SEMİH?

271 16 2
                                    

Üç ay. Koskoca üç ay geçmişti güvenimi, yüzümdeki tebessümü kaybettiğim günden itibaren. Bu üç ayda çok fazla şey değişmişti. Tabikide babamı hala affetmemiştim. Neredeyse onu hiç görmüyordum. Sabahları okula gidiyor, akşam eve geldiğimde ise direk odama kapanıyordum. Çoğu zaman yemeğimi bile odamda yiyiyordum. Babam bu durumdan oldukça rahatsızdı. Çok üzüldüğünü biliyordum. Ama bir türlü affedemiyordum. Diğerleriyle ise önceki zamanlardaki gibiydim. Ancak çok gerekmedikçe konuşmuyordum. Ne annemle nede abilerimle. Bulut'u bu kefeye koymuyorum bile. Çünkü onunla zaten öncedende fazla konuşmuyorduk.

Şu zamana kadar çok fazla şeyi düşünmüştüm. Özellikle maddi durumumuzu. Önceden babamın fabrika işçisi olduğunu zannediyordum. O yüzden orta gelirli bir aileydik. Ancak öyle değilde uyuşturucu mafyası olduğunu öğrendim. Ne kadar kabul etmesemde mantık olarak daha zengin olmamız gerekmiyor muydu? Bunu anneme sorduğumda bana, ben anlamayayım diye normal bir eve taşındığımızı sölemişti. Çok saçma değil mi sizcede? Ben cevap vereyim öyle. Korna sesiyle ve hızla geriye çekilmemle kendime geldim. Şaşkın bakışlarımı etrafımda gezdirmeye başladığımda Ezgi hızlı hızlı nefes alarak konuşmaya başladı.

"İyi misin Asmin? Ben çekmeseydim az daha sana araba çarpıyordu."

Şu son olaylar yüzünden sürekli dalıp bulunduğum ortamdan soyutlanıyordum. Ezgi'nin endişeli bakışları yüzümde dolaşırken cevap vermediğimi anladım.

"İ-iyiyim. Sadece dalmışım."

Ezgi'ye tüm olanları anlatmıştım. herşeyi biliyordu. Bu aralar çok hassas olduğumu biliyordu. Bu yüzden daha fazla üstelemeden "Peki" diyerek konuyu kapatttı. Babamı öğrendiği günden itibaren o konuyu açmamaya dikkat ediyordu. Beni üzmek istemiyordu sanırım. Ezgi'nin değerini şu geçen üç ayda çok iyi anlamıştım. O gerçekten sahip olabileceğim en iyi dosttu. Her zaman yanımdaydı. Ona çok minnettardım. Kötü olduğum, odamdan çıkmadığım günlerde sürekli yanımda olmuş moralimi düzeltmeye çalışmıştı. Onun sayesinde şu anda azda olsa iyiydim ve okula gidebiliyordum.

Sınıfa adım attığım anda ağır ter kokusuyla yüzümü buruşturdum. Artık şu sınıfta nasıl koşuşturuyorlarsa leş gibi kokutuyorlardı. Sırama hızlı hızlı adımlayarak pencereyi açtım kafamı camdan dışarı çıkararak içime derin bir nefes çektim. Hava o kadar soğuktuki daha bir dakika geçmeden tüm uvuzlarım donmuştu. Biraz daha soğuğa sabrettikten sonra hızla pencereyi kapatarak sırama oturdum ve avuçlarımı birbirine sürterek nefesimi üfledim. Ama tabikide ısınamadım. Şu kansızlık yüzünden süreki yaz, kış üşüyordum. Ellerim ayaklarım bir türlü ısınmıyordu. Hatta bu yüzden annem bana vampir diye hitap ederdi. Vampir demişken büyük bir Edward Cullen tutkunu olduğumu söylemeden geçemeyeceğim. Allah'ım ya bu durumda bile aklıma Edward gelebiliyordu. Ellerimi birbirine sürtmeyi bırakıp kafamı kaldırdığımda Berk'in bakışlarını yakaladım. Gözlerini kırpmadan bana bakıyordu. Hemen utanarak bakışlarımı kaçırdım. Berk'in bana olan duygularını düşünmeyi sürekli erteliyordum. Bana çok mantıksız geliyordu. Biz kardeş gibiydik. Sıkıntıyla oflayarak sıranın arka kısmına sırtımı yasladım. Herşey üst üste gelmek zorunda mıydı? Ezgi yanıma oturarak karnını tuttu.

"Ya Asmin. Ben çok acıktım. Geç uyandığım için kahvaltı yapamamıştım. Hoca gelmeden kantine gitsem iyi olur. Gelmek ister misin? Yada istediğin birşey varsa söyle gitmişken alayım."

"Yok sen git. Aç değilim ben."

"Tamam. Hemen geliyorum."

Sıradan hızla kalkarak koşar adımlarla sınıftan çıktı. Onun bu acelesine tebessüm etmeden geçemedim. Öndeki kız topluluğu yüksek sesli kahkaha atmaya başladığında gözlerimi devirdim. Dört, beş cırtlak ses birleşip kahkaha attığında ortaya iğrenç, rahatsız edici bir gürültü çıkıyordu. Aradan beş dakika geçmeden Ezgi geldi. Ne çabuk yemişti öyle deli kız. Sıraya oturduğunda mutlulukla gülümsedi.

KARA ARSLAN (Askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin