SESLER

295 15 6
                                    

"Ayy şekerim, mükemmel oldun."

Kuaförcü kadının ağzını yaya yaya konuşmasına tebessüm ederek karşılık verdim.

"Teşekkürler."

Oturduğum sandalyeden kalkarak kuaförün arka odasına elbisemi giymek üzere girdim. Oda bej rengi tonlarında küçücük bir alandı. İçerisinde bir adet kırmızı tekli koltuk, boydan ayna ve hastanelerde olan yataklardan vardı. Yatağın amacının başta ne olduğunu anlamasam da daha sonra ağda için olduğunu fark ettim. Daha fazla oyalanmayarak hemen hazırlanmaya başladım. Beyaz dantelden diz kapaklarımın üzerindeki elbisemi giyerek, siyah renkli kurdaleli babetimi ayağıma geçirdim. Aynanın karşısına geçtiğimde hoş gözüküyordum. Kuaför saçlarımı düzleştirmiş öndeki tutamları güzelce örerek arkadan birleştirmişti. Makyaj olarak ise eyeliner, göz kalemi ve rimel sürmüştü. Sade ama itiraf etmeliyim ki güzel olmuştum. Yani bana göre. Şu anda kuaförün kapısında beni bekleyen Bulut, Allah bilir beni beğenmeyecek yine ve yine ne kadar çirkin olduğumdan bahsedecekti. 'Belkide beğenir' içimden bir ses fısıldadığında mideme sancılar girdi. Yok artık beni beğenmesini mi istiyordum? Saçmalıyorum kesinlikle. Son kez aynadan kendime bakarak beni sıkmaya başlamış olan küçük odadan çıktım. Kapalı alan yani klostrofobim yoktu ancak yinede daralıyordum. Kadın beni gördüğünde yeniden tebessüm etti.

"Melek gibi gözüküyorsun."

"Sizin sayenizde. Her şey için teşekkürler."

Kuaför masrafını ödeyerek dışarı çıktım. Burası binanın üçüncü katıydı. Aşağı inmeden merdivenlerde telefonumu çıkartarak Bulut'a mesaj attım.


'Neredesin? Aşağı geliyorum.'

Gözlerimi telefondan çekerek ensemi yakan saçlarımı düzelttim. Çok fena heyecanlanmıştım. Elimdeki telefon titrediğinde hızla tuş kilidini açarak mesajlar bölümüne girdim.


'Bekliyorum.'

Hayret beni burada bırakıp gitmemişti. Bunca saat beklemişti demek ki. Oysa ben işim bitene kadar bir yerlere gider zannediyordum. Telefonumu kapatıp yanımda taşımaktan nefret ettiğim çantamın içerisine rastgele attım. Merdivenleri yavaşça inerek binanın kapısını açtım ve dışarı adımımı attım. Daha şimdiden donmaya başlamıştım bu elbiseyle. Hava buz gibiydi. Karşıma baktığımda Bulut, siyah arabasının yolcu kapısına yaslanmış beni bekliyordu. Kapıyı arkamdan kapattığımda çıkan sesten dolayı beni fark ederek gözlerini yerden kaldırdı ve bana baktı. Beni görür görmez gözlerini büyülterek baştan aşağı süzmeye başladı. Çok utanmıştım. Kulaklarıma müthiş bir sıcaklık baskı yapıyordu. Ama tepkisi o kadar komikti ki... Sanırım beni beğenmişti. Hala beni incelemeye devam ettiğinde bundan rahatsız olarak yalandan öksürdüm. Öksürüğümü duyunca transtan çıkmış gibi irkilerek gözlerime bakmaya başladı.

"Çirkin."

Bunu fısıldayarak söylemişti. Kendisi de fısıldadığını fark etmiş olacak ki boğazını temizleyerek kapıya yaslanmış bedenini doğrulttu. Bana yaklaşmaya başladığında adımı başına kalp atış hızım artıyordu. Sonunda aramızda sadece bir adımlık mesafe bırakarak durdu. Tekrardan beni baştan aşağıya süzdü.

"Imm, birazcık kıza benzemişsin sanki. Ama hala çirkinsin be."

Konuşmasına gözlerimi devirerek hızla yanından geçtim ve arabanın önüne oturdum. Onunla uğraşamazdım. Donmuştum zaten soğuktan.

"Sağ ol." Zaten beğeneceğini bir nebze olsun umut ederek ne kadar salak olduğumu kanıtlamıştım. Tepkime gülümseyerek olduğu yerde hareketlendi ve şoför koltuğuna oturarak arabayı çalıştırmadan önce burnumu sıkarak "Ne demek." dedi. Eline vurarak yüzümden uzaklaştırdım. Şen bir kahkaha atarak arabayı hareket ettirdi. Ben mi? Bense o arada kahkahasının güzelliğinden etkilenmiş, acıların çocuğu Emrah gibi boynu bükük kalmıştım. Allah'ım o ne güzel bir gülüştür. Ruhum çekildi, tüylerim diken diken oldu yemin ederim. Yaklaşık beş dakikadır yoldaydık. Ancak tek bir kelime dahi etmemiştik. Zihnimde yankılanan kahkahası ile aramızdaki sessizlikten rahatsız olarak gerçekten merak ettiğim soruyu ona yönelttim.

KARA ARSLAN (Askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin