"Şimdi hikayemi biliyorsun."
Itadori, bütün konuşma boyunca baktığı yerden gözlerini kaldırıp Megumi'ye baktı. Megumi, şaşkın ve endişeli bakışlarıyla Itadori'ye bakmaya devam etti.
"O adamın öz baban olduğunu sanıyordum."
Itadori bu cümle karşısında eliyle çenesini sıktı ve cevap verdi, "Annem öyle bilinmesini istiyor ve öz babam hiç olmamış gibi davranıyor. Ama o benim öz babam, babam değilmiş gibi davranamam."
Megumi bir süre daha yere baktı, böylesine bir çocukluk geçirmişti ve hala yanında durabilecek kadar iyi miydi? Tedirgin bir nefes aldı ve elini Itadori'nin dizine koydu, "Sana psikoterapistlerin yaptığı uzun ve içi boş konuşmalardan yapmayacağım. Sadece.. Artık daha fazla yalnız hissetmemen için elimden geleni yapmaya çalışacağım."
Itadori içinde beliren garip mutluluk hissiyle Megumi'ye baktı.
"Teşekkür ederim."
"Teşekkür edilecek bir şey yapmadım." diye cevap verdi Megumi.
"Söylediğin şeyler için teşekkür ederim."
"Bir kaç güzel sözü herkes söyler. Teşekkürü sözümü tuttuğum zaman edersin."
Ardından Megumi, oturduğu yerden kalktı ve mutfağa doğru yürüdü.
-
Megumi, sert, hızlı adımları ve karmaşa halinde olan düşünceleriyle eve doğru gidiyordu.
Doğruyu söylemek gerekirse, Itadori'nin durumu git gide daha kötüye gidiyordu ve Megumi buna neyin yol açtığını anlayamıyordu.
Itadori için endişeleniyordu, öyle ki tek düşündüğü başına bir şey gelip gelmediğiydi. Dersler onun için cehennem gibiydi, ne odaklanabiliyor ne de bitmesini bekleyebiliyordu, aklında sadece eve gitmek vardı.
Megumi eve geldiğinde Itadori'nin elinde yanıklar ya da küçük kesikler oluyordu, Itadori bunun yemek pişirirken ya da elma doğrarken olduğunu söylüyordu ama Megumi bunun Sukuna'dan kaynaklandığının bilincindeydi. Daha kötüye sürüklenmemesi için elinden geleni yapıyordu, ama elinde olmayan bir sürü şey vardı.
Sukuna ile birebir konuşmamıştı ama onun tehlikeli biri olabileceğini biliyordu.
Anahtarı kilidinden çıkarıp eve girdiğinde, bir yere gitmek için hazırlanan Itadori'yi gördü.
"Nereye gidiyorsun?"
Itadori, Megumi'nin geldiğini yeni fark etmişti, yerinden sıçradıktan sonra Megumi'ye döndü. "Oh- Megumi-kun.. Üvey kuzenimin düğünü varmış, annem gitmem konusunda ısrar etti.."
"Peki," Megumi ceketini çıkarıp Itadori'nin yanına doğru yürüdü, "İyi olacak mısın?"
Itadori derin bir nefes aldı, "Umarım."
"Seninle gelmemi ister misin?"
"İsterdim ama kuzenlerim.. Onlar zengin ve bilirsin, herhangi birini kolay kolay alacaklarını sanmıyorum."
"Anladım. Yine de bir şey olursa beni ara, tamam mı? Hemen gelmeye çalışırım."
Itadori zoraki olsa da gülümsedi, "Tamamdır! Elimden geleni yapacağım ve sorun çıkarmamaya çalışacağım."
"İyi şanslar." Megumi tedirginlikle mırıldandı.
-
Megumi, birikmiş ödevlerine odaklanmaya çalışıyordu, ama beceremiyordu. Sürekli gözü saatte veya telefondaydı.
Itadori, şu an ağır bir dönemden geçiyordu ve ona travma yaşatacak veya en ucundan hatırlatacak kadar bir şey yaşarsa Megumi onun altından kalkamayacağı bir duruma gireceğini biliyordu.
Volta attığı ya da düşündüğü bir kaç uzun saatten sonra, telefonu çaldı. Megumi hiç beklemeden cevapladı.
"Itadori-kun?"
Telaş vücudunu sararken Megumi, bir süre Itadori'nin boğuk nefes seslerini dinledi.
"B-ben yanlış bir şeyler yaptım sanırım... Yine- Annemi hayal kırıklığına uğrattım. B- ben ne yapmam gerektiğini bilmiyorum..."
"Itadori- Ne oluyor-" Megumi, suratına kapanan telefonu kulağından çekip tekrardan Itadori'yi aramaya çalıştı, ama Itadori açmadı.
Ne yapması gerektiğini bilmiyordu, Itadori'ye geleceğini söylemişti ama nereye gitmesi gerektiğini bilmiyordu.
Tüm gece boyunca Itadori'yi aramaya devam etti, ama Itadori, hiç birini açamayacak durumdaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the last night, itafushi
FanfictionAma gözleriyle görmekte ısrar eden kişi nasıl görebilir ki varlığın yansıttığından fazlasını? DKB: Çoklu kişilik bozukluğu olarak da bilinir. Bir kişide birden fazla kişiliğin olmasıdır. Normalde tekil ve bütüncül olan zihin, bölünerek çoğul ve par...