Bir binanın en üst katı, stüdyo daire, tam istediğimiz gibi. Şimdi fark ettim, herşey tam istediğimiz gibiyken sen ne istedin de ben duyamadım?
Kapıdan bir fırlayışım vardı ki inanamazsın, çünkü hala bende inanamıyorum. En son nefes aldığım yeri hızla inerken merdivenden düştüğümü hatırlıyorum. Sanırım ilk gözyaşını orada bıraktım. Yerde otururken diz kapağımdaki sıcaklığı hissettim, umurumda değildi yüreğim bu kadar kanarken.
İnsan ne zaman biri olur biri için? Sahi ben ne zaman biri oldum? Pardon, belkide biri olamadığım için gitmişsindir. Gitmek kelimesinede pek uyuzum küçüklükten beri. Biliyorum oyun oynuyordun, bir anda kafanı çıkarıp şaka yaptın diyecektin. Öyle mi kadın? Yüzümü yıkadım gözümdeki tuzlu suyla, bol bol bağırdım. Komik ama apartmandan yankılanan ses hoşuma gitti. Sanki içimden çıkarmak istediğim sesin artması için yardım ediyor, daha çok bağır der gibiydi. Merakla bana bakan alt komşumuz Naloş'u gördüm.Nalan teyzemiz vardır bizim, kendisi pek gürültü sevmediği için çokça şikayet ederdi, o yüzden bizde adını lanetten Naloş karşımı bulduk. Bir adım dışarı çıkmazdı kendisi, sanırım bir çeşit hastalık onunki de. Gözlerinde şikayetten çok acıyan bir şey vardı, merakı vicdanından gelen bir parıltıydı. Gözümü aldı Nalan abladan gelen ışık, hemen toparlanmaya çalışarak devam ettim merdivenlerden inmeye.
Dışarıya adım atar atmaz ciğerlerim yandı, sanki uzun süredir nefes almıyormuşçasına hızla doldurdu havayı içine. Başım döndü, aklım zifiri karanlık, binanın duvarına tutundu ellerim, güç alarak yürümeye çalıştım. Yürüdükçe yandı ayaklarım, düşündükçe aklım kaldı gittiğin yerde. Koyu kahve saçların geldi üzerime rüzgar estikçe. Kokundan hiç bahsetmiyorum kendime, onu yatağımızda bıraktın en son. Hiç parfüm kullandığını hatırlamıyorum, ne zalimmişsin şimdi anladım.
Nerde bulurum kokunu?
İnsan nereden aramaya başlar ki birini?
Gücüm yok, gücüm kalmamış ki zaten ama unutma gidişi bilirim. Hak veriyorum kendime acıyan tarafımdan, hatta giderken söyleseydin alkış tutardım arkandan.
Helal olsun sana!
Anlattıkça oturuyor herşey yerli yerine, kuşlar bile üzüldü sanırım halime, pek bir acıklı ötüyorlardı. Biliyorum, hiçbir şey sonsuz değildir. Hatta bir insan canına kıyamaz biri için, evet bu daha doğru tanım oldu sanırım. Ama Küçük Prensin'de dediği gibi ''Gül bahçesinde birbirine benzeyen bir sürü gül vardır, önemli olan senin ne kadar zaman harcadığındır birine. ''
Ben seninle doğdum, biliyorum pek bir beylik geldi kulağına değil mi?İnsan yaşayınca anlıyor bir şeyleri. Bir gün gözümü açıp kapadığımda unutmuş olacağım ne hissettiğimi, olacak çünkü insan annesinin olmayışına alışıyor, bu yüzden her acı bir gün unutuluyor ve yerini başka biri dolduruyor, biliyorum.
O kadar büyük ki doldurduğun yer bana bile yer kalmamıştı. Sorabildiğim bütün insanlara sordum, ne güzelde tembih etmişsin herkesi.Sahi kendini nasıl tembihledin?
Yürüdükçe açılıyordu ayaklarım, evimizden uzaklaştıkça pek bir şuursuz oluyordum. En son hatırladığım şey bir bankta oluşumdu, küçük bir parkın içindeki bir bank. Gariptir babamın beni bıraktığı yerden başlamıştım seni aramaya. Allahtan bir şey istemiyorum dedim soluk aldığım yerden. Bir şey unutmuş olmalıyım huzursuzluğu içinde açmadım ellerimi, en son el açtığım seni düşündüğümde. Babamı göremediğimde dua edişimi hatırlıyorum, silik silik.
Biraz serin olunca soğuğu sevmemki demişti haylaz çocukluğum. Annemin kutsal yüreğine sığınmışım beni ilk bulduğunda, hatta sanırım onu hatırlamamışım. Senin yüreğin ikinci durağımdı Kekremmik. Sahi adından hiç bahsetmedim. Kekremmik koydum adını, pek bir kekremsi gelmiştin diğer insanlara, ben sevdim tadını, tadımın olmadığı yerden. Bütün o yalnızlıkların inadına üzerimize bir örtü çektim. Bilmediğimiz nehirdik ikimizde, biz o sularda boğulduk. Çırpındıkça da battık. ''Ne gelirse kıştan gelir. '' dedi üzerimdeki çocukluk kazağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dönmemek Üzere Görüşürüz
RomanceBirini bulmak için çıktığımız yolda kendimize rastlamamız ve hepimizin içine ses olması dileğiyle satırları döküyorum.