Itadori'nin içindeki diğer kişilik onu uzun bir süre daha rahatsız etmemişti, ta ki o güne kadar.
O gün, birlikte kahvaltı yaparlarken Megumi konuştu;
"Hey, Itadori-kun, bugün bir arkadaşım akşam yemeğine gelse olur mu?"
Itadori şaşırmıştı, ama mutlu da olmuştu, çünkü Megumi onu bir arkadaşıyla tanıştırmak istemişti.
Itadori, neşeyle "Evet! Evet, yani olur tabi." dedi.
Akşam gelecek misafirleri için birlikte yemek hazırladılar. Itadori, Megumi'ye yeni tarifler öğretmişti. Itadori'nin mutfakta bu kadar marifetli olması, Megumi'yi hayran bıraktırmıştı.
Itadori'nin Nobara ile iyi anlaştığı rahatlıkla söylenebilirdi. Birbirleriyle konuşuyorlar, atışıyorlar, sonrasında gülüyorlardı.
Kısacası, eğleniyorlardı. Itadori, gerçekten mutluydu. Megumi ona baktığında, gözlerinin parladığını görebiliyordu.
Megumi, Nobara'yı çağırmakla iyi ettiğini düşündü. Itadori arkadaş canlısı biriydi, bu yüzden yeni arkadaşlar edinmek ona iyi gelebilirdi.
Saat geç olup Nobara kalkana kadar, Megumi elini çenesine dayayıp sessizce onları izledi. Ardından Nobara'yı evine bıraktı, Nobara Megumi'ye olumlu yorumlarını sundu ve eve girdi.
Saat geç olmasına karşın, Itadori etrafı toplamış, Megumi'yi bekliyordu. Megumi eve girip sadece davlumbazın loş ışığıyla oturan Itadori'ye baktı.
Itadori bir kaç şeyden bahsetti, ardından en başından değinmek istediği konuya hafif bir tedirginlikle ama neşeyle giriş yaptı, "Megumi-kun, Nobara senin kız arkadaşın mı?"
"Ne sanıyordun ki?"
Itadori şaşkınlıkla etrafa bakındı, cevap veren Megumi değildi. Kaygıyla bir nefes çekti, hayır, dedi içinden, şimdi olmaz, bugün olmaz, mutlu olduğum gün, kendimi normal biri gibi hissettiğim gün.. Itadori yere çökmüştü şimdi, başını iki elinin arasına almış sıkıyordu, bunun farkında bile değildi; gözleri fıldır fıldır dönüyor, bir yere odaklanıyor, sonra korkuyla ve hızla ritim değiştiriyordu.
Megumi hızla Itadori'nin yanına çöktü, bir şeyler yanlıştı, elleriyle Itadori'nin bileklerini tutup başını sıkmasını engellemeye çalıştı ama nafileydi, Itadori onu fark etmiyordu bile.
Gitmiştin, dedi yine içinden, gitmiştin, beni rahat bırakmıştın, neden geri döndün? Hayır, zamanı değil, hiç zamanı değil, dönmenin hiç zamanı değil-
Itadori'nin kulaklarında alaylı ve gür bir kahkaha çınlandı, beyninin içinde dönüp durdu ve diğer seslere kapı açtı, Itadori'nin uzun zamandır bastırdığı seslerdi bunlar, onları yok ettiğini sanmıştı ama onlar yine de saklanmayı başarmıştı.
"Gerçekten gideceğimi mi sandın? Hah, gerçekten aptalsın.. Ben her zaman burdaydım, şimdi de buradayım, nefes aldığın her an burada olacağım."
Itadori çaresizdi şimdi, ne yapması gerektiğini bilmiyordu, kulakları uğulduyordu ve gözleri buğuluydu, Megumi'nin ona dediklerini duymuyordu, onu odasına getirdiğini bile fark etmemişti.
"Kendine bir bak Yuuji, ne kadar zayıfsın, daha beni bile kabullenemiyorsun.. Bunca zaman seninleydim, yıllarca, ruhunun kasvetli ve soğuk taraflarında seninleydim, ama hala beni reddetmeye mi çalışıyorsun? Sana en yakın olan kişi benim, en güvenebileceğim kişi benim, ama hala gitmemi mi istiyorsun? Ben gittiğim zaman ne olacağını sanıyorsun? Tekrar normal biri olabileceğini mi sanıyorsun? Yeni arkadaşının seni normal biri olarak göreceğini mi düşünüyorsun? Ama o en sonunda seni bırakıp gidecek, işi bittiği zaman, ne durumda olduğuna bakmayacak bile. Ruhun ve düşüncelerin kördüğüm olsa da, acı çeksende sanki seninle olan bağı aniden kesilmiş gibi davranacak. Tekrar seni düşünmeyecek, yıllar sonra sadece çocuklarına anlattığı eski bir anı olarak kalacaksın."
Itadori gözlerini kırpmadan, direkt karşıya bakıyordu. Megumi öyle biri değil, onu tanımıyorsun bile-
"Peki sen onu gerçekten tanıyor musun?"
En sonunda ses kısılarak yok oldu. Itadori derin bir nefes aldı, üstündeki ağırlık kalkmıştı, Sukuna şimdilik gitmişti, ama söylediği şeyler arkasında kalmıştı, Itadori'nin aklında derin bir yer edinmişlerdi.
Itadori ellerini iki yanına indirdi ve karşısındaki Megumi'ye baktı. Megumi doktoru aramak için aldığı telefonu cebine koyup ellerini saçlarından geçirdi, endişesi devam etsede biraz da olsa yatışmıştı şimdi.
"Megumi-kun, ben..."
Megumi elindeki suyu Itadori'nin eline tutuşturdu ve mırıldandı sadece, "Bana her şeyi anlat."
"Sadece geri döndü, uzun zaman sonra, Sukuna-"
"Hayır," dedi Megumi ayağıyla sinirli bir ritim tuttururken, "en başından her şeyi, seni buna iten ne olduysa, hepsini en başından anlat."
Itadori, eski hatıralarının acısı tekrar üstüne yüklenirken derin bir nefes aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the last night, itafushi
FanfictionAma gözleriyle görmekte ısrar eden kişi nasıl görebilir ki varlığın yansıttığından fazlasını? DKB: Çoklu kişilik bozukluğu olarak da bilinir. Bir kişide birden fazla kişiliğin olmasıdır. Normalde tekil ve bütüncül olan zihin, bölünerek çoğul ve par...