Hastane kokusu uyandırmıştı beni, gözlerim kapalı bir şekilde sadece etrafı dinliyordum, sanırım senin olmayışını görmek istemedim bir müddet. Şeker parem ve Naloş'un konuşmaları geliyordu kulağıma. Anladığım kadarıyla Naloş beni hastaneye getirmişti, annem ise olanları öğrenir öğrenmez ağlaya ağlaya yanıma koşmuştu, bunu da kısılan sesinden anlamıştım. Naloş heyecanla olanları anlatıyordu, annemde sakinliğini koruyup onu dinliyordu;
''Başta ne olduğunu anlamadım, elimde süpürge makinası evi süpürüyordum, başta bir kapı sesi yankılandı, yine bizimkilerin sesi diyerek aldırmadım. Süpürgeyi kapadım toz almaya başlayacaktım ki bir sürü kırılma sesleri duydum yukarıdan. Kek midir kekremik midir ne öyle bir şekilde bağırıyordu Deniz oğlan, sonra telaşlandım, birkaç gün öncede merdivenlerde düşmüş şekilde ağlıyordu, bir şey olduğunu o an anlamalıydım. Neyse yukarı çıktım ki ne göreyim kapı kırılmıştı, içeri adım attım her şey alt üst olmuş, Deniz oğlansa yerde iki büklüm kasılmıştı, gözünden yaşlar gelirken nefes alamadığını fark ettim, hemen ambulansı aradım, ona nefes almasını söylemekten başkada bir şey gelmedi elimden, çok şükür görevliler erken geldi de müdahale ettiler. Siz biliyorsunuzdur, bizim oğlanla kızın arası mı açık, o yüzden mi bu halde bu çocuk? ''
''Sorma abla, birkaç gün önce bizimkini yol kenarında aynı şekilde bulmuşlar, dinlenmek için Yasmin'le bizim orman evine gittiler ama Deniz'i bulduklarında tek başınaymış yerde. Anlayacağın kız bunu terk etmiş, hem de o halde. O günden beri onu arar durur, bu hale gelecek kadar kötü olduysa bir şey olmuştur, uyandığında konuşacağım. Abla başımızdan geçeni az çok biliyorsun, Deniz'im zor çocukluk geçirdi, bütün bu olanlara dayanamayıp bir şey olmasından korkuyorum, değmeyecek bir kız uğruna bir gün beni unutmasından. ''
''Olur mu öyle şey, insan annesini nasıl unutur evladım. Merak etme onca şeyin üstesinden geldiniz, bunu da alim Allah üstesinden geleceksiniz. Bak yavrum sana benim başımdan geçenleri anlatayım da dinle. Eşimi Sadrettin'i üç yıl önce kaybettim, o benim elim ayağımdı, çok severdik birbirimizi. Beni bakkala bile göndermeye kıyamazdı, bende durumdan hoşnuttum, beni el üstünde tutardı, bende onu. Birde kızımız oldu, dünyanın en güzel kızını verdi bana. Adını Filiz koyduk, hep taze kalsın ruhu diye. Çok sevdik, çokça koruduk. Filiz'imin canı yandığında Sadettin'in canı bin misli yanardı, öyle ki severdi onu. Mutluluk kıymetli, mutluluk değerli, hele ki sevdiklerinle tadı başkaydı. Sonra bir gün Filiz birine aşık oldu, bizim tanımadığımız bir çocuğa. Babası başlarda paylaşmak istemedi yavrusunu, biraz nazıyla oynayınca ''Getirsin tanışalım. '' dedi. Filiz'im o günkü sevincini hatırlıyorum da, havalara uçmuştu. Hazırlıklar yapıldı, akşam Sadrettin geldi, başladık beklemeye. Çocuk geldi, he çocuk dediğime bakma Filiz'imden on beş yaş büyük biriymiş, onu geldiğinde anladık, adı da Selim'iş ama pekte Selim birine benzemiyordu. Sadrettin Selim'i gördüğüne pek memnun olmadı, zaten bütün gece boyunca yarım yamalak konuştu adamla. Filiz durumu anlasa da ortamı yumuşatmaya çalıştı durdu. Neyse çocuk gitti, babası Filiz'i karşısına aldı konuştu. ''Bak kızım bu adam sana göre biri değil, yaşı senden çok büyük, üstelik sana uymayan biri. Kızım sen narin bir kadınsın, bilirim ben büyüttüm seni, kırılırsın ve sen kırılırsan ben kahrolurum, sen en iyisi mi vazgeç bu adamdan olmaz mı? '' diye tatlı, tatlı konuştu Sadrettin ama bizimki çoktan kararını vermişti bizden ise onun kararına saygı duymamızı bekledi. ''
''E kızın nerde şimdi? Evlendi mi? ''
''Dur dinle, onca güzel şeyden elimize pek bir şey kalmadı. Filiz bu durumu kabullenmedi, o adamla yaşamaya karar verdi. Sadrettin'im çok bağlıydı, Filiz onu dinlemeyip ısrar edince gönlü kırıldı çınarımın. Filiz topladı eşyalarını gitti, o giderken Sadrettin hiçbir şey demedi, zaten o günden sonra eski neşesi de kalmadı çınarımın. Çok üzüldü, sinirle sadece ''Eğer bir gün dönersen bizi bulamayacaksın '' dedi, Filiz'im dönmedi. Ondan beş, altı ay sonra Sadrettin kalp krizi geçirdi, meğerse gizli kalbi varmış, nerden bilecektik. Çınarım devrildi, gölge düştü evimize. Doktorlar her ne kadar gizli kalp deseler de bilirim özlemiyle öldü Sadrettin'im. Ölmeden önce ''Kızımıza iyi bak. '' dedi, bakamadım kızıma. Çınarım öldükten sonra çıkamadım dışarlara, nasıl çıka bilirdim ki bakkala gitmeyi bile bilmezdim ben. Ulaşamadım yavruma, üç senedir dokunamadım ona, baban gitti ama senin yanında hep diyemedim. ''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dönmemek Üzere Görüşürüz
RomanceBirini bulmak için çıktığımız yolda kendimize rastlamamız ve hepimizin içine ses olması dileğiyle satırları döküyorum.