ŞÜPHE

281 24 4
                                    

Merdivenleri çıktığımda annem elleri, kolları una bulanmış bir şekilde duruyordu. Halsiz bir şekilde karşısına dikildiğimde önce ağzı açıldı, sonra endişeli bir şekilde konuşmaya başladı.

"Asmin'im, kızçem, iyi misin yavrum? Ne oldu? Neden geldin? Ateşin mi çıktı yine? Ah! Benim suçum zorla okula yolladım seni."

Annem sorularını ard arda sıralarken, konuşmama izin vermeden hızla bana doğru atılarak, dudaklarını alnıma bastırdı. Geri çekilirken kaşlarını çatarak konuşmasına devam etti. 

"Eee Asmin'im, senin ateşin yok."

"Anne, hala binadayız farkındaysan! İçeri geçelim de öyle anlatayım."

Annem hala binada olduğumuzu yeni idrak etmiş gibi kafasını sallayarak, kenara çekildi. İçeri geçip, çantamı kenara fırlattıktan sonra mutfağa ilerledim. Annem mantı açıyordu. Şu lanet adam, karşıma çıkmasaydı mantı için sevinebilirdim. Annem kapıyı kapatıp, peşimden geldiğinde hemen hamur açtığı sofranın dibine çöktüm. Yerden tepemde dikilen anneme bakarak bahanelerimi sıralamaya başladım.

"Ya anne, acayip halsizim, ayakta durmaya gücüm yok, baktım durağa kadar yürüyemeyeceğim geri döndüm."

"Ah be kara kuzum benim, keşke hiç yollamasaydım seni. Aman boşver istersen odana git dinlen yada bana yardım et."

Gülümseyerek başımı salladıktan sonra, annemin kare, kare kesip içine kıyma doldurduğu hamurları teker, teker kapatmaya başladım. Annemi çok fazla seviyordum. Ona olan sevgimi hiçbir şey ölçemezdi. Annem benim en değerlimdi, yaşama sebebimdi. Anneme gelince bütün tabularımı yıkarak, sıcacık bir insan oluyordum. Arada gece yatarken, aklıma gelen annemi kaybetme düşüncesi, beni çıldırtıyordu. Kalbime bir ağırlık çöküyor, nefes almamı engelliyordu. 

Bu arada gece ne yapacaktım ben? Ya o adamın, dedikleri doğru çıkarda babam evden giderse? Peki, takip edecek miydim? O adamın dediklerine inanıp, bir ajan gibi babamın, peşine takılacak mıydım? Ah evet! Kesinlikle takip edecektim. Çünkü babam, küçüklüğümden beri biraz tuhaftı. Bazen evden gider, üç gün gelmezdi. Anneme sorduğumda ise hep işlerinin olduğunu söylerdi. Küçükken fazla dikkatimi çekmezdi ancak Bulut'u, bizim eve getirdikten sonra bu ortadan yok olmaları, iyice artmıştı. Kendi gittiği gibi beraberinde, Bulut'u da götürüyordu. Emre ise sadece arada, sırada onlar ile gidiyordu.

Bu durum büyüdükçe iyice dikkatimi çekmeye başlamış, babamlar bir yere giderken içten, içe daha iyi nedenler ortaya koymalarını istemiştim. Ama yine de hiç bu denli şüphelenmemiştim. Zilin çalması ile yatağımdan, hızla ayağa kalktım. Aniden kalktığım için dönen başımı ve gözlerimin önündeki karartıları, gidermek için gözlerimi birkaç saniye yumdum. Daha iyi hissettiğimde, koşa koşa kapıya giderek, kapıyı açtım. Babam gelmişti. Babamın, yüzünü görünce olayın ciddiyetini iyice anlayarak, zorlukla yutkundum.

"Asmin, ne dikiliyorsun orada kızım? Yorgunum, kayda içeri geçeyim."

Babamı kafamla onaylayarak kenara çekildim. O, montunu çıkardığı sırada kapıyı kapatıp, arkasından minik adımlarla mutfağa ilerledim. 

"Ooo, Selma mantı mı yaptın?"

Babamın mutlu sesini duyduğumda gülümsemeden edemedim. Allah aşkına, bir mantıya sevinen adamdan, arkamdan iş çevirmesini nasıl bekleyebilirdim ki? 

"Evet Ömer, ben mantıları pişirene kadar, üstünü giyinde gel."

Babam "Tamam" diyerek, odasına yöneldiğinde annemin isteği ile sofrayı kurmaya başladım. Bu sırada mantılar pişmiş, babam üstünü değiştirerek, sofraya oturmuştu bile. Sabah kahvaltısı ile durduğum için fecci acıkmıştım. Kocaman bir tabağa ağzına kadar mantı alarak, yanınada yoğurt koydum. Mantıyı hayatta yoğurtsuz yiyemezdim. Mantılara yumulduğumda babamın neşeli sesi dikkatimi çekti. 

KARA ARSLAN (Askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin