ÖLÜMLER

249 14 4
                                    

İnanamıyordum. İnanmak istemiyordum. O sesler düşündüğüm şey için olamazdı değil mi?



**


Korku çığ gibi büyümüş çınlıyordu kulaklarımda. Akıyordu ömrüm her bir soluğumda. İçimdeki bir yan deli gibi dua ederken, Bulut arabayı hızla durdurdu. Deli gibi ağlayıp "Allah'ım sen yardım et" diye mırıldanıyordum. Bulut'a bakmadan titreyen ellerimle arabanın kapısını açtım ve tek bir nefeste dışarı attım kendimi. Peşim sıra oda çıktı dışarı. Depoya iki sokak kala trafikten dolayı arabayı durdurmak zorunda kalmıştı. Arabalar boş bir şekilde sokakta terk edilmişti. İleriden mahşer günü edasında sesler geliyordu. İnsan çığlıkları, havaya yükselen kara dumanlar, itfaiyeler, ambulanslar...

Nefes nefese olduğum yerde durmuştum. Bir adım daha atacak ne gücüm ne de cesaretim vardı. Bunlar tesadüf olamazdı değil mi? Bulut'un babasının attığı mesajdan sonra bu sesler tesadüf olamazdı. Titreyen bacaklarım yüzünden ayakta duramayacağımı anladığımda, Bulut halimden anlamış olacak ki yanıma gelerek beni belimden sıkıca kavradı ve yüzümü kendine çevirerek gözlerimin içine bakmaya başladı. Sesli bir şekilde yutkunduktan sonra gözlerini ne yapacağını bilemezmişcesine etrafta gezdirdi. Bu hareketiyle adem elması yerinden oynamıştı. Aradığını bulamamış olacak ki çaresizce baktı gözlerime güzel gözleriyle.

"Çirkin'im."

Çaresizce çıkan sesini duyduğumda daha şiddetli ağlamaya başladım. Anlamıştı işte. O da benimle aynı şeyi düşünüyordu. Aklıma doluşan kelimeler sokakta çığlığımın yankılanmasına sebep oldu. Annem, babam, ağabeylerim... Bulut'u kendimden uzaklaştırarak süratle koşmaya başladım hayatımın karanlığına. Bulut'ta peşimden koşmaya başladı. Aynı zamanda bağırıyordu.

"Asmin dur." Durmadım. Dahada hızlandım. Dilimdeki son duayla azrailime koştum. "Allah'ım lütfen düşündüğüm şey olmasın. Sen yardım et kurban olduğum." Sokakta düzensizce bırakılmış arabaların arasından hızlı hızlı geçiyordum. Bulut'ta peşimden koşuyordu. "Allah'ım ne olur yardım et." Sokağın sonuna geldiğimde cesaretimin kırılmasına izin vermeden döndüm dönemeçi. İlk önce beni itfaiyenin kırmızı uğursuz rengi karşıladı. Daha sonra ölüm kokan dört adet ambulans. Peşi sıra yüzlerinden korku okunan insanlar. Ve çevresi insanların geçmesini önlemek için çekilmiş şeritler olan alevler içindeki depo.

"Anne!"

Boğazım delinircesine bağırarak yanan depoya koştum. İnsanlar bana baktığında yüzlerindeki acı şiddetlendi ve gözlerindeki yaşlara dönüştü. Şeritlerin önüne geldiğimde iki polis kollarımdan tutarak beni geri çekmeye çalıştı. Vücudumdaki son güç kırıntılarını kullanarak salladım kollarımı.

"Bırakın beni. Ailem içeride. Bıraksanıza, anne, babaaa."

Bulut arkamdan gelerek kolumdan tuttuğu gibi polislerden uzaklaştırdı beni.

"Hey kendine gel. Sakin ol. Kurtulacaklar."

Elleri arasındaki kollarımı silkeleyerek bağırmaya başladım.

"Nasıl sakin ol Bulut? Ailem içeride benim. Cayır cayır yanıyor depo. Nasıl kurtulacaklar?"

"Ailem değil, ailemiz. Onlar benimde ailem Çirkin. Senin kadar bende endişeleniyorum. Ama böyle bağırıp, ağlayarak kurtaramazsın onları. Bekle bak itfaiye söndürmek üzere."

Yüzümü koluma silerek başımı depoya çevirdim. İtfaiye yangının çoğunu söndürmüştü. Çok az bir yer kalmıştı. İçimdeki umudun yeşermesine engel olamadım. Bulut'ta demişti hem kurtulabilirlerdi. Hava çok soğuktu. Ancak ben hissedemiyordum. Aksine terliyordum. Siren sesleri sinirimi bozuyordu. Sanki içimdeki acıyı bağırıyorlarmış gibi hissediyordum.

KARA ARSLAN (Askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin