Rüzgarın boğucu uğultusu pencere pervazlarını sıyırırken, açık unutulmuş ışığın altında, büyük bir endişeyle, sabırsızlıkla ve öfkeyle saatlerce oturup beklediği sandalyede Megumi, uyuyakalmıştı.
Onca rüzgar ve Megumi'yi uykusunun en derin noktasına kadar yalnız bırakmayan korku dolu düşüncelerine rağmen Megumi, duyduğu küçük anahtar sesiyle yerinden fırlamıştı. Normal şartlarda, uykusu çok hafif olsa da böyle küçük bir sese uyanmazdı. Belki de vücudunun bunu ona şart koşmasından ya da aklında sadece bunun olmasından, şimdi ayaktaydı ve nerede olduğunu kavramaya çalışıyordu.
Etrafına bakındı bir süre, uyumayacağını ve Itadori'yi bekleyeceğinin sözünü vermişti kendi kendine, ama uykuya yenik düşmüştü, bunun için kendine kızdı ve kapıya doğru koştu.
Kapıda Itadori bekliyordu. Megumi, karışmış saçlarını eliyle düzeltmeye çalışırken, Itadori'nin hayal kırıklığı ile umutsuzluk dolu gözlerine baktı.
"Itadori..."
Megumi bir şey diyemeden evin kapısı biraz daha aralandı. Itadori'nin annesi, belirli bir kinle dolu uzun kemikli yüzü, yanı sıra uzun, biçimsiz duruşu ve kararlılıkla çatılmış kaşlarıyla kapıda bekliyordu şimdi.
Megumi, bunu beklemediğini inkar edemezdi.
"Megumi Fushiguro..." diye mırıldandı Itadori'nin annesi. Itadori, düşmüş omuzlarıyla odasına doğru yürümeye başladı, Megumi anlamsız bakışlarını ikisinde de gezdirdi. En sonunda, Itadori'nin annesi aralık kalmış kapıyı tuttu ve sadece bakışlarıyla Megumi'ye dışarı çıkmasını işaret etti.
Megumi itiraz etmedi, hafif kambur duruşu ve elleri ceplerinde dışarıya doğru yürüdü. Kendini uzun bir tartışmaya ve mantıklı bir savunmaya hazırladı.
Binanın bir kaç ailenin artık kullanılmayan mangal setleri ya da büyümüş çocuklarının küçülmüş bisikletleriyle dolmuş terasına çıktılar. Megumi, Itadori'yi yalnız bırakıp böyle bir yere gelmelerinin ne kadar doğru olduğunu bilmiyordu, ama artık itiraz edemezdi.
"Sana verdiğim tek görev oğluma göz kulak olmandı. Ama gel gör ki, her şeyi batırdın."
Megumi, boş bakışlarıyla kadına bakmaya devam etti.
"Gerçekten söylüyorum, her şeyi batırdın! Yıllarca düzelmesi için onca para ve çaba döktüğüm çocuğuma ne yaptın bilmiyorum ama, artık daha kötü durumda."
"Abartıyorsun," dedi bir süre sessizliğin ardından Megumi, "Itadori hep böyle durumdaydı. Yıllardır. Ve bunun başlamasının, devam etmesinin ya da hala engellenememesinin tek suçlusu sensin. Itadori'yi yıllarca yalnız bıraktın, dışlanmasını, her gün başka bir travmayı yaşamasını sağladın ve bunu yaparken hep üç maymunu oynadın, şimdi ne yapıyorsun? Gözlerin mi aniden açıldı yoksa suçlayacak yeni birini mi buldun?"
"Sen ne bilebilirsin ki-"
"Itadori'ye deli muamelesi yapmayı bırak. Asıl deli olan sensin, küçücük bir çocuğun psikolojisini bozdun ve hala kendini düşünüyorsun. Söylesene, hiç Itadori'yi düşündün mü? Tek umurunda olan kendinsin, tek düşündüğün o şatafatlı itibarının zedelenmemesi."
Megumi sinirden sesini yükselttiğinin ve kadının üstüne yürüdüğünün farkına varmamıştı, gözleri öfkeden alev alevdi ve nefreti lav kadar sıcak ve yoğundu. Kadının hatasını anlamasını istiyordu sadece, Itadori'yi rahat bırakmasını, ama kadının karşı saldırıya geçeceğini belli edercesine genişlemiş omuzları ve dikleşmiş duruşu bunun olmayacağını söylemek için yeterliydi.
"Ama seninle konuştuğumuz ilk an anlamıştım, gözlerindeki tedirginlik ne Itadori ne de onun sağlığı ile ilgili, sadece kendin için korkuyorsun, öyle ki onu yanına almak bile istemedin. Onu yetimhaneye gönderdin, onu benim yanıma yerleştirdin, çünkü ondan korkuyorsun, sana bir şey yapmasından korkuyorsun, değil mi?"
"Bana bak, kes sesini. Ne bildiğin var ki? Oğlumu sen bozdun, şimdi al sorumluluğunu ve terk et burayı. Senin yüzünden oğlumu tanıyamıyorum bile."
Megumi, sinirden ellerini sıkarken, kaşları alayla kıvrıldı. "Onu ne zaman tanıyabildin ki."
Kapının önünde, elinde bavulu ve yorgun, umutsuz bakışlarıyla Itadori belirdi, bakışlarını Megumi'ye çevirdi ve yutkundu. Boğazına bir taş gibi oturan yumru ve artık yanmaya başlayan gözleri, kafasının içindeki seslerin oluşturduğu karanlık, boğucu kalabalık, Megumi'ye baktıkça çoğalıyor, daha suçlu hissettiriyordu. Gözlerini kaçırdı, bir şeyler söylemek istedi, en azından bir kaç kelime, ama boğazındaki yumru buna engel oldu. Yavaş adımlarıyla dışarı çıktı.
"Itadori-"
Itadori'nin annesi, böbürlenircesine, yukarıdan bakışlarıyla Megumi'ye baktı. Bu kazandığı anlamına geliyordu, kim haklı olursa olsun, kazanan oydu şimdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the last night, itafushi
FanfictionAma gözleriyle görmekte ısrar eden kişi nasıl görebilir ki varlığın yansıttığından fazlasını? DKB: Çoklu kişilik bozukluğu olarak da bilinir. Bir kişide birden fazla kişiliğin olmasıdır. Normalde tekil ve bütüncül olan zihin, bölünerek çoğul ve par...