Ocak 1996
Jeonghan iyileştirdiği son şeytanın da kapıdan gidişini izledi.
"Bitti mi?"
Joshua listeyi kontrol etti. Bugün de hastalanan tüm şeytanları kurtaracak kadar enerji sağlayabilmişlerdi. Jeonghan'ın sorusunu onayladığında Jeonghan derin bir nefes alıp koltuğuna çöktü. Çok yorulmuştu.
Yaptıkları büyüler bir şekilde işe yarıyordu ama bu sonsuza dek sürmeyecekti. Jeonghan da Joshua da bunu biliyordu.
"Bu daha böyle ne kadar devam edecek?"
Jeonghan gözlerini kapayıp başını koltuğa yaslarken cevap verdi.
"Bilmiyorum. Bir an önce öze tam anlamıyla kavuşmamız gerek. Lacivert klan cennete bunu anlatmak için çok uğraştı. Ama gerizekalı yaşlı bunaklar anlamıyor."
Cennet çok yaşlı bir konsey tarafından yönetiliyordu. Konseydeki bazı üyeler cennetin doğuşundan beri oradaydı. Cehennemde ise işler tam tersiydi. Cehennemdeki klanların hepsi en fazla 200-300 yaşlarında olan şeytanlar tarafından yönetilirdi.
Yaşlarını alan şeytanlar kendi klanlarında bir köşeye çekilir hayatlarını sakin bir şekilde devam ettirmeyi seçerlerdi. Bazıları ise dünyaya gider insanlarla uğraşır kendi eğlencesine bakardı. Anlaşılan cehennemdeki yaşlılar cennetteki yaşlılardan daha zekiydi.
Cennettekilerse bir süre sonra egolarına yenik düşüp kendilerine bahşedilmiş olan nurla yaratma ve dünyalara sahip olma inancıyla doluyor böyle deliriyorlardı işte. Neredeyse sönmüş enerjileriyle hiç canları kalmamış olmalarına rağmen genç meleklerin enerjisiyle besleniyor bir de onları kandırıp en güçlüleri kendileri gibi gösteriyorlardı.
Sonra bir de şeytanlara kötü diyorlardı.
"Melekler biraz zeki olsaydı çoktan o yaşlıları konseyden postalamış olurlardı. Ama hepsi onlara itaat ediyor. Çok salaklar."
Joshua endişeli haliyle kitabı karıştırırken Jeonghan kendi kendine söyleniyordu. İkisi de aynı sebepten olan endişelerini farklı şekilde ortaya çıkarıyordu. Joshua kitapları karıştırıp cehennemi kurtarma umuduna sarılarak, Jeonghan ise yok olmalarına sebep olan cenneti suçlayarak.
Seungcheol odaya girdiğinde ikisi de başlarıyla selam verdi. Seungcheol merakla duruma göz atmak için Joshua'nın elindeki kağıtlara göz atmaya başladı.
Jeonghan mor, Seungcheol ise siyah klanın sahibiydi. Aslında Joshua ve Jeonghan mor klanın annelerinin kontrolünde olduğunu, anneleri ölünce klanın başına geçecek kimse bulamadıklarından siyah klana katıldığını öğrendiklerinde, başta böyle kalmasını daha uygun bulmuşlardı.
İkisi de, özellikle Joshua bir klanı yönetmeye çok istekli değildi. Ama bir şekilde işler bu raddeye gelmişti.
Jeonghan ve Seungcheol, Mingyu ve Wonwoo cehenneme geldikten sonra birbirlerine karşı o büyük savaşı başlattıklarında tabiki iki klan ayrılmak zorunda kalmıştı.
Mor klan ve siyah klan yıllar önce ayrılmış olsa bile öfkeleri söndüğünden beri -yakın oldukları klanlar onlarla durumun ciddiyetiyle ilgili konuştuğundan beri- beraber çalışmaya bazı durumlarda devam ediyorlardı. Özellikle böyle hayati konularda cehennemdeki tüm klanlar birbirine yardım etmeliydi.
Joshua birden hayallere daldı. Bu ikisi önceden çok iyi anlaşırdı. Ama sonra bir anda ortalık kan gölüne dönmüş ne olduğunu bile anlamadan kendisini mor klanın sarayında bulmuştu.
Cehenneme geldiklerinden sonraki her saniyeyi Joshua'nın gözü önünde yiyişerek geçiren ikili yine Joshua'nın gözü önünde didişmeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESSENCE
Hayran KurguBaşmelek Woozi geçmişte yapılan bir savaşta öldürülür. Geriye sadece özü kalır. Evrene yetemeyecek kadar az olan öz için anlaşma yapan, cennetin ve cehennemin, şeytanların, meleklerin ve arada kalan insanların hikayesi. Ficte çok fazla zaman geçişi...