Megumi'nin Itadori ile ilk haftası iyi geçmişti.
Itadori ona iş yaptırmıyordu. O okuldayken bütün ev işlerini yapıyor, Megumi onu beklemesini söylese de beklemiyor, Megumi bir şey yapmaya çalışsa hemen elinden alıyor ve gidip oturana kadar rahat bırakmıyordu.
Megumi de sabah kalkıyor, okula gidiyor, eve geliyor, ders çalışıyor, sonra Itadori ile yemek yiyip birlikte televizyon izliyorlardı.
Megumi şu ana kadar Itadori'nin garip ya da dengesiz bir davranışını görmemişti. Ama Megumi'nin dikkatini çeken bir şey olmuştu, keskin bir şey.
Itadori, bazen bir şey anlatırken, 3. kişi ağzından anlatırdı, sanki birinden duyulmuş bir söylenti gibi, ama anlatması bittiğinde, aslında kendi başından geçtiğini söylerdi.
Bu, anlaşılması zor bir şeydi, ama anlatırken verdiği tepkiler, mimikleri, bunu kanıtlıyordu.
Megumi, bunu fark ettiğinde, Itadori'nin anlattığı her şeyi tam anlamıyla büyük bir dikkatle dinlemeye başlamıştı. Her bir hareketini istemsiz de olsa dikkatle inceliyor, aynı deney faresini izleyen bir bilim adamı gibi, her bir davranışını aklına kazıyordu.
Megumi Itadori'ye çok nazik davranıyordu. Ona soru sormak istiyordu, nasıl hissediyor, içindeki diğer kişilikler kimler, neler yaşadı..
Ama korkuyordu, Itadori'de bir şey tetiklemekten, onu sinirlendirmekten, eski ve hatırlamayı istemediği anıları hatırlatmaktan korkuyordu.
Bu yüzden onu sinirlendirecek bir şey yapmamaya, ters bir şey söylememeye dikkat ediyordu.
Fakat bir gece, Itadori'nin söylediği şeyle bu yaptığından pişmanlık duymaya başladı.
Birlikte film izledikleri bir geceydi, Itadori gerçekten çok sessizdi. Sabahtan beri aklını bir şeyler kemiriyor gibiydi, televizyona bakıyordu ama izlemiyordu. Megumi ne olduğunu sormak istedi, ama çekiniyordu, bu yüzden sabırla Itadori'nin konuşmasını beklemeye başladı.
En sonunda, Itadori ağzını açtı.
"Hey, Megumi-kun, neden bana çocukmuşum gibi davranıyorsun?"
Megumi bu soru karşısında afallamıştı, neden böyle düşünmüştü ki?
"Annem sana benimle arkadaş olasın diye seni buraya gönderdi sanıyordum, ama sen de bana hastaymışım gibi davranıyorsun. Beni dinliyor musun emin bile değilim. Sanki.. Sanki duvara konuşuyor gibiyim.."
Itadori'nin dalgınlıkla söylediği şeyler Megumi'nin başından aşağıya kaynar sular dökmüştü.
Itadori'nin böyle bir şey diyeceğini beklemiyordu, böyle bir şeye bu kadar içerleyeceğini de beklemiyordu.
"Ben özür dilerim öyle davranmıyorum-"
Ama Itadori çoktan kalkıp gitmişti.
Megumi ne diyeceğini bilemeden Itadori'nin arkasından baktı. Gerçekten böyle mi düşünüyordu?
Kendine kızdı, Itadori'yi aptal yerine koymuştu. Itadori onu arkadaş olarak görmüştü, o Itadori'yi ne olarak görüyordu?
Megumi kolay arkadaş edinebilen biri değildi, buna ihtiyaç duymazdı. Ama Itadori ona en başından beri çok iyi ve yakın davranmıştı, karşılığını böyle vermemesi gerekirdi. Pişmanlığın ağırlığını hissetti ve özür dilemek için ayağa kalktı.
Itadori'nin kapısını çaldı, ama Itadori cevap vermedi. Yavaşça kapıyı açıp içeri girdi. Itadori pencereden dışarıyı seyrediyordu.
"Bak, Itadori," dedi derin bir nefes alırken, "neyin sana bunu düşündürttüğünü bilmiyorum. Ama seni öyle falan düşündüğüm yok, tamam mı? Sadece yeni tanıştık, yani-"
"Sorun yok Megumi-kun, gerçekten." dedi Itadori başını çevirmeden, "Sadece bazen hayvanat bahçesinde bir hayvan muamelesi görmek canımı sıkıyor."
Megumi ensesini kaşıdı, "Üzgünüm. Seni arkadaşım olarak görüyorum, çocuk ve ya hayvan olarak değil."
Itadori gülümsedi.
"Unut gitsin, sadece bi anda aklından geçti."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the last night, itafushi
FanfictionAma gözleriyle görmekte ısrar eden kişi nasıl görebilir ki varlığın yansıttığından fazlasını? DKB: Çoklu kişilik bozukluğu olarak da bilinir. Bir kişide birden fazla kişiliğin olmasıdır. Normalde tekil ve bütüncül olan zihin, bölünerek çoğul ve par...