YÜZLEŞME

304 18 4
                                    

Hastanenin kapısını hiddetle iterek dışarı çıktı genç adam. İçinde volkan gibi kaynayan öfkesi, onu patlama derecesine getiriyordu. Babası.. Babasına karşı günden, güne içindeki nefret büyüyordu ve o, bu nefretin önüne geçemiyordu. Geçmekte istemiyordu zaten. 'Bir insan, babasından ne kadar nefret edebilir?' sorusunun cevabıydı o. Hastanenin ağaçlarla dolu, arka bahçesine yürüyerek cebindeki telefonu çıkardı. Rehberdeki numaraya tıklayarak kulağına götürdü. Bir kaç saniye telefonun açılmasını bekledi. Ağzının içinde ağır bir küfür geveledi, artık daha fazla bekleyecek, sabrı kalmamıştı. 

"Ooo, oğlum. Sen beni arar mıydın?"

Karşı taraftan gelen gür sesi duyunca yüzünü buruşturdu. Gerçekten babası olacak şu adamdan nefret ediyordu. 

"Hemen konuşmalıyız."

"Ne kadarda kabasın Bulut'um, insan bir halimi hatırımı sorar!"

Babasının alaycı sesine karşılık, sakinleşmek istercesine derin bir nefes aldı. 

"Hemen tünelin arkasına gel." Diyerek telefonu kapattıktan sonra telefonu cebine tıktı. Asmin'in o hali gözlerinin önüne geldikçe çıldıracakmış gibi oluyordu. Çirkin herşeyi öğrenmişti ve üstüne, üstlük babasının katil oluşunu görmüştü. O psikolojiyi nasıl atlatacaktı? Bulut bunu gerçekten bilemiyordu. Yüzünü sıkıntıyla, avucunun içiyle sıvadı. Asmin orada bayıldığında gerçekten ne kadar kendine bile itiraf edemesede çok korkmuş ve endişelenmişti. Apar, topar hastaneye götürmüşlerdi. Tabi arada Asmin'i, oraya getiren taksicinin parasınıda halletmişti. Hastaneye geldiklerinde hemen Asmin'i yatırmışlardı. Allah'tan çok ciddi birşeyi yoktu. Şok geçirmişti ve stresten, kendini kastığı için kas, ve eklemleri zarar görmüştü. Bir hafta falan hiç yataktan çıkmaması gerekiyordu.

Düşüncelerinin arasında Tünel'e geldiğini fark etti. Tünel, Bulut'un barıydı. Burayı çok seviyordu. Huzur bulduğu yerdi. Burada, evinden bile çok zaman geçiriyordu ve halinden oldukça memnundu. Barın arkasına doğru yürüyeceği sırada durakladı. Onu uzun zamandır görmemişti. Şimdi gördüğünde neler hissedeceğini bilmiyordu. Dayanabilecek miydi, o yüzü görünce? Daha fazla beklemeyerek emin adımlarla, o yöne gitti. İşte orada bekliyordu. Bir insan hiç mi değişmezdi? Adına yakışırcasına güçlü gözüküyordu. Ünal Kara! Yine her zamanki gibi kendinden emin ve ukala duruyordu. Hele o yüzündeki iğrenç sırıtması. Kendi, kendine gülümsedi. Şimdi Çirkin'in neler hissettiğini anlayabiliyordu. Öyle gülümsediğinde, Çirkin'in ne kadar sinirlendiğini. Ama ne yapabilirdiki? Onu sinirlendirmeye bayılıyordu. Tamam kabul, arada onu çok kırıyordu. Ancak bunu yapmak zorundaydı. O da istemezdiki, Çirkin'inin üzülmesini. Düşüncelerinin nereye kaydığını fark ettiğinde, yüzündeki ufak tebessümü anında kesti ve babasına doğru yürümeye başladı. Çirkin, yine aklına girmeye başarmıştı. Daha doğrusu hiç çıkmıyordu ki! Bulut bu durumdan oldukça rahatsızdı. Karşısına geçtiğinde babası hemen ona doğru, sarılmak için atıldı. Bulut, bu hareketini engelleyerek tiksintiyle geri çekildi. Bu adam hangi yüzle sarılmaya kalkışıyordu? 

Adam bozulduğunu hissettirmemek için yalandan gülümsedi. Oğlunun, ona böyle davranması canını sıkıyordu. Ağlayacakmış gibi hissediyordu. Oğlunu çok özlüyordu. Sanırım oğlu, onun tek zaafıydı. Kabul, geçmişte çok büyük bir hata yapmıştı ve hatası çok kötü sonuçlar doğurmuştu. Bedelinide sonuçlarıyla fazlasıyla ödemişti. Çok pişmandı. Oğlunun, Bulut'unun, kendisini affetmesi için herşeyi yapardı. 

"Neden böyle birşey yaptın?"

Bulut'un sorusuyla adam omuzlarını dikleştirdi. Demekki, ufaklık herşeyi öğrenmişti. "Güzel" diye geçirdi içinden. 

"Neyi, neden yaptım?" Tabikide bilmemezlikten gelecekti. 

"Yalandan, bilmiyormuş gibi davranma. Oradan bakınca gerizekalıya mı benziyorum? O tuttuğun salaklar öttü herşeyi."

KARA ARSLAN (Askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin