Şeker parem televizyona dalınca odama çekildim bende. Beyaz surat arayarak aşağıya inmemi söyledi, hazırlanıp şeker paremi de öpüp çıktım. Ayten'i gördüğümde bir şey mıknatıs gibi beni ona çekti, sımsıcak bir sarılma gerçekleşti gecenin köründe. Hava hafif yağmurlu ama yaz akşamı sıcaklığındaydı. Beyaz surat son bir kez sıktı ve kollarıyla hafif önüne çekti beni.
''Nerelerdesin sen mızıkçı? ''
''Olduğum yere geri döndüm Ayten. ''
''Geri döndüğün yok, sadece biraz kafanı toplaman gerekiyor o kadar. ''
''Nereden başlayacağımı bilsem. ''
''Bu günden mesela, hadi gidelim de anlat bana. ''
''Hadi sende doğru söyle annem mi aradı seni? ''
''Boş ver karıştırma oraları sen, atla arabaya. ''
''Peki, bu akşamlık öyle olsun. ''
Usluca arabaya bindik ikimizde, varış noktasına gidene kadar pek bir sessizdik. Bu sessizlikte yaşadıklarımı düşününce Şeker paremin küçüklüğümden beri edindiği bir alışkanlığı aklıma geldi. Aman çöp batmasın paşasına, paşa rezil olalı çok oldu be valide sultan. Kızmadım ama ona, sonuçta utanarak sığındım canımın yarısına. Kekremmik sen geldikten sonra uğurlar olmuşum şeker paremi, ha o kadar değerlisin demek istemiyorum, o kadar da nankörüm demek istiyorum.
Farkında olmadan ihmal ettiğimiz insanlar vardır hayatımızda. Biraz durup resmin dışından bakarsak hep de en sevdiklerimizi unuturuz; çünkü o kadar alışmışızdır ki hayatlarımızda olmalarına algımız başka yönlere çekilmiştir; ama bir şeyi de fark edecek olursak hep onlar kalır göremediğimiz yerlerimizde. Önemli olan nedir biliyor musunuz? Önemli olan, fark edemediklerimizi hayatın bize fark ettirmesinden önce anlamaktı. Hayat biraz fazla katı, zira pişmanlık demiyim de eksikliğiniz olmasın yaşamınızda olur mu?
Araba park edildi, meyhaneye girildi ve önceden bizim için ayrılmış masaya oturuldu. Müzeyyen Senar'dan ''Elveda Meyhaneci '' çalıyordu, mezelerimiz tek tek masada ki yerlerini alırken beyaz suratın bana baktığını gördüm, sanki garsonun işini bitirip konuşmaya başlayacak gibi bir bakıştı bu. Evet Müzeyyen abla bir tat alamıyorum. Garson işini bitirdikten sonra kadehler dolduruldu. Beyaz surat kadehini kaldırdı, onu taklit ederek bende kaldırdım.
''Şerefine eski dost. ''
''Şerefine beyaz surat. ''
''Hala şu lakabı unutmaman normal değil, ne pissin. ''
''Pis olmamdan değil ki Ayten, hayatımın güzel bir yerindesin. ''
''Sende öyle güzel çocuk, sende öyle. Hadi anlat bakalım neler geldi başına. ''
''Anlatmadan önce benim için bir şey yapmanı isteyeceğim. Eski iş yerinden tanıdığın biri var mı? ''
''Bilmem ola bilir, bir rehberime bakmam lazım, neden sordun? ''
''Yasmin'i merak ediyorum, iş yerine uğramış mı? Belki oradan bir haber alırım, en azından nerede olduğunu bilirim ''
''Güzel diyorsun ama ilk önce sen anlat, onu öğrenmek kolay. ''
İnsan bir ölümü kaç kere anlata bilir? Kaç dil kullanır ki karşıda ki kişi anlasın? Kendime yeterince anlatmamışım gibi kaç kere üstünden geçe bilirim hikayemin. Daha toz düşmemiş anılarımı nasıl olurda eski bir hikâye gibi anlatırım bilmiyorum.
Bir yerden başlamak lazım değil mi?
