Güneşi ne kadar seviyorsun suskun ben hayatım boyunca hiç bu kadar çok sebebine rastlamadım.
Gülümsedi güneşi karşıladı şiirini okudu ranzasina döndü.
O uykuya dalınca bende düşünmeye başladım yine aklımda bir sürü soru seni dinleyeceğim cümlesini duymadan hiç konuşmayan bu adam bir cümle ile bir sürü şey paylaştı benimle. Uzun saçlarinin, sakallarının arkasında küçücük bir çocuk oluyordu acılarını paylaştığın da. Mavi gözlerinle sanki bulut taşıyordu her an ağlamaya müsait gözlerinde. Birde şiirleri yokmu her cümlesinde bir kurşun oluyordu. Ona dair daha çok şey öğrenmeliyim diyordum her seferinde kendime.
Geceden kalma acılarla ikimizde yorulmuştuk, uyuduk kaldık gün batımına kadar. Zaten oda gün batımına kadar kalkmazdi yerinden.
Her zaman olduğu gibi çayımızı alıp gün batımını gören pencerenin yanına oturduk. burda ne yenir ne icilirdi ki zaten ikimizde vurgun yemiştik açlık pek bize koymuyordu.
Gençliğim gidiyorsun yine saçlarını sallayarak
Kederden gidiyorsun biliyorum
Özlemden gidiyorsun.
Hasret sanada vuruyor demi tekme tokat
Aynadaki sahte yüzlerden gidiyorsun
Gelişi güzel gidişi kahır sevgilim.
Gözlerini bırak elasında bogulayımGüneşe ne kadar aşıksın suskun ondan her bahsettiği de kanlı
Canlı bir kız geliyor ve gidiyor söyle bu güneşle senin derdin ne ?Gülümsedi
Anlamazsın sen ben doğdum doğalı birtek ona hasretim.
Nasıl yani ?
Anlatacağım zamanı gelince dedi.
Bir an önce gelseydi diye içimden gecirdim.Kafamdaki sorulardan biride buydu neden dağ taş değil güneş kafamda bir sürü saçma sapan sorular vardı.
Dur dedim beynime bı sus soru sorma zaten hep bundan geldi başıma ne geldiyse bı dursa suskun konuşsun o sorgulasın birazda şu yanası dünyayı.
Sen sıranı savdın ,savdın ki burdasın ve burda son bulacaksın.
Hemen sorumu sorup konuyu açmayı düşündüm ama yapamıyorum sordukca yipranıyordu sanki üzülüyordu hissediyordum.
Hissediyordum ama ona iyi geldiğini de biliyordum.Benim bir türlü yapamadığı mı anlamış olacak ki gülümsedi
Soramıyorsun degil mi?
Kafa salladım.
Neyi merak ediyorsun? dedi
Bende bir nefeste herşeyi dedim.
Ozaman kaldığımız yerden devam edelim zamanımız var daha seninle bir ömür geçireceğiz dedi gülümsedi
Haklıydı koskoca bir ömür iki ranza iki bardak çaydan başka birşeyi olmayanlardan biriydik biz
Tabakamızda derin acılar
Kacak tütün legal yalnızlıktı
bizimkisi.Başladı anlatmaya
O gün o çocuk benide kendi acısına ortak etmişti artık ikimizde bir sır taşıyorduk ama onun sırrı benimkinden daha büyüktü.
Ve ben sadece onunla tuvalette ağlamakla yetinmistim ne acısını dindirmistim ne intikamını almıştım ona abi olmuştum o gün ama koruyamamıstım ama, digerlerini koruyacaktım.Artık benim yeni görevim buydu.
Her gece pusuya yattım diken üzerinde uyuyordum günler geçmişti. bekçi geliyor ışıkları kapıyor, sonra kulübesine gidiyordu hiç birşey yapmıyordu. kazan dairesine bile gitmiyor, çocuklara dokunmuyor du.
Tam vazgeçti derken yine bir gece geldi.once bizim yatakhane uğradı sonra yukarı çıktı bende arkasından.yalnız girdiği yatak haneden elinde bir çocukla çıktı. ben assagidan onları izliyordum. Onları görünce koşarak kazan dairesine indim, hemen oradaki kömürlerin arkasına saklandım, az sonra geldiler artık üçümüz de oradaydık, ve bu kez onun ne yaptığını görecektim.
Saga baktı, sola baktı hemen demir kapıyı kilitledi ve çocuğu elinin tersiyle itekledi. iki tane ip çıkardı önce ellerini bağladı. Çocuk ağlamaya başlayınca sesi cikmasin diye ağzını bağladı, sonra ayaklarını bağladı, yüzü koyun yere yatırırken gözlerini bağladı soyunmaya başladı. tam ses çıkaracak gibi oldum o an gözlerimi yumdum, ağzımı ellerimle kapattım! Allah'ım dedim al canımı şuracıkta... çocuğun üzerinde dakikalarca tepindi. onun iniltisi bütün odayı sarmıştı kulaklarımı ellerimle kapatıyordum, Allah'a yalvarıyordum bir an önce bitsin diye çocuğun yüzü bana dönük görebiliyordum ama, o beni göremiyordu. göz yaşları gözündeki bezi ıslatmıştı Allah'ım bu nasil bir işkenceydi içimden buraya girdiğim için kendime kızıyordum onu öldürmek istiyordum ama yapamıyordum,
Yapamıyordum.
İkimizinde kanı donmuştu sanki o an sürekli aynı şeyi tekrarlamaya başladı suskun.
Yapamıyordum!
yapamıyordum!
İkimizde ağlıyorduk az önce o küçük çocuk olmuştu. Dağ gibi adam çocuklar gibi ağlıyordu, bende ağlıyordum ama onu sakinleştirmek için birşeyler yapmalıyım dedim kendime ama, bende sakın değildim ki ikimizde dağılmıştık ve bizi toparlayacak kimsemiz yoktu.
Tek bir hamle yaptım ellerini tuttum
Ranzayı yumruklayarak kanatmıştı yeter dedim!!!
Ellerin dostum ellerin kanıyor yapma!!
Dişlerini sıkmıştı sarıldım boynuna; hadi dostum sakinleş yaranı saralım.
Bunlar yara değil dedi benim cezam bırak kanasın.
Bir süre ağladık böyle sonra birer sigara yaktık.
Bir süre hiç konuşmadı zaten ikimizde daha fazlasını kaldiramazdik bitmiş tükenmiştik
Hadi dostum bu gece erken uyuyalım sende dinlen yarın konuşuruz
İlk defa güneşin gelişini beklemeden yatacaktı onun için çok zordu bu biliyordum ama çok kötü gözüküyordu
Kafa salladı
Yatalım dedi
Ranzasina geçti yüzünü pencereye döndü yorganı kafasına çekti
Zaten hep böyle yapardı canı sıkılsa annesine küsmüş bir çocuk olurdu ama o bu gece güneşinede küsmüştü hemen kabullenmişti onu görmeden uyuyacaktı
Ne kadar acı çekiyordu işte buradan anlamıştım.
Hiç mutluluğa şiir yazmamıştı bu adam huzura yazmamıştı yalnızdı korunmamış korkutulmuştu
Ama ben onu korumalıydım ona güneşi en güzel yerden izletmeliydim

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAPI
Não FicçãoBir de susanlar konuşsun geceye Yaşamak ve katlanmak zorunda olduğumuz bir dünya var dışarda ve deli sarhoş gariban diye yanından geçip gittikleri misin hayatlarina uzanalim Suskun konuştukça bizde nelere sustuklarımızı anlayalım belki diretmek...