01.04.2018
Gece rüya görmüş olacağım ki sabah gözlerimi araladığımda kirpiklerim ağlamaktan birbirine yapışmıştı. Hatırlamadığım bir rüya daha eklendi sensizken.
Çoğumuz eminim ki evinde, kendi yatağında uyumayı ve uyanmayı sever, aslında bu his tamamen tanıdığımız, güvendiğimiz yerle alakalıdır. Odamı tanıyorum yatağımın duvar kenarında oluşundan, tam başımın üstünde penceremin açık kalmasından, hemen çaprazımda kitaplığımın oluşundan oldukça memnunum. Yatağımın hemen yanı başında ki komodinin üzerinde ki resmimden, başka bir şeyin olmadığı bu sadelik bana hep huzur vermiştir. Bunları dile getiriyorum Kekremmik çünkü ben seninle dağınıklığa alıştım, sanırım gidişinin sebebi de bu olsa gerek ki ben senin toparlanmanda etkili olmak şöyle dursun daha da dağıttım seni.
Gözlerimle odamı yeniden gözden geçirmek biraz olsun kafamı dağıtmış ve kafamdaki kuru kalabalığı sakinleştirmişti. Unuttuğum bir şey var hissi kafamı kurcaladı, uzun süredir sosyal medyadan uzaktayımdım. Sen bir dakika bile uzak kalamazdın, bak sen tarafım bunu bile özlemiş.
Telefonumu elime aldım, kısa bir özet geçtim gündemden derken bu gün anneler günü olduğunu unuttuğumu fark ettim, tam isabet unutma hissi bundanmış diyerek avundum. Küçüklükten beri annemi mutlu etmek en sevdiğim görevlerden bir tanesi olduğu için hiçbir özel günü atlamam, bu günde öyle olmalıydı. Yeni bir gün ve bu gün Kekremmik seni biraz kenara alıyorum, kadınımın, annemin günü ilan ediyorum. Hediyeleri pek sevmediği için geleneksel olan en sevdiği ıspanaklı keki yapmaya karar verdim, hemen annemin kutsal tapınağı olan mutfağına giriş yaptım. Bir insan mutfağını bu denli sever mi, benim ki âşık. O kadar muntazam ki bütün araç ve gereçler eminim ki siz bile dokunmaya kıyamazdınız. Tamam, itiraf ediyorum en hassas noktasıdır. Bütün malzemeleri asker gibi tezgâha dizdim, derken ıspanaklı kekimin en önemli parçası olan ıspanağın kalmadığını fark ettim.
Şimdi sizin de aklınıza gelen derin dondurucuya bakmam olacaktı değil mi?
Benim annemde her anne gibi pratik bir kadındır, fazlaca ıspanak alır, onu rendeler ve derin dondurucuda saklar; ama şeker parem bu sefer unutmuş, bu nedenle dışarı çıkmam lazımdı. Bütün bu telaş içerisinde şeker paremin evde olmadığını biraz geç fark ettim. Ev de çıt yok halbu ki. Sanırım beni uyandırmaktan korkmuş, hatta o kadar ki bu özel günden vaz geçip evden gitmişti. Gelmesi fazla olmazdı, bu yüzden acele etmeliydim. Üzerime montumu aldım, kapıyı açıp dışarı fırladım.
Arnavutköy'ün köy gibi doğal olmasını hep sevdim, hatta annem bana kızdığı vakit köylü çocuğu der. Sokağın sonundan dönünce yeniden şehirde olduğumu hatırlatan kalabalıkla karşılaştım. Az öte de manavı görüp ona yöneldim. Manavcı Rüstem abiden ıspanak istediğimi söyledim, oda en iyi ıspanağı seçmeye koyuldu. Gözüm eriklere takıldı, tamda bu zamanlarda kütür, kütür ve ekşi, annemin istediği gibi. Bir tane aldım, parmaklarımla temizledim ve ağzıma götürdüm, oldukça ekşiydi. O kadar ekşiydi ki kafamı hafif kalabalığa çevirdim. Kalabalığın içinde arkası dönük birini gördüm, öyle aleladede biri değildi gördüğüm kişi. Beynimin içinden tüylerime kadar ürperten, dilimi ikiye bölen o anı, o heyecanı hatta korkuyu tarif etmeye dilim varmıyor hala. Ne eriğin ekşiliği kaldı, nede gözümün ekşilikten seğirmesi. Seni gördüm yüreğim büzüştü, erik ne ki. Rüstem abi ''Al oğlum. '' dedi. Onu duymamış gibi bütün o kalabalıkta sessizleşti, o an ışık arkası dönük olan sendeydi. Ne derdim sana? Hesap mı sorardım yoksa boğarcasına sarılır mıydım? Ayaklarımı sürte sürte hızlanıp yanı başına geldim, kolundan tuttum kendime çevirdim.
''Kekremmik? ''
''Ne yapıyorsunuz beyefendi? ''
''O değilsin. ''
''Gerizekalı mısın? ''
''Kusura bakmayın gerizekalı şöyle dursun, bu ara aklım başımda yok. Özür dilerim. ''
Arkamı dönüp yürümeye başladım, ayaklarımın dermanı kalmamış gibi ağırdan aldı adımlarımı. Birini bu kadar benzetmek tuhaf gelmişti, sanırım gerçekten sıyırdığımı düşünmüştüm. Utancımı bile hissedememiştim şoktan. Rüstem abiden ıspanaklarımı alıp eve döndüm.
Hala aynı etkiyi yaratan o an, şimdi bile üzerinde durmamama sebep oldu. Asıl görevim olan keke yoğunlaşmalıydım ama ondan önce annemin masada duran paketinden bir sigara yaktım, şerefine Kekremmik. Mola vermişçesine iyi gelmişti, elimi yıkayıp kekimi yapmaya koyuldum. Kafam hep karışık ve yoğunken bana terapi gibi gelmiştir hamurla uğraşmak. Tüm malzemeler karışmış ve fırına pişmek üzere yerleştirilmişti bile. Acelesi olan kekim kabarmıştı, halden anlayan bir kek yapmıştım. Soğuması için pencere kenarına aldım, kremayı hazırladım ve buzdolabına yerleştirdim. Annem gelmeden bu kadar şeyi halletmek beni gururlandırmıştı açıkçası. Kekimin son rötuşları halledildikten sonra dolaba yerleştirdim. Sandalyeye oturdum, bütün kaslarım kemikleşmişti adeta. Kafamı kollarımın arasına alıp masaya yasladım. Kafayı kaldırmak bu kadar güç gelir mi insana, geliyormuş. Düşünceler betonlaşmış olacak, çok ağır. Gözlerimi araladığımda susturduğum her soru yerli yerindeydi, sanki evren uyuduğumu zannetmişti o an.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dönmemek Üzere Görüşürüz
RomanceBirini bulmak için çıktığımız yolda kendimize rastlamamız ve hepimizin içine ses olması dileğiyle satırları döküyorum.