''Depremin ardından daha dört gün geçti, bakma öyle taş üstüne taş kalmadı içimde. O kadar güzel bakarken insan nasıl adres bırakmadan gider ki? Tamam anlatacağım, anlatayım da bakalım sen anlayacak mısın? Dört gün önce gözümü hastanede açtım, annem yanı başımdaydı, doktor, hemşire, hastanenin geri kalanı yanındaydı Kekremmik yoktu. Gözüm herkesi eleyerek aradı onu, başta lavabodadır dedim, anneme bir şey sormadım. Çocuk gibi bekledim, saatler geçti, ne Kekremmik vardı, nede beni merak eden kahverengi gözleri. Bir gün hastanede kalıp annemin evine geçtik, telefon bana bakıyor ben ona bakıyorum, çalmadı namussuz. Ertesi gün dayanamayıp ben gittim eve, gittiğimde evde her şey bıraktığımız gibiydi, sanki bana ait, benim dokunduğum hiçbir şeye ihtiyacı yokmuşçasına yanına en ufak bir şeyini almadan öylece gitmiş. Bir şey soracağım, beni bulduklarında öylece yerdeymişim, sen olsan canın yanmaz mıydı? Onun yanmamış, öylece bırakmış beni ''
''Nasıl yani öncesinde ne oldu peki aranızda? Yani bu kadar seni kötü bir şekilde bırakmasını gerektirecek ne olmuş ola bilir? ''
''Yaşadığım kriz kafamı biraz bulandırmış, yani doktor öyle söyledi. O kadar bölük pörçük ki ama ben kriz geçirirken yanımda olduğuna eminim, gözümü açtım yok ''
''Kuzum belki de yanında değildi, yanlış hatırlıyorsundur. Peki sizin ne işiniz vardı orada? Biraz rahatlar mısın? Anlat işte ne geçtiyse. ''
''Rahatlıkla ilgisi yok ki beyaz surat, kaç gündür yaşananları kafamda oturtturmaya çalışmaktan yoruldum, bir başkasına anlatmak güç geliyor. Biliyorsun, benim babadan kalma bir dağ evi var Beykoz tarafında, hafta sonu için oraya gidelim diye planladık. Cuma geceden çıktık gittik, evi biraz toparladık, şömineyi yaktık, şarabımızı açtık, kurulduk şöminenin karşısına. Bütün gece konuştuk durduk, ben anlattım o dinledi, ben söyledim o ağladı, en güzel gecelerden bir tanesiydi sanırım. İlk defa onunla geçmişime gittim. Ertesi gün sabah kahvaltı hazırladık, birlikte mis gibi bir kahvaltı yaptık sonra ormanda yürüyüş yaptık. Yorulduktan sonra eve döndük, o, o duş almak için banyoya girdi, sonra sanırım telefonu çaldı. Tüm bunları hayal meyal hatırlıyorum, arayan kim ise ben biraz gerildiğimi hatırlıyorum ama Yasmin'e hiç çaktırmadım sanırım ki bende arkasından duşa girdim. Her ne sebepse arabada olduğumuzu hatırlıyorum, sonrası sis gözümü açtım hastanedeyim. Beni bulduklarında araba yolun kenarına park edilmiş şekilde duruyormuş, sanırım onu bir yerde bıraktım. ''
Kadehimden bir yudum aldım, kuruyan boğazımı ıslattıktan sonra birde sigara yaktım, hazır Kekremmik yokken bir tane daha içeyim, sahi o hiç yok. Anlatmaktan ellerim, dudaklarım, tüm yüzüm uyuşmuş ya da alkoldendi bilmiyorum, a en iyisi senin sarhoşluğundandır belki. Beyaz surat hayatındaki en ilginç bulmacayı çözer gibi suratıma bakıyordu. Eminim beni dinleyen herkes durumu anlamaya çalışıyordur.
Sizin de hayatlarınızda öylece çekip gideniniz oldu mu? Ona göre beni en iyi anlayacaklara anlatmaya devam etmek isterim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dönmemek Üzere Görüşürüz
Roman d'amourBirini bulmak için çıktığımız yolda kendimize rastlamamız ve hepimizin içine ses olması dileğiyle satırları döküyorum.