GEÇMİŞ

255 18 8
                                    

Merhaba arkadaşlar yb geldi iyi okumalar. Vote ve yorum yapmayı unutmayın :))

Yatağımın diğer sarsıldığında aynı zamanda başımın üzerine bir el kondu. Parmakları saçlarımı okşarken beynimde kim olabileceğini tartıyordum.

**

"Güzel kızım benim. Bunları sana anlatmak öylesine zorki, inan hiç bilmemeni isterdim. Düşüncelerini, o masum duygularını kirlettiğim için çok özür diliyorum senden. Biliyorum belkide beni hiç affetmeyeceksin ama..."

Babam konuşmasını yarıda kesip yutkunduğunda bende ona eşlik ettim. Canım yanıyordu, çok yanıyordu.

"Uyumadığını biliyorum. Olsun beni dinle yeter. Ben, ben böyle işleri yapmayı hiç istemedim. Defalarca kendimi kurtarmaya çalıştım ama başaramadım. Git gide kayboldum bu bataklıkta. Zamanla en dibe çekildim.  Biliyor musun? Benim hiç gülerek hatırlayacağım bir çocukluğum olmadı. Doya doya yaşayamadım. Daha küçücük bir çocukken babam elime oyuncak  yerine silah tutuşturdu. Masum, sevgi dolu kalbimi kin ile nefret ile doldurdu. Arkadaşlarım beni oyun oynamaya çağırdığında onları kovardı. Himayesi altından çıkmamı asla istemezdi. Babam bana seçme şansı vermedi kızım. Babam, babam benim çocukluğumu çaldı."

Babam hıçkırdığında sanki içimden bir parça kopup gitti. Dedem nasıl böyle birşey yapardı? Nasıl bir aileye sahiptim ben? İçimde dedeme karşı oluşan nefrete engel olamadım. Daha ben üç yaşındayken kaybetmiştik onu. Şu zamana kadar göremediğim için hep üzülürdüm. Ama iyiki, iyikide görememişim. Babam birazcık bekledikten sonra devam etti.

"Ben büyüdükçe babam benden daha zor şeyler istemeye başladı. Hiçbir zaman yapmak istemedim ama mecburdum. On yedi yaşıma kadar ona karşı gelemiyordum. Benden çok fazla güçlüydü ve bende artık isteklerine alışmıştım.  Daha sonra yavaş yavaş babama tepki göstermeye başladım. İsteklerine karşı gelebiliyordum.  Babam bu durumdan oldukça rahatsızdı. Beni hiçbir şekide isteklerini yapmaya zorlayamıyordu. Elinde beni tehdit edecek bahaneleride yoktu. Çünkü herşeyimi elimden almıştı. Sonra o çıktı karşıma annen. O kadar güzeldi ki...

Görür görmez vuruldum ona. Babamın kirlettiği kalbime güneş gibi doğdu.  Bana yeniden sevmeyi öğretti. Günden güne bağlandım, karşı koyamadım. Koymakta istemedim zaten. Hayatımda ilk defa birşeye sahip olmuştum. Annenin aşkına...

Başlarda bunu herkesten saklıyorduk. Gizli gizli buluşuyorduk. Daha sonra nasıl olduysa babam, anneni öğrendi ve beni annenle Tehdit etmeye başladı. Eğer yeniden onun işlerini yönetmezsem anneni benden alacağını söyledi. Korktum. Çünkü biliyordum ki yapardı. Annenin canını yakardı. Belkide öldürürdü. Bunu göze alamadım ve yeniden himayesi altına girdim. Artık tamamiyle bulaşmıştım. Uyuşturucu, adam öldürme, yaralama ne olursa olsun yapıyordum. Çevrede çok fazla tanınmıştım artık. Dostum olduğu kadar çok fazla düşmanımda vardı. Ben yirmi yaşındayken babam bir uyuşturucu çetesi tarafından öldürüldü ve işler tamamiyle bana kaldı. Babam öldüğü için işleri bırakabilirdim. Ama yapamadım. Eğer çekilirsem ailemi acımadan öldürürlerdi. Düşmanlarım fırsat kolluyordu zaten. Ortalığı onlara bırakırsam mahvederlerdi herşeyi. Ben ne kadar kötü olursam olayım, en azından bir sistemim vardı. Asla masumlara zarar vermiyordum.

Sırf sizin için katlandım ben bu işe. Beni affetmezsen bile Bulut'a düşman olma Asmin'im. O sandığından fazla masum. Emin ol o, benim gibi bir katil değil. Böyle birşeye asla izin vermedim. Vermemde. O sadece kendi isteğiyle benim yanımda duruyor. Ama bir katil değil. O adamı, Bulut'un babasını merak ediyorsun. Biliyorum ama onu sana ben anlatamam.  Benim üzerime vazife değil. İsterse, zamanı gelince Bulut sana anlatır zaten. Şimdi meleğim. İyice düşün. Beni affetmeni çok istiyorum. Ama kararın her ne olursa olsun saygı duyarım. Eğer affetmezsen birşey diyemem, çünkü haklısın. Ne diyeyimki inşallah affedersin beni."

**

Kapı kapandığında babamın gittiğini anladım. Yatakta doğrularak sırtımı başlığa dayadım ve hıçkırarak ağlamaya başladım. Ne yapacağımı kestiremiyordum. Babamın anlattıkları çok kötü şeylerdi. Aklımı kaybedecekmiş gibi hissediyordum. Hislerim iki bilinmeyenli denklem gibiydi ve matematikten hiç mi hiç anlamayan ben herşeyi karman çorman hale getirmiştim. Babamı affedecek miydim? Nasıl affederdim? Vicdanım izin vermezdiki. Hıçkırıklarım artmaya başladığında aynı zamanda burnumda akıyordu. Ne itici bir durumdu böyle. Yatağımın yanındaki komidinden peçeteyi alarak burnumu sildim. Dağılan saçlarımı tepeden topuz yaptığımda azda olsa ferahlamıştım. Beynimi işgal eden sorular çığ gibi büyüyordu ve ben önüne geçemiyordum. Kırgındım, kızgındım. Babamı affedemeyeceğimi biliyordum. Edemezdim. Ne kadar anlattıklarına üzülmüş, ona azda olsa hak vermiş olsamda yinede o insanları öldürdüğünü görmüştüm ve o görüntüler hiç aklımdan çıkmıyordu. Kapım tıklatıldığında yerimden sıçradım. Kim gelmişti? 

Kapı yavaş yavaş açılırken kafamı hafif öne uzattım. Annem gelmişti. Yüzündeki mahçup ifadeyle kapıyı arkasından kapattı ve birkaç adım atarak odanın ortasında durdu. Ağlamaktan kızarmış kahverengi gözleri tekrar dolduğunda dayanamayarak yataktan hızla kalktım ve ellerimi beceriksizce beline doladım. Malın tekiydim. Hangi insan sarılmayı bilmezdi ki? Evet ben bilmiyordum. Çok tuhaf değil mi? Annem sarılışıma içtenlikle karşılık verdiğinde aynı zamanda şiddetle ağlamaya başladı. Dayanamayarak bende onunla birlikte ağlamaya başladım.   

"Neden anne? Tüm bunlar neden oldu? Neden bana en baştan söylemedin?"

Kesik kesik zorlukla konuştuğumda annem beni kendinden ayırdı. Gözyaşlarımı baş parmaklarıyla silerek alnımı öptü. 

"Güzel kızım söyleyemedim, söyleyemezdim. Öğrendiğinde korkacağını, baban için sürekli endişeleneceğini ve ondan istemesende nefret edeceğini biliyordum. İnan baban böyle olmayı istemedi. Bende istemedim. Lütfen bana küsme, benden nefret etme. Buna dayanamam."

"Biliyorum annem. Sana istesemde küsememki zaten. Ama babam..."

Derin bir nefes aldığımda annem üzgün bir şekide gözlerini kırpıştırdı. 

"Tamam. Sen şimdi bunları düşünme. Rengin sapsarı olmuş. Birazcık dinlen. Sonra konuşuruz."

Anneme tamam manasında kafamı salladım. Haklıydı, dinlenmeliydim. Yoksa düşünmekten kafayı yiyecektim. Zaten sağlam olmayan psikolojime bir de delirmek ağır gelirdi. 

Annem yatağımın çarşafını düzelterek şirinler baskılı yorganımı kaldırdı. Başıyla yatağı işaret ettiğinde bitkin bir şekide ayağımı adeta yerde sürüyerek yatağa ilerledim. İçine girdiğimde üzerimi örttü.

"Ben içerdeyim kara kuzum. Birşey istersen seslen hemen gelirim. Ayrıca uyanır uyanmaz sana yemek getireceğim tamam mı?"

"Tamam anne."

"Seni seviyorum. Sakın bunu unutma."

Annemin sesi titrediğinde  hızlı hızlı kafamı salladım. Daha fazla ağlamasını istemiyordum. Benim gibi onunda migreni vardı ve ağladıkça baş ağrısı yapacağını biliyordum. 

"Bende seni seviyorum."

Odadan çıktığında iyice yorganımın altına girdim. Düşünceler beynimi istila etmeye başlamadan hemen uyusam iyi olurdu.  

KARA ARSLAN (Askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin