treinta.

130 21 1
                                    

minho

'Jisung, havluyu getirsene oradan.'

'Niye?'

'Duşa gireceğim.'

'Gel kendin al. '

'Ya boş yapma, hadi.'

'Kalkamam, gel kendin al.'

Odaya ilerleyip kapıyı açtığımda yatakta telefon elinde uzanıyordu. Gidip yanına yerleştiğimde dudaklarımı, dudakları ile birleştirdim.

'Gıcıksın.'

'Her zaman.'

Bu kez de o dudaklarını dudaklarım üzerine yerleştirdi. Nefesimiz kesilene kadar ayrılmayan dudaklarımız arasından bahşettiği inleme ile tekrar birleştirdim.

Hareketlenip kasıklarım üzerine yerleştiğinde bedenim anında kasılmıştı. Boynuma yaklaşıp etimi dudakları arasında sıkıştırdığında içimde bir şeylerin hareketlendiğini hissetmiştim.

Kendini bastırınca kasıklarımda oluşan hareketlenme ile boğazımdan yükselen inlemeye engel olamamıştım. Tekrar dudaklarıma kapanınca dudaklarımı araladım.

Tabii Chan'in aniden odaya girmesi beklediğimiz bir şey değildi. Gözleri önce bizi bulup, sonra anında büyürken arkasını dönüp çıktı.

'Lan, özür dilerim. Bilmiyordum.'

Jisung üstümden kalkınca toparlanıp ayaklandım. Kapıya ilerleyip odadan çıktığımda Ryujin salondaydı.

'Pardon canım, bir dahakine 'sevişeceğiz, haberin olsun' deriz.'

'Boş yapma.'

'Eve nasıl girdin amına koyayım?'

Elindeki anahtarı sallayıp gülümserken kafasına vurdum. Yüzü anında düşerken Jisung çıktı odadan. Ryujin yanımıza gelip Jisung'a sarıldıktan sonra geri çekildi.

'Küs müyüz?'

'Hayır.'

'Sarılmak yok mu?'

İlk başta kararsız bakışlarını üzerimde gezdirip sonra yavaşça yaklaştığında kollarımı beline doladım.

Geçen günlerde saçma bir nedenden dolayı kavga etmiştik ve kırıcı konuşmuştum. Haklıydı.

'Nereye gideceğiz?'

'Kafeye.'

'Kim kim?'

'Biz, Jimin hyunglar ve Jennie noonalar.'

'Wooyoung ve diğerleri de var.'

'Aynı kadro yani.'

'Chaeryeong ve Lia hariç, evet.'

'Üstümü değiştirip geliyorum, çıkın siz isterseniz.'

Odaya girip kapıyı arkamdan kapattıktan sonra sandalyede hazır olan kıyafetlerimi giyip telefon, anahtar ve cüzdanımı alıp evden çıktım.

Asansörü beklemeyip merdivenlerden indim. Wooyoung, San, Yeosang ve Jongho alt sokakta oturduğu için buraya gelmişlerdi. Birlikte kafeye ilerleyip bizimkilere yolda olduğumuza dair bir mesaj attık.

***

'Jimin, şu yedi shotı 1 dakika içinde iç tüm hesap bende.'

'Jeongguk, yapma bence.'

'Hadi oğlum.'

Jimin hyung elindeki telefonu bırakıp ilk shotı eline aldığında Jungkook hyung Yeji'ye dönüp kronometreyi açmasını söyledi.

Jimin hyung kısa sürede hepsini bitirince Jungkook hyung şaşkın bakışları ile Yeji'ye döndü.

'43 saniye...'

'Yapma demiştim.'

'Gençler, gömülün. Beleş sonuçta.'

'Taehyung, sevgilinim be.'

'Bunlar da beleş.'

Gelen ses ile kafamı sağ tarafa çevirdim. San elindeki kadehi yere düşürmüş, Hongjoong'dan azar işitiyordu.

'Yavaş iç dedim sana, geri zekâlı.'

'Tamam ya... Woo, öpeyim mi?'

'Siktir git, San.'

'Neden öyle diyorsun, kiraz tanem?'

'Çarpacağım ağzına.'

Telefonu masanın üstünden alıp onlardan başlayarak herkesin fotoğrafını çekerken yüzümdeki gülümseme silinmemişti.

Yanımdaki Jisung'a dönüp kulağına yaklaştım.

'Seni seviyorum.'

Bana dönüp dudaklarını, dudaklarıma bastırınca bende karşılık verdim. Yeosang elini yüzlerimizin arasına sokup ayırana kadar.

'Aile var burada.'

Jisung'un elinden tutup ayaklanınca herkesin bakışları bize dönmüştü.

'Biz bi' sahile gidiyoruz.'

'Sahile mi gidiyoruz?'

Telefonu cebime koyup kapıya ilerlerken masadaki içki şişelerinden iki tanesini elime aldım. Birini ona uzatıp kapıdan çıkarken, elimdekini dudaklarım arasına yerleştirdim.

O gece oturduğumuz yere doğru ilerlerken telefonu cebimden çıkarttım. En üstteki şarkıya tıklayıp sesini açtığımda havanın soğukluğundan dolayı sahilin boş olması işime gelmişti.

Kumların üzerine kendimizi bıraktıktan sonra bakışlarımı denize çevirdim. Her zamankinden daha güzel geldi o an.

'Jisung.'

'Evet, bebeğim?'

'Her şey için teşekkür ederim.'

'Nereden çıktı bir anda?'

'Öylesine..'

'Ben teşekkür ederim, bebeğim.'

Ona dönüp bakışlarımı dudaklarına indirdim. Hep güzellerdi. Dikkat çekici, öpülesi. Uzanıp öptükten sonra geri çekildim.

Omzumda hissetiğim eli beni kolunun altına çekerken karşı koymadım. Bedenimi saran huzur ile gülümserken şişeden bir yudum aldım. Chivas Regal. En sevdiklerinden biriydi.

Saçlarımda gezinen parmakları ile bulutların üzerine çıkmış gibi hissediyordum.

'Sevgilim, korkma sakın. Seni seviyorum, bin yıldır.'

'Bin yıl daha seveceğim.'

***

let me down slowlyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin