"Peki orkidelere ne dersiniz, efendim?"
Megumi'nin dalgın bakışları, yerden kalkıp karşısındaki kasiyer adama çevrildi. Onaylar anlamda başını salladı ve kafasını yine başka yere yönlendirdi.
"Bu yıl orkideler gerçekten çok gür ve güzel! Eminim aldığınız kişi de beğenecektir," adam, çiçekleri aldıktan sonra Megumi'ye tekrar döndü, "Ne renk ambalajla sarmamı istersiniz?"
Megumi omzunu fark etmez anlamında silkti, adam kasanın altına eğildi ve bir şeylere bakmaya başladı.
"Bir bakalım.. Yeşil bir ambalaja ne dersiniz? Çok mu klasik olur? Belki mor, ama eminim daha modern görünen bir şey isterdiniz.. Altın sarısı?" Adam bir onaylama beklercesine kafasını Megumi'ye doğru çevirdi, ama Megumi bir şey demedi. Adam kendi kendine onaylar mırıltılar çıkararak çiçekleri sarmaya başladı.
Adamın işini gerçekten severek yaptığı belli oluyordu, çiçekleri büyük bir özen ve neşeyle sardı ve ardından bir beklenti içerisinde Megumi'ye baktı, Megumi cüzdanından biraz para çıkarıp adama uzattı. Adam bozuntuya vermeden iyi dileklerde bulundu.
Megumi dükkandan çıktı ve onu bekleyen arabaya bindi.
Bir süre gittikten sonra, "Neden direkt sabah cenazeye gitmedin?" diye sordu Gojo Satoru.
"Annesiyle karşılaşmak istemedim." diye cevapladı Megumi.
"Oh, peki."
Bir süre daha sessizce gittiler. Gojo Satoru, tekrar bir şeyler demek için ağzını açtı.
"Ona karşı bir şeyler hissediyordun, değil mi?"
Megumi cevap vermedi. Bakışları yere sabitlendi.
"Oui, üstelemiyorum." Gojo derin bir nefes verdi, "Sadece keşke o çocuk da senin kadar cesur davranabilseymiş."
Megumi Itadori'yi hiçbir şey için suçlamamıştı. Artık suçlamasının da bir anlamı yoktu, olan olmuştu.
-
Yeni yapıldığını belli edercesine amatörce yığılmış toprak ve çevresindeki birbirine karışmış ayak izleri, Megumi'nin bir şeylerle yüzleşeceğinin işaretiydi. Gözlerini yerden kaldıramadı, ayak izlerine baktı; bu izlerinin kaç tanesinin samimi hisler yüzünden oluştuğunu merak etti. Timsah gözyaşlarıyla dolu bir cenaze, işte bu yüzden sabah gelmemişti.
Çiçeği mezarın üstüne koydu, neden almıştı ki bu çiçeği? Bir mezarın üstündeki çiçekler ne işe yarardı?
Titrek bir nefes aldı ve ağlama dürtüsüyle boğuştu, kalbine bir şey oturmuştu ve batıyordu. Ama öylesine acıtıyordu ki, sanki kalbine sızıyor, atardamarında kan yerine zehir akmasını sağlıyordu, zehir damarlarında geziyor, her bir hücresinin acıyı hissetmesine izin veriyordu.
Gözlerini kapattı, son bir söz veya veda konuşması, bütün kelimeler aklından uçup gitmişti. Demek istediği onca şey, konuşmak belki de bağırmak istediği, hiçbirinden eser kalmamıştı. Bir mezar insanın dilinden ne anlardı? Çoktan ölmüş birine ne anlatılırdı?
"Itadori,"
Megumi konuşmak için ağzını açtı ama bir ses çıkaramadı, boğazı düğümlenmişti.
"Itadori, çabuk kalksan iyi olur çünkü ben-"
Gözleri yaşlarla doldu, ne anlatmak istediğini bilmiyordu.
"Çünkü ben senden bir özür bekliyorum, tamam mı? Sana yardım eli uzattığım onca sefer ve iyileşeceğini vaat ettiğim onca söz... Eğer uzattığım eli bir kere tutmuş olsan bunlar olmazdı en baştan, annenin sözünden bir kereliğine bile çıkmış olsan veda etmene izin vermezdim. Yalnız geçireceğin son gece olurdu, olmamı istediğin her şey olurdum..."
Ve mezar uzun bir sessizliğe büründü, Megumi kalan sözleri kendine sakladı. Ardından birisi omzuna dokundu, Itadori'nin annesi Megumi'ye bir kağıt parçası uzattı.
"Sanırım bunu sana yazmış, üstünde ismin yazıyordu. Açıp okumadım." Ardından bir süre Megumi'ye baktı, sonra bir şey demeden uzaklaştı.
Megumi kağıda baktı bir süre, açmak için hazır mıydı emin değildi, ama açtı. Eğik ve aceleye getirilmiş bir yazıyla yazılmış bir mektuptu bu.
"Megumi-kun,
Bu bir vedadan çok bir özür konuşması, çünkü sana bunu borçlu olduğumu hissedebiliyorum.
En başından, her şey için özür dilerim, seni seçmem gerektiğini bile bile seçemediğim için, çünkü ben ne sana evet ne de anneme hayır diyebildim.
Eğer seni seçseydim bir şeyler olabileceğini biliyordum, seninle olduğum zamanlar kafamdaki sesler sessizleşiyordu, ruhum garip bir huzurla doluyordu. Ama belki de böyle hissetmeyi kendime değer görmediğimden seni seçmedim, güzel bir hayatın olsun istedim, sıkıntılarla ve hatalarla dolu birinin hayatında olduğu bir hayat değil, güzel bir hayat. Şimdi fark ediyorum ki, bu sadece bencillikti.
Yine de tekrar teşekkür ederim ve özür dilerim, benim için göğüs germeye hazır olduğun onca şey için, ama ben senin gibi olamadım, korkularımdan kaçtım ve onları sakladım.
Boğmaya çalıştığım her dürtü kafamda kuluçkaya yatıyor ve beni zehirliyor. Biliyorum ki gittikçe ölümü daha hoş karşılıyorum çünkü bu girdiğim geri dönülemez yoldan artık beni kurtarabilecek tek şey. Artık her şey için çok geç.
Bu gece ay gerçekten güzel, bugün egzoz bulutlarının arasından fazladan birkaç yıldız gözüküyor. O yıldızlara bir isim koyabilsem senin ismini koyardım, çünkü gözlerin bana onları hatırlatıyor."
-
mrb
bu son üzerine uzunca düşündüm, çünkü aklımda böyle bitmesi yoktu, ama böyle bir sonun daha mantıklı olacağı sonucuna vardım.
okuyan herkese teşekkür ederim ve eğer olurda başka bir kurgu üzerinde çalışırsam, orada görüşmek üzere
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the last night, itafushi
FanficAma gözleriyle görmekte ısrar eden kişi nasıl görebilir ki varlığın yansıttığından fazlasını? DKB: Çoklu kişilik bozukluğu olarak da bilinir. Bir kişide birden fazla kişiliğin olmasıdır. Normalde tekil ve bütüncül olan zihin, bölünerek çoğul ve par...