"Megumi, bunun için endişelenmeyi bırakmalısın artık."
Nobara soğuk havaya karşı nefesini üfledi, havanın etkisiyle biraz da olsa titriyor, rüzgar yüzünden gözleri yaşarıyordu. En azından çenesindeki zangırdamayı durdurmak için atkısını boynuna daha çok sararken konuştu.
"Elimde değil, Nobara. Aklıma sürekli en kötüsü geliyor ve eğer başına bunlardan biri gelirse, kendimi affedemem."
"Oui," Nobara, elini beline koyarken sinirli bir şekilde söylenmeye başladı, "Tek yaptığın kendini suçlamak. Sen elinden gelenin fazlasını yaptın, bir şeyler için uğraştın ama o yeterince cesur davranamadı. Şimdi daha fazla düşünmeyi bırak ve sınavlara odaklan."
Nobara elini arkadaşının omzuna koydu. Itadori'nin yaptığı Megumi'yi gerçekten üzüyordu ama ellerinden bir şey gelmezdi, Megumi'nin artık bazı şeyleri aşması gerekliydi.
Nobara gittikten sonra Megumi, biraz daha orada kaldı. Deniz kenarının onu sakinleştireceğini düşünmüştü ama tam tersine, burası onu düşünceleriyle daha çok boğuşmasını sağlamıştı.
En sonunda yaslandığı yerden çekildi ve yürümeye başladı. Belki de yurda geri dönmeliydi, ama oranın kalabalığını hiç çekilebilecek ruh halinde değildi. Ne kadar uzaklaştığına bakmadan yürümeye devam etti. Düşünmek onu bir sonuca vardırmıyordu, aksine daha çok batıyor ve eski cevapları daha çok kayboluyordu.
Biraz uzakta, melül bakışlarıyla ufuğa bakan biri vardı. Ne kadar gölgede ya da karanlıkta yaşamak zorunda kalırsa kalsın, hiçbir şey onun güneş ışığını solduramamıştı. Öyle ki, Megumi dalgın bakışlarıyla bile onu metrelerce öteden fark edebilmişti.
İlk başta hayal gördüğünü sandı, birine benzettiğini, adımları gittikçe hızlandırdı. Evet, bu Itadori'ydi, en son gördüğünden beri gerçekten süzülmüştü. Megumi, gidip yavaşça Itadori'nin kolunu tuttu.
Itadori ona doğru dönerken, Megumi'nin içinden garip bir titreme geçmişti.
"Itadori."
Itadori büyük bir şaşkınlık ve ardından endişeyle ona döndü.
"Megumi-kun.."
"Itadori tek başına burada ne yapıyorsun?"
Itadori'nin kalbi gerginlikle sıkıştı. Asıl burada olmaması gereken Megumi'ydi; burası kaldığı yerden çok uzaktaydı.
"Ben.. Hava almaya geldim." Itadori, kolunu kurtarmaya çalıştı.
Megumi, Itadori'nin kolunu bırakmadan devam etti, "Itadori, bana cevap ver, neden hiçbir şey demeden gittin? Bak, sana kızmayacağım, sadece.. Sana onca şeyi yapmasından sonra nasıl onu affedebildin?"
Itadori, sadece kendince mantıklı sebepler sunabilirdi, bunun farkındaydı. Bu yüzden ağzını açmadı. Annesiyle birlikte Megumi'nin karşısına çıktıkları zaman onun ne kadar endişelenip üzüldüğünü görmüştü, buna ne hakkı vardı? Birisini kendi hakkında endişelendirmeye ne hakkı vardı?
Itadori o an bunu düşünmüştü, Megumi'yi yeterince meşgul etmişti. O, büyük yerlere gelebilecek kadar zeki ve sağlıklı bir hayat yaşaması gereken normal bir gençti, Itadori'nin bunu alıkoymaya ne hakkı vardı?
Hayatı boyunca kimseyi mutlu edememişti, kimseyi gururlandıramamıştı, o zaman onun bunları yaşamaya ne hakkı vardı?
Itadori'nin içindeki sesler, bunun üzerine gülmeye başladılar. Sukuna, Itadori'nin beynini yeniden doldurdu ve onu çekilmeye zorladı.
Itadori, kendi içindeki savaşı ve Megumi'nin ne dediğin artık anlayamadığı lafları arasında sıkışmışken öfke, umutsuzluk ve diğer duygularıyla birlikte kendini yavaş yavaş çekti ve yerini Sukuna'ya bıraktı.
Sukuna sinsice gülümsedi, Megumi, başını kaldırıp Itadori'nin olması gereken yüze baktı. Ama hemen anlamıştı, bu bakışlar ne Itadori'ye ait olabilecek kadar masum ne de Itadori'nin gülüşü kadar sıcaktı.
Megumi hemen elini çekti ve kaşlarını çattı, böyle bir şeyin olabileceğini unutmuştu.
"Yeter ne konuştun."
Megumi Sukuna'nın dediği şeye rağmen duruşunu değiştirmeden konuştu.
"Itadori'yle konuşmak istiyorum, sadece izin ver."
"Boşa kürek çekiyorsun, kaçtı."
"Itadori, neden böyle yaptığını anlayamıyorum."
Sukuna, ellerini cebine soktu. "Kendini mutlu olmaya layık görmüyormuş." Ardından adımlarını çevirdi ve ters yöne doğru yürümeye başladı. "Sadece bırak gitsin."
Megumi, bir şeyler daha açıklamaya çalıştı, mutlu olmaya en çok onun hakkı olduğunu anlatmak istedi, ama bunun faydasız olduğunu biliyordu. Omuzları düşük ve içindeki burukluk ile, onu öylece bırakıp giden Sukuna'nın arkasından baktı.
-
mrb
umarım iyisiniz
şimdi şunu söylemek istiyorum itadori'nin hastalığı normal bir çift kişilik bozukluğu hastasına göre biraz daha değişik (evet Itadori'deki hastalık arkadaslAr) çünkü biraz orjinaline benzesin istedim tesekkurler
ve evet biliyorum itadori gerçek olsa ona yaşattıklarım için yüzüme tükürürdü
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the last night, itafushi
FanfictionAma gözleriyle görmekte ısrar eden kişi nasıl görebilir ki varlığın yansıttığından fazlasını? DKB: Çoklu kişilik bozukluğu olarak da bilinir. Bir kişide birden fazla kişiliğin olmasıdır. Normalde tekil ve bütüncül olan zihin, bölünerek çoğul ve par...