"Biz elimizden gelen her şeyi yaptık, ama artık hiçbir şey fayda etmiyor."
Itadori, sadece uzun yıllar sigara içmiş insanlara özgü olan bu hırıltılı sesin sahibinin üvey babası olduğunu rahatça çıkarabilmişti.
Bir süre sessizlik ve ardından seri adım seslerinden sonra, üvey babası uzunca öksürdü ve konuşmaya devam etti.
"Oğlun için endişeni anlıyorum, ama yaptığımız tedaviler hiçbir işe yaramıyor. Bütün paramı buna döküyorum, elimden daha da bir şey gelmiyor."
Itadori, insanların özel hayatına girmekten hoşlanmazdı ve 'kulak misafiri' deyimini hiç sevmezdi, ama şu an konuşmanın sonunun nereye varacağını sezmişti.
"Ona çok iyi şartlar sağladık ve hastane hastane gezdik, belki işe yarar diye adam bile tuttuk. Ama olmuyor işte, başındaki illet bir türlü düzelmiyor."
"Oğlumu tımarhaneye mi kapatalım, bunu mu diyorsun?"
"Onun için yeteri kadar iyi bir hastane bulacağım."
Itadori, sertçe yutkundu.
"Bana öyle bakma, benim olmayan bir çocuk için fazlasıyla emek ve para döktüm. Benim yerimde başka bir adam olsa onu çoktan kapı dışarı etmişti."
Itadori, konuşmanın gerisini dinleme gereği duymadı.
Ne yaparsa yapsın, hiçbir yere sığamıyordu, hiçbir yere uyum sağlayamıyordu, sadece yüktü, insanların ayağına takılan ve kurtulmak isteseler de kurtulamadıkları bir yük. Hiçbir şey olamayacaktı, hiçbir şey değişmeyecekti; daha çok çürüyecekti, dibe çökecekti ve en sonunda, benliğinden tümüyle kopacaktı.
Hızlıca odasına geri gitti, eşyalarını topladı. Burada daha fazla kalmamalıydı.
Nereye gideceğini bilmiyordu, Megumi'nin yanına mı gidecekti? Onun dediklerine kulak asmadığı ve sırtını dönüp gittiği onca sefere rağmen, yine de yüz bulup gidebilir miydi?
Kafasındaki sesler gün yüzüne çıkarken kendi kendine tekrar gerginlikle mırıldandı, "Susun.. Susun artık."
Belki de en başından beri yapmış olmam gereken şeyi yapmalıyım. Çantasını bir kenara bıraktı, yanında ne götürebilirdi ki artık? Şimdi sadece o ve sırtına yüklenmiş günahları başbaşaydı.
Şimdi kimseye çaktırmadan evden çıkması gerekti, eğer annesiyle üvey babasının konuştuğu odanın önünden görülmeden geçebilirse gerisi kolaydı.
Kapının önünde bekledi, konuşmaları bir uğultuydu şimdi, bekledi, biraz daha ve sabırsızlıkla bekledi. Duyuları o an için açılmıştı, fark edilmeden geçebileceği o an için, en sonunda, kimseye duyulmadan büyük ve sessiz adımlarla kapının önünden geçti.
Evden çıktığı zaman önünde bir engel kalmamıştı, hızla koşmaya başladı. Ciğerleri hava dolmaktan yorulsada, devam etti.
En sonunda durdu. Köprünün tam ortasıydı burası.
Itadori denizi gerçekten seviyordu, hatırladığı ilk hatıraları buradaydı, en mutlu olduğu zamanlar hep deniz kıyısındaydı, ilk arkadaşını bile denizde edinmişti.
Denizin tuzlu kokusunu içine çekti. Birinin son hatırası olarak hatırlamayı isteyebileceği kadar güzel ve ılık bir ilkbahar akşamı vardı.
-
ay mrb
bu kitap
bu kitap nereye gidiyobende bilmiuorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the last night, itafushi
FanfictionAma gözleriyle görmekte ısrar eden kişi nasıl görebilir ki varlığın yansıttığından fazlasını? DKB: Çoklu kişilik bozukluğu olarak da bilinir. Bir kişide birden fazla kişiliğin olmasıdır. Normalde tekil ve bütüncül olan zihin, bölünerek çoğul ve par...