minho
O günki buluşmadan beri Jisung'a yazmamıştım ve ne yazık ki o da yazmamıştı. Eski telefonu şarjdan çıkardığım sırada çalan kapı zili ile odadan çıktım. Gecenin bu saatinde kim olabilirdi ki?
Kapıyı yavaşça araladığımda karşımda ki kişi ile kalakaldım. Han Jisung? Kapımda? Dünyanın sonu geliyor sanırım.
'Jisung?'
Sendeleyerek bir iki adım öne geldiğinde geri çekildim.
'Minho... You don't know you're beautiful. Baby you light up my world like nobody else.'
Elindeki telefondan gelen şarkı sesi ile kendime geldiğimde göz göze geldik.
'Ne diyorsun? Sarhoş olup buraya mı geldin gerçekten?
'Ben hep buradayım, sen görmüyorsun.'
'Evine gider misin rica etsem?'
İçeri girip kapıyı arkasından kapattığında bir anlığına gözlerim titredi. Kapıya ilerlemeye çalıştığımda önüme geçip elini boğazıma attığında gözlerim büyüdü. Sert davranmıyordu ama yaptığı saçmaydı.
Elini çekmeye çalıştığımda diğer eliyle engel oldu. Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım.
'Jisung, sikeyim, ne yapıyorsun? Saçma hareketler yapma.'
'Çok güzelsin...'
Gece gece gelmesi şok etkisi yaratırken bir de söyledikleri ile öldürmeye çalışır gibi bir hâli vardı. Bir kez daha elini boynumdan çekmeye çalıştığımda engel olmadı. Ellerimi omzuna yerleştirip gülümsedim.
'Bak, kafan yerinde değil anlıyorum ama ileri gidiyorsun. Evine döner misin?'
'Uyumak istiyorum.'
'Gel evine çıkarayım seni, hadi.'
'Seninle uyumak istiyorum.'
Bakışlarımı gözlerine çıkarttığımda, zaten bana bakıyor olduğunu görmemle heyecan vücuduma yayılmıştı.
Kollarını belime dolayıp burnunu boynuma gömmesiyle, rüya olduğunu düşünüp yavaşça beline dokunduğumda derin bir nefes aldı.
Sikeyim, niye zorluyorum ki? Yıllardır bunun hayalini kurmadım mı ben? Bir nefes alıp ellerimi sıkıca beline sardığımda kendini bıraktığını hissettim.
Tabii bunu birkaç dakika sonra belimden ayrılıp, dudaklarım üzerinde baskı yaratacağını bilmeden yapmıştım.
***

ŞİMDİ OKUDUĞUN
let me down slowly
Fanfictionif you wanna go then i'll be so lonely if you're leaving, baby, let me down slowly 민성 minsung