6

124 17 159
                                    

Mingyu ve Wonwoo, Dino tarafından dünyaya gönderileli üç hafta olmuştu. Başlarda her şey normaldi. Cennet tarafından bulunma ihtimallerinin onları korkutması dışında hiçbir sorunları yoktu.

Mingyu insanları güçleriyle etkileyerek kendilerine tam istedikleri gibi hoş bir ev almış, içini de güzel eşyalarla doldurmuştu.

Wonwoo dünyada tüm işlerin tamamen para denen bir kağıtla yönetildiğini öğrendiğinde duyduklarına inanamamıştı. Mingyu'nun güçleri olmasaydı, Wonwoo dünyada iki gün dayanamazdı.

Tüm bunlara rağmen son günlerde Wonwoo hiç iyi durumda değildi. Gerginlikten ve değişimden kaynaklanan aptal insan hastalıklarından birine yakalandığını düşünüyordu. Mingyu bunu kabul etmiyor ve Wonwoo'yu çok fazla darlıyordu.

"Beanie'm iyi misin?"

"Wonwoo bir doktora görünmen gerekiyor."

"Wonwoo çoraplarını çıkarma üşüteceksin."

Durmadan emirler yağdırıyordu Mingyu. Wonwoo'nun canı zaten burnundaydı.

Mingyu evde değildi. Wonwoo için alabileceği tüm vitaminleri ve yiyecekleri almak için dışarı çıkmıştı. Bir kaç gündür yaptığı gibi, henüz evdekiler bitmemiş olmasına rağmen, Mingyu her şeyden faydalanması gerektiğini söyleyip evi yeni meyvelerle ve tuhaf yeni yiyeceklerle dolduracaktı.

Wonwoo açlık hissetmiyordu bile. Hasta olabilirdi, ama o bir melekti. Mingyu ona insanmış gibi davranıyordu. Gece olduğunda onu zorla uyutuyor, sabah zorla kahvaltı yaptırıyor, öğlen zorla meyve yediriyor ve akşam yine zorla yemek yediriyordu.

Wonwoo yemek yedikçe kendisine geliyordu. Ama yine de yemek yemeyi sevdiğini söyleyemezdi.
Kapının açılma sesini duyduğunda Wonwoo korkuyla battaniyesinin altına saklanıp uyuyor taklidi yaptı. Yine zorla yemek yemek istemiyordu.

"Wonwoo ben geldim."

Mingyu neşeli sesiyle ve eli poşetlerle? dolu bir şekilde eve girdiğinde, battaniyesinin altında uyuyan Wonwoo'yu gördü.

Poşetleri mutfağa bırakıp sessizce sevdiği adamın yanına yaklaştı. Wonwoo'nun yüzü bile battaniyeyle örtülüydü. Üşümüş olmalı diye düşündü Mingyu. Ve bu düşüncesi onu üzdü. Battaniyeyi yavaş hareketlerle Wonwoo'nun yüzünden çekti. Güzel yüzünü görmesi gerekiyordu.

Wonwoo'nun yüzünü biraz inceledi Mingyu. Dünyaya geldiklerinden beri çok zayıflamıştı. Sevimli yanakları neredeyse tamamen gitmişti. Ama yine de güzel görünüyordu.

Wonwoo nasıl olursa olsun çok güzeldi zaten. Mingyu gözleri kapalı olan Wonwoo'nun yüzünü elinin ters tarafıyla hafifçe sevdi.

"O kadar kıymetli, narin ve önemli bir şeysin ki Wonwoo, cennet çok şey kaybetti."

Mingyu fısıltıyla söyledikten sonra uzandı ve Wonwoo'nun alnını öptü.

Çok uzaklaşmadan aşağı indi. Güzel yanaklarından birkaç öpücük çaldı.

Son olarak dudaklarına uzandı. Ama Wonwoo ondan erken davrandı ve elleriyle Mingyu'nun yanaklarını tutup, dudaklarını Mingyu'nun dudaklarına bastırdı.

Birkaç dakikalık sevimli bir öpüşmeden sonra dudakları ayrıldığında, Wonwoo gülümseyerek konuştu.

"Ne getirdiysen yiyeceğim."

Mingyu önüne bir tabak dolusu meyve koyduğunda ses çıkarmadan yedi Wonwoo. O sırada Mingyu da belki bir umut bir büyü bulurum diye kitaplarını kurcalıyordu.

Dünyada olmaları hiç yardımcı olmuyordu. Kaçak oldukları için cennet nerede olduklarını bilemiyordu ve bu durum öz enerjilerini kaybetmelerine sebep oluyordu.

ESSENCEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin