiğim şarap şişesi gözüme çarparken kapıda duran adama kaydı gözlerim.Yapılı vücudunu giydiği takım elbise ile ödüllendirmişti. Otorite sahibi olduğunu bana bakmadan bile anlayabiliyordum. Kısa siyah saçları ve sakalsız bir yüzü vardı. Henüz bana dönmemiş olsa bile gözleri ela ve yeşil arasında kalmıştı. Burnu fazlasıyla düzgün, dudakları ise şekilli ve etliydi. Elinde bir buket çiçek ile duruyordu. Gözleri bana döndüğünde nefeslerim hızlanmış şekilde gözlerini izliyordum. Vücudumu süzerek gözlerime kilitlendiğinde suratımda buz gibi bir ifade olduğundan emindim. Onun da bakışları farklı sayılmayacak türdendi. Dudağının sol tarafı samimiyetten yoksun bir şekilde kıvrılmıştı. Böyle biri beklemiyordum. Kesinlikle hayalimdeki üvey baba bu değildi.
"Buraya gelmeyecek misin, kızım?"
Annemin ağzından bu kelimeyi duymak çok tuhaftı. Bana 'kızım' demişti. Adımlarım yanlarına ulaştığında beynim işlevini yitirmeye başlıyordu. Ne yapmam gerekiyordu ve ne demeliydim, bilmiyordum.
"Merhaba Diana. Seninle tanıştığım için mutluluk duyuyorum." Ses tonu içimde rahatsız edici bir etkiye neden olmuştu. Yavaşça havalanıp bana doğru uzanan elini izlerken yavaşça elini tuttum.
"Merhaba..." Kelimenin sonu boşluğa doğru giderken bu kadar dikkatli bakması beni rahatsız ediyordu. Evet, normalde de birinin beni incelemesi rahatsız ederdi ama bu adam beynimin içinde geziyor gibi hissediyordum. Elini yavaşça çektiğinde gözleri anneme kilitlenmişti. Ona nasıl bakıyordu bilmiyordum. Yüzü ifadesiz ve duygularını belli etmemeye kesin kararlı gibiydi.
"Masaya geçelim, harika yemekler hazırladım." Kristen elini yavaşça annemin beline koyarak salona doğru ilerledi. Arkalarından yürürken gerginliğimin her dakika arttığını hissediyordum. Elbise içerisinde o kadar yabancıydım ki içimde bir yerlerde saklanan sürtük Diana canlanıyordu. Kişiliklerim birbirleri ile savaşıyor bundan en çok sürekli benimle yaşayan Diana etkileniyordu.
Annem ve Kristen masaya yan yana oturduğunda karşılarına oturarak masayı inceledim. Sandal ağaçlı bir tütsü kokusu sarıyordu salonu. Bu yüzden yemeklerin kokusu hissedilmiyordu. Aynı zamanda yanan kokulu mumlar beni biraz da olsa rahatlatıyordu. Gözlerim şaraba ulaştığında günü tek güzel yapacak şeyin o olduğunu biliyordum. Annem bir şeyler anlatırken tabağıma aldığım yiyeceklere eziyet etmeye başladım. Yiyemeyeceğimi biliyordum. Midem ne kadar istese de kabul etmiyordu.
"Diana."
Duyduğum erkeksi ses, annemin konuşmasını noktalamıştı.
"Yemekle oynamak yerine onları yemelisin."
Kristen, ela gözlerini bana diktiğinde elimdeki çatalı istemsizce tabağımın kenarına bıraktım. Annem ona bir şeyler anlatırken bana odaklanması hoşuma gitmemişti.
"Zaten... Yiyorum..."
Konuşmak için cümleleri zorla toparlarken o dikkatle beni izliyordu.
"Okulun nasıl gidiyor?"
Gözlerimi ondan ayırmadan sorduğu soruya vereceğim cevabı düşündüm.
"Normal gidiyor."
"Ah tatlım, Kristen bir öğretmen. Bir aksilik çıkmazsa yakında sizin okulda görevine devam etmeye başlayacak."
Gözlerim anneme kayarken bana bu kadar sahte davranması sinirimi bozuyordu. Söylediği şey beynime ulaşırken bir tepki vermedim. Yemeğime geri dönerken mecburi bir şekilde salatayı ağzımda çiğnemeye başladım. Onlarla muhatapımı kesme amacıyla kaçak bir şekilde cümle kurdum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
*desire
Чиклит"minik bedenini saran kırmızı elbisesi, tüm arzularımın başlangıcıydı." :)