HASTANE

387 29 2
                                    

Ezgi' den

Telefonumdan Adele' nin o güzel sesi yükselirken arayan kişiye baktım.

"Ne oldu Berk?" Açıkçası Asmin' den hoşlandığını tahmin ediyordum ama direk söylemesini beklemiyordum. Ona biraz mesafeli davranırsam belki aklı, başına gelirdi , ya da gelmezdi. Çünkü onu çok iyi anlayabiliyorum. Sevgisini, aşkını, istesede vazgeçemeyeceğini...

"Sende mi Ezgi?"  diyerek sıkıntıyla iç geçirdi. Onu anlamak kolaydı, aşık olacağın insanı seçemezdin. Ben nasıl Yaman' dan hoşlanıyorsam - aslında hoşlanmaktanda öteydi- o da kalbini Asmin'e emanet etmişti.

"Tamam Berk , tamam ne oldu?" Telefonun uncundaki ses aniden değişmişti. 

"Bugün buluşalım mı? Konuşuruz, beni dinlemene ihtiyacım var." Ah ! Evet , benim işim bu zaten insanları dinlemek.

"Tamam, Düşler Kafe'de, yarım saat sonra."

Üzerime en sevdiğim siyah hırkamı, siyah pantolonumu ve siyah botlarımı giydim. Zaten, her zaman düz olan saçlarımı, tepeden sıkı bir at kuyruğu yaparak, evden çıkmak için hareketlendim. İşte bu kadardı, tahmin edilebileceği gibi Asmin ile sadelikten yanaydık. Çntamı kapyığım gibi koşarak evden çıktım. Kafenin önüne geldiğimde Berk cam tarafında, en arka masada tek başına oturuyordu. Yanına ilerleyip, karşısındaki sandalyeye çöktüm. 

"Selam" dedi tedirgin bir gülümsemeyle. Vereceğim tepkiden korkuyordu.

" Hemen konuya gir Berk, ne zamandan beri Asmin'den hoşlanıyorsun?"

Nefesini dışarıya üfledi.

"Önce birşeyler yiyelim, konuşuruz."

"Kumpir ve kola" derken sesimde sitem oluşmuştu. Garson siparişlerimizi alıp uzaklaşırken kafenin kapısı açıldı. Gözlerim yavaş, yavaş içeri giren Yaman'a kaydı ve ardından koluna girmiş, etrafa gülücükler saçan kıza. Yaman'ın o her zaman yoğun bakan, çikolata kahvesi gözleri, kısa bir an beni buldu. Gözlerimiz buluştuğunda kalbimin yerinden çıkacağını hissettim. Ama o, benim aksime sakin görünüyordu. Yanındaki, çakma ama oldukça güzel olan sarışın kız, ellerini Yaman'ın beline doladı. Sanki "o bana ait" der gibi bir havası vardı. Karşımızdaki masaya oturduklarında, kafa derimin yandığını zannettim. Çakma sarışının, bana arkası dönüktü fakat Yaman'la yüz yüze gibiydik. Garson siparişlerimizi getirip, onların masasına gitti. Berk, kumpirini olağanüstü bir hızla yerken, ben dokunmamıştım.

"Gitsem iyi olacak, sonra konuşuruz." Şaşırarak yüzüme baktı, birşey söylemesine izin vermeden, çantamı alarak masadan kalktım. Akmaya izin isteyen göz yaşlarıma yenilip, yanaklarımdan süzülmelerine yanıtsız kaldım. Eve gitmek yerine, her zaman Asmin ile gittiğimiz kitapçıya gittim. Burası huzurun diğer adıydı. Kitapları arasında dolanırken arkamda birinin varlığını hissettim. Arkama döndüğümde, kızarmış gözlerim, bir çift çikolatalalı kahve ile çarpıştı. O buradaydı, ama nasıl? Raflardan bir kitap alarak incelemeye başladı, ben ise donmuş bir şekilde, hareketlerini izliyordum.

"Ben bunu beğendim" dedi yüzüme bakarak. " Sen almıyacak mısın Ezgi?"

Adımı söylemişti, ilk defa adımı onun sesinden, onun dudaklarından duymuştum.

Yutkunarak, " Ben deneme yazılarını sevmiyorum, içinde olay olmalı."

Sırıttı, "Hayatımı9z zaten olaylardan ibaret, biraz uzaklaşmak iyidir."

Sadece kafamı sallamakla yetindim. Bu ilk sohbetimizdi.

"Gel benimle" dediğinde sesi, miğdemdeki kargaları harekete geçirmişti. Uslu bir kız olup dediğini yaptım, kasaya geldiğimizde kitabı alacağını söyledi. Görevli çocuk bana bakıp gülümseyince, aynı şekilde karşılık verdim. Yaman bir bana bir çocuğa baktı. 

KARA ARSLAN (Askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin