jisung
Çalan alarm ile gözlerimi açtığımda bugün okula gidecek olmak modumu anında düşürürken, yorganı üzerimden atıp banyoya ilerledim.
Dün gece olanların her biri zihnimde tekrar yer edinirken elimi yüzümü yıkayıp mutfağa geçtim. O sırada çalan kapı ile elimdeki bardağı masaya bıraktım ve kapıya yöneldim.
Karşımda gördüğüm kişi ile damarlarımdaki kanın hızlanışı ve ellerimin titremeye başlaması aynı anda gerçekleşmişti.
'Günaydın. Rahatsız ediyorum sanırım ama dün bilekliğini masada bırakmıştın. Gidince veremedim.'
'Yok, sorun değil. Teşekkürler.'
Uzattığı bilekliğimi alıp karşı eve girişini izledim. Hatırlayacağını falan mı sanıyordum? Saçmalıktan ibaret. Odamdan çantamı, kulaklığımı ve telefonumu alıp evden çıktım. Merdivenlere yöneldiğim sırada çalan telefon ile elimi cebime attım. Ekranda gördüğüm 'm'aingeal' ismi ile telefonu kulağıma çıkarttım.
'Günaydın güzelim.'
'Günaydın Jiji. Şey diyecektim. Şimdi biz erken gidiyoruz ya okula. Bugün gitmesek.. Yani bizim burada ki pastaneye gelebilir misin? Bir şey konuşmamız lazım.'
'Gelirim bebeğim de, bir sorun yok değil mi?'
'Benlik yok ama sanırım senin için var.'
'Ne diyorsun Ryujin?'
'Jisung, bekliyorum. Gel işte.'
'Tamam, kapatıyorum hadi.'
Döndüğüm sokağın gideceğim yere ters düştüğünü hatırlayıp sırada arkamı döndüğümde, yine karşımda ikisi vardı. Umursamayarak yanlarından geçtiğim sırada ikisinin bakışlarını üzerimde hissediyordum. İki sokak aşağıdaki pastaneye girdiğim sırada Ryujin her zaman ki gibi kayısı çayını yudumluyordu.
'Günaydın.'
Kafasını kaldırdığı sırada gözleri her zamankinden farklı bakışlar sunmuştu. Şaşkınlığımı gizlemeden karşısına oturdum.
'Günaydın.'
'Ne oluyor? Ne bu hâlin?'
'Jisung, bir şey soracağım . Ortaokuldayken bazı hatalar yapmıştın, hatırlıyor musun?'
O günler birer birer zihnimde canlanırken kafamı hafifçe salladım.
'Sonra nasıl olduysa hiçbirini hatırlamadın...'
'Evet.'
'Minho sana hiç tanıdık gelmiyor mu?'
'Ne demeye çalışıyorsun Ryujin?'
'Sorularıma cevap ver.'
'Hayır, gelmiyor. Lisenin başından beri tanıyorum işte. Nereden tanıdık gelebilir ki?'
'Jisung, Minho bizimle aynı okuldaydı.'
'Nasıl?'
'Diyorum ki, Minho ortaokulda bizimle aynı okuldaydı. Seninle yaşanan olaylardan sonra okul değiştirdi. Ama ne şans ki, lisede yine aynı okula denk geldik. Ortaokulda zorbalık yaptığın kişilerden biriydi, Minho. Ne oldu da o çocukları unuttun bilmiyorum. Bir yıl seninle görüşmedi. Hatırlıyor musun? Geldiğinde ise sen onunla olan şeyleri hatırlamadın. Yeni tanışmış gibi davrandın ve o da buna ayak uydurdu.'
Söylediği cümlelerin tümü beynimde büyük bir etki yaratırken, dakikalarca sindirmeye çalıştım. Sadece yaptığım şeyleri hatırlıyordum ve bu da pişmanlığı bütün vücuduma yayıyordu.
'İyi de... Sen nereden biliyorsun?'
'Çünkü Minho ile sizin gördüğünüz kadar değil konuştuklarımız. Geçenlerde buluştuk ve her şeyi teker teker anlattı. Birkaç şeyi de kafamda oturtunca hepsi ortaya çıktı.'
'Ryujin..'
'Jisung, sana bunları anlattım diye sakın, bak sakın Minho'ya gidip bu konuyu açma. Sadece bilmeni istedim.'
Dilim sanki mühürlenmiş gibi sus-pus olurken aklıma konuştuğum kişi geldi. Ona da aynı şeyleri yapmıştım ve buna rağmen böyle duygular beslemesi... Zihnim duvarlarını zorluyor, o günlere dönmek için yalvarıyor gibiydi.
'Benim düşünmem gerekiyor. Okula gelmeyeceğim bugün.'
'Nasıl istersen... Bir şey olursa mutlaka arıyorsun. Derste bile olsam, Jisung. Gelirim, sorun değil. Dikkat et, bebeğim. Tamam mı?'
'Teşekkür ederim.'
İnce parmakları ellerim üzerinde yer edindikten birkaç saniye sonra kalkmış, yavaşça ilerleyip çıkmıştı.
Yarım saat sonra kalkıp sahile ilerlemiş, dün gece beraber oturduğumuz yerde tek başıma onu düşünerek saatler geçirmiştim.
minho
Sabah bilekliğini Jisung'a verdikten sonra ceketimi giyerken Yeonjun aramış, kapıda olduğunu ve aşağı inmemi söylemişti. İndiğimde ise Jisung'un kullandığı yola ilerlemiş, yorum yapmama bile izin vermemişti. Köşeyi döneceğimiz sırada, karşımıza Jisung çıkmış hiç umursamadan bakışlarını çekip gitmişti.
Okula girdiğimizden beri, daha doğrusu 'bizimkilerin Yeonjun'a saldıracak gibi gezdikleri okula' girdiğimizden beri onu görmemiştim. Sabah okul kıyafetleri ve çantasıyla görmüş olmam içimdeki garip hissi iyice gün yüzüne çıkarıyordu.
Ryujin'e sorduğumda ise sonradan bir şey olduğunu, gelmekten vazgeçtiğini söyleyip kestirip atmıştı. Okul tuvaletine girip, eski telefonumu cebimden çıkarıp ona yazdım.
minho
jisung
neredesin505
şuan konuşacak durumda değilim
sonraminho
ne oldu
bana anlatabilirsin505
bir şey olmadı
boş verminho
anlatıyor musun yoksa sürekli rahatsız mı edeyim505
bir engele bakarminho
ama yapmazsın505
biriyle ilgili bir şey öğrendim o kadarminho
ne gibi..?505
sana yaşattığım şeyleri yaşattığım birini öğrendimAklıma geçenlerde Ryujin'e anlattıklarım birer birer dolarken, korku ve heyecan vücuduma akın ediyordu.
minho
kim bu505
Minho
Lee Minho***
cok garip bi sekilde ogrenicek jisung
ve ve veee opusmeden fazlasini yazamiyorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
let me down slowly
Fanfictionif you wanna go then i'll be so lonely if you're leaving, baby, let me down slowly 민성 minsung