GERÇEKLER

328 23 6
                                    

Adamı dinleyip dönecek miydim? Tabikide hayır. Buraya kadar gelmişken, hayatta vazgeçmeyecektim. Babamın ne sakladığını bu gece öğrenecektim...

***

"Abi tamam, sen burda kal tamam mı? Beni bekle, sakın bir yere gitme."

Adam tereddüt edercesine birkaç saniye düşündükten sonra, kabul edercesine başına salladı. 

"Tamam bekleyeceğim, ancak çabuk dön."

Adama teşekkür ettikten sonra arkama döndüm ve karanlık yola saptım. Yol acayip çamurluydu. Adımlarımı zor atıyordum. Ama vazgeçmeyecektim. Yol öylesine karanlıktı ki, hiçbir şey göremiyordum.  Duvara tutunarak ilerlediğim sırada, biraz uzakta hafif bir ışık dikkatimi çekti. Dikkatli adımlarla biraz daha ilerlediğimde, ışığın babamın araba farlarına ait olduğunu gördüm. Babam işte oradaydı. Gecekondu gibi bir evin önüne park etmişti. Bir anlık adımlarımı durdurdum. Bütün cesaretim, iğne batırılmış balon gibi sönmüştü. Babamın böylesine iğrenç bir yerde ne işi vardı? Öğrendiğim şeye dayanabilecek miydim? Ayrıca yalan söylemişti bana, cenaze falan yoktu. Derin bir nefes aldım ve daha kararlı adımlarla ilerlemeye başladım. Artık ne saklıyorsa öğrenme vaktim gelmişti. Ayaklarım, çamura bata, çıka ilerledim. Nefes, nefese kalmıştım. Zaten yorgun olan bedenim, artık sızlıyordu. Ama dayanacaktım, yapacak birşey yoktu. Sonunda arabanın oraya geldiğimde etrafıma baktım. Ancak kimse yoktu. Neredeydi babam? Kapısı olmayan, kırık, dökük, depo gibi olan, gecekondudan sesler gelmeye başlayınca, hızla yönümü oraya çevirdim. Korkum tekrar gün yüzüne çıkmıştı. Burası çok ama çok korkunç gözüküyordu. Fazlasıyla ürkütücüydü. Gecekondunun duvarına yan bir şekilde yaslanıp, kafamı içeriye uzattığımda gördüklerimle, ağzım sonuna kadar açıldı ve bedenimi bir titreme aldı.

Bu gördüklerim gerçek miydi? Kahretsin! Bütün vücudm şiddetle titriyordu. Ayakta duramayacağımı anladığımda, bir kolumu duvara koyarak, duvardan destek aldım. Sanırım bir kabustaydım ve şimdi uyanacaktım. Bu gördüklerimin gerçek olma ihtimali neredeyse sıfırdı. Bu olamazdı!

Büyük bir odanın içinde-sanırım duvarları kırılmış tek bir oda haline getirilmişti- üç adam sandalyeye bağlı, yüzleri bana dönük şekilde, korkuyla tepelerinde dikilen bana arkası dönük adama bakıyorlardı. O adam ise babamdı. Bulut ise adamların hemen iki adım ilerisinde, babamın karşısındaki duvara yan bir şekilde yaslanmış, dikkatle adamlara bakıyordu. Neler oluyordu burada? Babam ile Bulut, neden bu adamları, böyle iğrenç bir yerde bağlamışlardı? Neler çeviriyorlardı. Ağzım açık şekilde korku, merak ve endişeyle onlara bakıyordum. Tüm duygularım birbirine girmişti. Tüm duygularım birbirine girmişti. Beni görme ihtimalleri vardı, bu yüzden tek gözümle bakıyordum. Korkudan ses çıkmasın diye nefes bile zar, zor alıyordum. Babam konuşmaya başladığında, bir tilki edasıyla kulaklarımı dikip, dikkatle onları dinlemeye başladım. 

"Vay, vay, vay! Demek benim bölgeme girip, benim mallarımı çalmaya çalışan, şerefsizler sizdiniz?"

Babam cümlesini bitirir, bitirmez gözlerim son rapteye kadar açıldı. Neyden bahsediyordu babam? Mallar? Bölgesi? Allah kahretsin! Babam yoksa uyuşturucu satıcısı mıydı? Gözlerim dolmaya başlamıştı. Burada neler dönüyordu böyle?

"Ha birde oğlumu dövdüğünüzü unutmamak lazım, değil mi?"

Ne? Yok artık abimi bu adiler mi dövmüştü? İçimde ayaklanmaya başlayan öfke ve nefret gözümü döndürmüştü. İçeriye girip o adamları gebertmek istiyordum. Nasıl kıymışlardı abime? Alçaklar, ama sakin olmalıydım. İçeriye yanlarına giderek tüm planlarımı bozamazdım. Adamlar cevap veremeden, sadece korkuyla bir babama, bir Bulut'a bakıyorlardı. Babam sinirlenmeye başlamış olacakki,bağırmaya başladı.

KARA ARSLAN (Askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin