1

208 15 1
                                    

Yıl 1713

Seungkwan elindeki melek bıçağını karşısındaki meleğin tam karın boşluğuna soktu. Melek önce geriye doğru sendeledi, sonra da Seungkwan'ın bıçağı karnından çıkarmasıyla geriye düştü. Değişik bir zevk duygusu vücudunu sardı. Güçlendiğini hissediyordu. Sanırım bundan olsa gerek biraz daha ileri atıldı. Henüz o kadar güçlü olmamasına rağmen büyük meleklerle savaşmaya hevesliydi.

Yeni doğmuş sayılırdı. Bu savaşın olacağını hissettikleri anda cehennemin gücüyle büyük bir ordu dünyaya getirtmişti Jeonghan. Seungkwan'da bu ordunun içerisindeydi. Birkaç haftadır eğitim görüyordu. Gözlerini ilk açtığında gördüğü insanlar Jeonghan ve Joshua'ydı. Ve onlar için her şeyi yapardı.

Ona saldırmaya çalışan bir meleğin boğazına yapıştı ve yere fırlattı onu. Kendini gerçekten çok güçlü hissetmeye başlamıştı. Etrafında büyük kırmızı bir aura hissediyordu. Melek kanı kokusu içinde bir şeyleri tetikliyor gibiydi.

Altındaki meleği boğduktan sonra ayağa kalktı, şu ana kadar ki savaştığı tüm melekler ufak tefekti. Başka birine yönelecekti ki önüne büyük kanatlı ve iri bir melek çıktı. Hiç korkmadı, çünkü ölmek umrunda değildi. Neden savaştığını bile bilmiyordu. Ama güç ve kibirden oluşan bir şeytan için zaten sebebe ihtiyaç yoktu.

Önündeki iri meleğin kolunu hedef aldı, daha doğrusu almak zorunda kaldı. Çünkü meleğin o elinde bir şeytan bıçağı vardı ve o bıçak kendisine gelirse bu onun sonu olurdu. Melek bu hamleyle elindeki bıçağı düşürdü. Ama Seungkwan meleğin koluna soktuğu bıçağı çıkaramıyordu. Melek elini tutup itti ve bıçağı kendi çıkardı, elini havaya kaldırıp Seungkwan'ın göğsünü hedef aldı. Tam o anda Seungcheol büyük bir mızrağı meleğin kalbine sapladı. Bıçak Seungkwan'ın yanağında durmuştu.

İri meleğin ölmesi Seungkwan'ın yaralanmasına engel olamadı. Meleğin eli aldığı darbeyle kaydı ve Seungkwan'ın göğsünden karnına kadar uzanan büyük bir yara açtı.

Seungkwan hissettiği acıyla şok oldu. Melek bıçağı canını şeytan bıçağından daha çok yakmıştı. Kan ayaklarının altında hemen bir göl oluşturdu. Çok kan kaybediyordu ve ölümü yakındı. Acıyı hissetmese çok etkisi olmayacaktı bunun. Ama içinde bir volkan yanıyor gibi hissediyordu.

Seungcheol yaralandığını görmüştü. Ona acı dolu bir bakış attı. Seungkwan'a göz kulak olması gerektiğini biliyordu. Çünkü Jihan ikilisinin en sevdiği yeni bebekleri olduğunu biliyordu. İri melekten onu kurtarmasının sebebinin bu olduğunu biliyordu Kwan, ama geç kalmıştı. Ve onu iyileştirmek için zamanı da yoktu. Bir savaşın ortasındalardı.

Geriye doğru adımlar attı, kendini ormanın en gizli kapaklı yerine doğru götürdü. En azından acısını sessiz bir köşede yaşayıp ölmeyi umuyordu.

Dünya üzerinde olmaları da iyi değildi. Şeytanlar cehennemden uzaklaştıkça iyileşme hızları düşüyordu. Bu da iyileşemeyeceğinin garantisiydi, ama hızlı da ölmeyecekti.

Gördüğü ilk ağacın altına oturdu. Hafif nefesler alıyordu. Nefes aldıkça daha çok kan kaybediyordu. Ve içgüdüsel olarak ölmesini yavaşlatmaya çalışıyordu. Ölümden korkmuyor olabilirdi ama her varlığın içindeki yaşama arzusu Seungkwan'da da mevcuttu.

Yüzüne bir gölge düştüğünde bedeni acıdan uyuşmuştu. Gelenin bir melek olduğunu hissetmişti bile. Belki de ölüm meleğiydi, şeytanlar ölürken de ölüm meleği mi gelirdi canını almaya?

Meleğin yüzüne bakmak için başını kaldırdı. Bir an için tanrıyla göz göze geldiğini sandı. Gördüğü melek o kadar güzeldi ki ölüm döşeğinde olduğunu unuttu Seungkwan.

ESSENCEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin