Megumi Fushiguro, önünde durduğu binanın hatlarında bir kez daha gözlerini gezdirirken bavulunun kulpunu tekrar kavradı, bu işi kabul etmeden önceki çelişkileri tekrar beyninde dolanırken derin bir nefes aldı.
Bölümündeki profesörlerinden biri ona Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu olan biriyle aynı evde kalıp kalamayacağını sorduğunda, şüpheleri beyninde dönüp durmuş, şaşırmış bir şekilde karşısındaki profesöre bakmıştı.
Megumi Fushiguro, bölümünde çabuk parlamış biriydi. Bir psikiyatriste uymayacak kadar sessiz ve içine kapanıktı, ama bu yükselmesine engel olmamıştı.
Megumi zeki biriydi, her şeyi çabuk kavrar, en karmaşık ve zor anlaşılır anlarda bile bir çözüm bulur ve her şeyi büyük bir ciddiyetle yapardı. Her şeyi çok iyi gözlemler, insanların duygu ve düşüncelerini çok iyi okurdu. Bir insanı az da olsa tanıdıktan sonra yapabileceklerini, anlatabileceklerini ve verebileceği tepkileri hemen anlardı. Bölümündeki diğer öğrencilerden daha yüksek seviyedeydi, bu da öğretmenlerinin gözlerinden kaçmamıştı.
Bu yüzdendir ki böyle bir konuda profesörlerin ilk aklına gelen kişi Megumi'ydi.
Fakat bir DKB hastası hafife alınabilecek bir şey değildi, bu tür insanlar artık ne diğer psikolojik hastalığı olan insanlara ne de olmayan insanlara benzerdi.
DKB hastaları suça eğilimli olurdu, tarihte böyle bir sürü azılı suçlu vardı. En kötüsü de böyle çoğu insan kötü bir şey yaptığını hatırlamaz ve inkar ederdi.
Fakat tersi anlamıyla da DKB hastası biri ile tanışmak bir psikiyatrist için, hele ki bir psikiyatri öğrencisi için hafife alınamayacak kadar avantajlı bir şeydi.
Dünya'da az sayıda gerçek anlamda DKB hastası vardı, ve Megumi, böyle bir fırsat ayağına gelmişken geri çeviremezdi.
Valizinin aşınmış ayakları zeminde gıcırdarken hızlı adımlarıyla yeni evinin kapısına geldi. Kapıyı çaldı, heyecanlıydı, neyle karşılaşabileceği hakkında bir fikri yoktu.
Kapı açıldığında karşısındaki yüze baktı, Itadori Yuji soran bakışlarla ona bakıyordu. Megumi böyle birini beklememişti.
Gencin sağlıklı bir duruşu ve iyimser bir yüz ifadesi vardı, ilk baktığınızda böyle bir hastalığı olan biri olduğunu aklınıza bile getiremezdiniz.
"Ben Megumi Fushiguro." dedi yavaşça elini uzatırken. Her zamanki sakin ve kısık bakışlarıyla Itadori'ye bakıyordu.
Itadori gülümsedi. "Megumi, seni bekliyordum! Hoş geldin."
Itadori, psikoterapiden çıkalı bir buçuk hafta olmuştu. Psikoterapistler, krizleri ve kendi kendine konuşmaları azalınca artık programı bitirmeye karar vermişlerdi. Sonuçta Itadori daha çok gençti, onu böyle bir yerde çürütmenin bir anlamı yoktu.
Megumi eve girdi ve daireye baktı, küçük olsa da yeni ve pahalı bir yer olduğu anlaşılıyordu.
Megumi Itadori'nin ailesinin zengin olduğunu biliyordu, böyle zengin ve dışa dönük bir çocuğun, böyle bir psikolojik hastalığa sebep olacak kadar büyük bir travmayı nasıl yaşadığını ve nasıl bu kadar geç anlaşıldığını merak etti.
Itadori'nin hastalığı çok zor anlaşılmıştı, gittiği çoğu psikiyatrist ya Bipolar ya da Borderline Bozukluğu teşhisi koymuştu, ama en sonunda gerçek hastalığı anlaşıldığında, doktorlar böyle ağır bir DKB'nin nasıl fark edilmediğinin şaşkınlığını yaşamışlardı.
Kapıdaki kısa konuşmanın ardından, Itadori Megumi'ye odasını gösterdi. Temiz, ferah bir odası ve kendine ait bir banyosu vardı. Megumi'nin kaldığı yurttan çok daha iyi bir yerdi.
Megumi eşyalarını yerleştirdi ve yavaş adımlarla salona gitti, salon mutfakla birleşikti. Itadori, koltuğa oturmuş, televizyon izliyordu.
Itadori, iyice odaklanmış gözlerini televizyondan ayırıp Megumi'ye yönlendirdi.
"Hey, Megumi-kun, aç mısın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the last night, itafushi
FanfictionAma gözleriyle görmekte ısrar eden kişi nasıl görebilir ki varlığın yansıttığından fazlasını? DKB: Çoklu kişilik bozukluğu olarak da bilinir. Bir kişide birden fazla kişiliğin olmasıdır. Normalde tekil ve bütüncül olan zihin, bölünerek çoğul ve par...