MEZARLIK

226 11 6
                                    

Ve bugünkü tek güzel şey gerçekleşti. Bulut'un kollarında zihnim kendini karanlığa teslim etti...

**

Ölüm, iki hece, dört harf, bir kelime. harf harf, hece hece acı taşıyor. Hüzün taşıyor. Özlem taşıyor. Kelime hazinesi oldukça geniş duygu konusunda...

Soğuk. Bugün hava ölüme yakışırcasına soğuk. Acı acı esiyor rüzgar. Nefesini hissediyorum ensemde. Canımı acıtıyor. Nefesimi kesiyor. Bir günde bir insanın hayatı ne kadar değişebilir? Kaderim değişti benim. Duygularım değişti. Hayata bakış açım değişti. Bir umudum, bir beklentim yok artık hayattan. Ruhum yandı benim o yangında. Geriye kalan küllerimi rüzgarlar dağıttı. Tutam tutam ailemin toprağına karıştı. Yok artık benliğimden geriye kalan. Acı öylesine yoğun ki... Bu acı bıçak olmuş kalbimi biliyor. Her bir darbesinde daha derin kanatıyor ruhumu. Tüm kötü duygular üzerime gölge gibi çökmüş. En büyük suçlusu acım. Günahkar. Tüm iyi duygularımın celladı. İdam tahtasının önünde ayakta durmuş, göğsünü kabarta kabarta katletmeyi bekliyor. Yalvarıyorum. İçimde son kalan mutluluğu, umudu bağışlaması için. Affetmiyor. Teker teker katlediyor içimdeki masum duyguları. Ve gururla bağırıyor. Ruhun elimde, sonsuza kadar acı çekeceksin. Acının kölesi olacaksın.

Avucumun içerisinde sıkı sıkıya tuttuğum toprağı yuvasına serbest bıraktım. Toprak. Annemin yeni evi. Bembeyaz mezar taşını okşayıp bir öpücük kondurdum. Ve alnımı yaslayarak gözlerimi kapattım. İçime derin bir nefes çektiğimde annemin, o güzel kokusu burnuma gelmedi. Bu toprak benden bir çok şeyi aldığı gibi annemin kokusunu da almıştı. Gözlerimden sıcacık bir göz yaşı firar etti. Hava öylesine soğuktu ki... Gece kadar sessiz, ölüm kadar soğuk. Ne yapacağımı bilmiyordum, bilemiyordum. Tek bildiğim deli gibi acı çektiğimdi. Gözlerimi açarak etrafıma baktığımda üç mezar daha dikkatimi çekti. Mezar taşlarında ağabeylerimin ve babamın ismi yazıyordu. İçime çektiğim nefes ciğerlerimi tıkadı. Izdırap oldu. Yavaşça dışarı verdim. Ve Kafamı gökyüzüne kaldırdım. Karlar usulca yere süzülüyordu. Bana masumluğu çağrıştıran kar hiç bu kadar kirli gelmemişti. Sanki o da acımı hissetmiş gibi usul usul, isyan edercesine yağıyordu.

O geceden itibaren dört gün geçmişti. Yangını Ünal Kara'nın çıkardığı ve ardından intihar ettiği ispat edilmişti. O adamdan nefret ediyordum. Gerçi kendisi de gebermişti ya. Eğer ölmeseydi eminim onu kendi ellerimle gebertirdim. Allah'ım ailemi bu dünyada yaktı, sende onu orada yak İnşAllah.

Mezarlığa sabahın köründe gelmiştik. Önce ileri ki cami de cenaze namazı kılınmış, daha sonra erkekler teker teker ailemi gömmüştü. Dualar okunduktan ve helallik alındıktan sonra herkes dağılmıştı. Bu sonsuz alemde sadece ben ve Bulut kalmıştık şimdi. Ezgi gelmişti. Ancak onu da annesiyle zorla evine yollamıştım. Perişan olmuştu o da. Tekrar okşadım annemin mezar taşını. "Anne." içim titremişti bu kelime dudaklarımın arasından sızdığında. Daha güçlü konuştum. "Annemmm. Size nasıl kıydılar annem? Dayanamıyorum ne olur geri dönün. Ben sizsiz ne yaparım? Aile evin çatısıdır. Çatısız kaldım annem. Çok üşüyorum. Bak kar yağıyor. Kalkın koruyun beni lütfen. Çatı olun ruhuma. Bu dünya çok kötü anne. Çok korkuyorum ben. Sen olmadan nasıl dayanırım bu karanlığa?" Toprağından bir avuç alıp dudaklarıma götürdüm ve öptüm.

"Geceleri üstüm açılırsa kim örtecek anne? Yaşım daha on altı benim.On altı yaşında hem yetim, hem öksüz kaldım. Bu nasıl bir acıdır? Yanlış anlama. Allah'ıma isyan etmiyorum. Edemem de, haddime değil. Ama, ama bu işkenceye dayanamıyorum."

Sert bir rüzgar esip tenimi ürpertti. Üzerimdeki kalın kabana rağmen üşüyordum. Delirmiş gibi annemin mezarına baktım. Üzerinde sadece topraktan bir tabaka vardı. Ne kadar da nankördüm. Benim annem orada üşürken ben böyle kalın giyinmiştim. Titreyen ellerimi kabanımın düğmelerine getirdim ve büyük bir kararlılıkla kabanı üzerimden çıkardım. Bulut ne yapmaya çalıştığımı anlamak için yanıma gelerek bana bakmaya başladı. Onu umursamadan annemin mezarına eğilerek kabanı toprağının üzerine örttüm. Şimdi daha çok üşüyordum ama önemli değildi. Vicdanım ısınmıştı. Yüzüme yayılan ufak gülümsemeye engel olamadım. Üzerine örttüğüm kabanı okşadıım. "Şimdi ısındın mı annem?"

KARA ARSLAN (Askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin