Kavuşma

234 10 19
                                    

Andrei hızla sese doğru döndüğünde yerinde çakılıp kaldı. Rose, adamın arkasındaydı. Gerçek olabilir miydi? Yoksa bir benzeri miydi? Doğruca kızın gözlerine baktı ve orada şaşkınlığı gördü.Gözleri ağlamak üzere kızarmıştı. Onu harekete geçiren de bu olmuştu zaten. Büyük adımlarla kıza yaklaştı ve aralarında bir adım kala durdu. Kalbi inanmak istiyordu ancak beyni mucizenin ona bu kadar kolay sunulacağına inanamıyordu. Andrei yalnızca karşısındaki kıza bakıyordu. Kız da ona. Gözlerini bile kırpmıyorlardı. Anton ise elinden kaçan mutluluğa baktı ve içeriye girdi. Kendine tekrar tekrar ‘’Bunu Rose için yaptım.’’ Diyordu.

Andrei, kızın gerçekliğine bir türlü inanamıyordu.  Bakışları,kokusu ona aitti ancak en az bu kadar gerçekçi rüyalar da görmüştü. ‘’Kimin umrunda?’’ diye düşünmekten kendini alamadı. Rose’u o kadar özlemişti ki rüya da olsa gerçek de olsa doya doya sarılıp kokusunu içine çekmeye ihtiyacı vardı. Uyandığında o boşluk hissinin geri geleceğini bilerek kollarını genç kıza doladı ve onu kendine hapsetti. Ellerinden biri belinde diğeri sırtında duruyordu ve başını kızın boynuna gömmüştü. Cennette gibiydi. Sonra Rose’un gevşeyen bedenini farketti.  Sonra bedenin kollarında ağırlaştığını hissetti. Rosaline, ayladır yaşadığı stresi daha fazla kaldıramamış,sevdiği adamın kollarına kendini bırakmıştı.

Andrei böyle bir korkuyu daha önce yaşamamıştı. Kızı hızla kucağına aldı ve görülüp görülmemelerini umursamadan salondan geçirip arabasına doğru yürümeye başladı. Arabanın kapısını açıp Rosaline’i yerleştirirken arkasından gelen öfkeli bir sesle duraksadı.

‘’Sadece 5 dakika,Grekov. 5 dakika içinde kızı ne hale getirdin! Neyi var?’’

Andrei öfkeli bir bakış attı. Kıskançlık damarlarında dolaşırken ‘’Seni ilgilendiren bir şeyi yok.’’ Demekten kendini alamadı.

‘’Hasarlar konusunda yeterince açık olduğumu düşünüyorum.’’

‘’Tanrı aşkına,sen kim oluyorsun da ilişkimize karışma hakkını kendinde buluyorsun?’’

‘’Kim mi oluyorum? Açıklayayım,Grekov. Ben neredeyse tüm ailesi sevgili amcan tarafından katledilmiş biriyim. Ben, buz gibi havada tek başına kafeye gelen ve yanında bir şeyler içecek parası olmayan bir kıza yardım etmiş biriyim.’’ Dedi Anton. Uzun zamandır içinde tuttuğu öfkesi patlamıştı artık. Derin bir nefes alıp son sözlerini söyledi. ‘’ Ve ben,ona aşık olduğumu bile bile sırf gülümsesin diye seni bulmasını sağlamış kişiyim. Sakın bana karışma demeye cüret etme.’’

Andrei,tamamen şaşkına dönmüştü. Söyleyeceklerini yutması gerektiğini biliyordu çünkü önceliği Rose’du. Sertçe ‘’Bin arabaya.’’ dedi ve en yakın hastaneye doğru sürmeye başladı.

Arabayı sürerken iç sesi onu rahat bırakmıyordu. Ne olursa olsun Rose’u almalarına izin vermemiş olmalıydı. Bilincini daha uzun süre açık tutabilmiş olmalıydı ve lanet olsun ki bunlar olduktan sonra onu daha çabuk bulabilmeliydi! Amcasına bile aylardır bu yüzden katlanıyordu.  Ormandan çıkmayı başardığında o kadar güçsüz düşmüştü ki tek bir adım daha atamamıştı ve gözlerini açtığında kendini hastanede bulmuştu. Amcası da odanın bir köşesinde oturup bekliyordu. O anda yardım alabileceği tek insandan yardım almıştı Andrei. Amcası yanında durup düşmanlarına göz dağı vermesine yardım etmesi karşılığında yardım teklif etmişti ama kılını bile kıpırdattığını düşünmüyordu. Kendi kendine aramaya başlamıştı. Eski ailesinden kaldığı yetimhaneye kadar gidebileceği her yeri düşünmüştü. Sadece bu kadar yakınında olabileceği aklına gelmemişti. Eğer bulabilseydi eğer o istemiyor olsa bile kolundan tutup getireceğini biliyordu Andrei.

Yanında kendine gelmeye başlayan kıza baktı. Bir şeyler mırıldandığını duyuyordu ama yaklaşıp dinleyemiyordu. Hastanenin kapısına geldiklerinde Hızla yerinden çıkıp yolcu tarafına yöneldi. O sırada inip kapıyı açmış olan Anton’a tehditkar bir bakış atıp Rose’u kucağına aldı. Rose’un bilinçsizce ona sokulmasıyla aklına ormandaki günleri geldi. Yine onu böyle taşımıştı ve Rose, yine bilinçsizce ona sokulmuştu. Acil kapısından girip hızla durumu anlattı ve Rose’u bir sedyeye yatırdılar. Andrei, kollarının boş kaldığını hissediyordu.

İlk muayene yapıldıktan sonra doktorun sadece güçsüz düştüğünü söylemesiyle sevinse mi üzülse mi bilemedi Andrei. Zaten minicikti. Daha ne kadar güçsüz kalmış olabilirdi ki? Serum bittikten sonra gidebileceklerini söyleyen doktora yarım ağızla teşekkür etti ve Rose’un yanına çöküp elini tuttu. Diğer eliyle de kızın yüzüne düşen saçlarını geriye itti. Ne kadar da özlemişti onu!

Rose ise mırıldanmaya devam ediyordu. Kulağını yaklaştırıp ne söylediğini duymaya çalıştı. Ne dediğini anlayamıyordu ancak kendi adını duyduğuna yemin edebilirdi. Tuttuğu elini dudaklarına götürüp bir öpücük bıraktı ve kızın kulağına ‘’Buradayım sevgilim. Hadi aç gözlerini.’’ Diye fısıldadı.  Rose yaşadıklarının rüya olduğunu bildiği bir rüyadaymış gibiydi. Gerçek olmadığını biliyor yine de uyanamıyordu. Andrei’nin ona gözlerini açmasını söylediğini duyuyordu ancak gözlerini açtığında onu bulamayacağını biliyordu. Aylardır böyle olmuyor muydu zaten? Yine de aylardır yaptığı gibi onu bulma umuduyla gözlerini açtı. Gözleri odağını bulurken çevresinde 2 tane karaltı seçebiliyordu. Görüntü netleşirken bu sefer Andrei’nin yanında oturduğunu ve elini sımsıkı tuttuğunu fark etti. Gerçek miydi yani bu? Yanında mıydı gerçekten? Sonunda kavuşmuşlar mıydı? Rose nerede olduğunu ya da ne durumda olduğunu umursamadı ve yeni yeni kazandığı güzüyle Andrei’nin boynuna atılıp sarılabildiği kadar sıkı sarıldı. Hiç bırakmak istemiyor gibiydi.

Anton,bu darbenin kaçıncı olduğunu sayamamıştı. Her seferinde daha derine ve daha güçlü geliyordu ancak o bir aptal gibi darbeleri savuşturmayı reddediyordu. Her darbe içini kanatıyor, kalbinin zaten kırılmış olan parçalarını daha da ufalıyordu. Neden hala yanında kalmaya devam ettiğini bilmiyordu. Yapması gerekeni yapmış, onu nişanlısına kavuşturmuştu. Daha ne bekliyordu ki? Rose’un arkadaşı mı olacaktı? Ya da onu abisi yerine koymasına izin mi verecekti? Ne yaptığını bilmiyordu Anton. İlk defa bu kadar çaresizdi ve ilk defa birinin kendisini paramparça etmesine karşılık veremiyordu. Sadece her yeni darbeyle canının daha da yanmasını bekliyordu.

*

Rose, sevdiği adamın kokusunu doya doya içine çekerken bir yandan da ona ‘’Neredeydin’’ diye sormak istiyordu.

‘’Seni arıyordum. İnan bana gittiğini öğrendiğimden beri yaptığım tek şey seni aramak.’’

Andrei’nin cevabıyla sesli düşündüğünü farketti. Kendine gelip Andrei’den ayrıldığında etradına bakındı ve köşede donuk gözlerle kendisini izleyen Anton’a teşekkür edercesine gülümsedi. Anton da elinden geldiğince ona karşılık  verdi. Hastanede olduğunu farkettiğinde tam anlamıyla dehşete kapıldı Rose. Oldum olası hastanelerden nefret etmişti. Andrei’ye dönüp titreyen sesiyle ‘’Gidelim buradan,lütfen.’’ Dedi. Seruma göz atan Andrei bitmekte olduğunu görünce başıyla onayladı ve Rose’un kalkmasına yardım etti. Artık tek bir şeyden emindi Ne olursa olsun asla onu bir daha yanından ayırmayacaktı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 06, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Ormanın KollarındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin