Kitapta kaldığım yerin sayfa sayısına bakıp kapağını kapattım. Gözümdeki yaşı silip kitabı da komodinin hemen üzerine koydum.
Koltukta oturur bir şekilde bacaklarımı uzatmıştım. O kadar da mayışmıştım ki hiçbir şekilde kalkmak istemiyordum.
Kafamı kaldırıp karşımda yatan Onur'a baktığımda göz göze gelmiştik. Gözlerimi kısıp laf dalaşı isteğimi yerine getirmeye çalıştım.
"Sen beni mi dikizliyorsun?"
Gülümseyip kafasıyla onayladı. "Bulmuşum güzeli, niye bakmayayım?"
Onu takmamaya özen göstererek o geldiğinden beri yaptığım şeyi yaptım.
"Bana su ge-"
"Allah aşkına bir oturayım be güzelim. Zaten bugün çok yoğundu, yoruldum bir nevi. Bir de sen dinlenmeme fırsat vermiyorsun..."
Evet, kendimi suçlu hissetmiştim... Yüzüm ister istemez düşmüştü. Buruk çıkan sesimle konuştum.
"Özür dilerim... Biraz çocukça davrandım sanırım."
Uzandığı yerden kalkıp tam yanımda diz çöktü. Tek elini yanağıma koyup parmaklarını hafifçe gezdirdi.
"Asma o suratını. İçimde bir şeyler kopup gidiyor sanki..."
Midemde bir sıcaklık hissettiğimde yanağımın da kızardığına emindim.
Burnunu yanağıma yaslayıp bir müddet bekledi. Dudağını değdirmesini beklesem de bunu yapmamıştı. Aniden geri çekilip ayağa kalktı.
"Kalk bakalım."
"Ne?"
"Kalk hadi soru sorma."
Dediğini yapıp kalktığımda az önce benim yattığım yere kendisi yatmıştı. Gözlerimi kısarak ona baktım. Tam kollarımı çiçek yapmış gidecekken kolumdan tutup beni kendine çekti.
"Nereye gidiyorsun?"
"Hem beni kaldırıp kendin yat hem de yanında tut. Oh ne âlâ memleket!"
"E iyi de ben 'sen yatmayacaksın' diye bir şey demedim ki."
"Nasıl yani?"
Yanında hafif boşluk yaratıp benim de oraya uzanmamı sağladı. Ben de bunu kolluyordum ya hemen koala gibi yapıştım.
Başımı göğsünün üzerine yaslayıp kollarımın ulaştığı yere kadar belini kavradım.
"Tek başıma uyumak istemiyorum."
"Ve bunun için yatak yerine koltuk seçtin?"
"Sığmıyor muyuz sanki? Zaten senin direk sarılacağını biliyordum."
"Gıcıksın."
Tek elimi yumruk yapıp karnına hafifçe vurdum.
"Upf! Acıdı..."
"Yalancı."
"Sen sanki benim yanımda kendin olmaya başladın gibi..."
Bunun üzerine bir şey demeden öylece durdum. Ne diyebilirdim ki?
"Tamam... Sadece uyuyalım. Konuşmak yok."
"Hıhı..."
Gözlerimi kapatıp kendimi uyumaya zorladım. Aynı zamanda parmaklarının kulağımın hemen yanındaki saçların arasında gezindiğini hissediyordum.
Tam dalacağım sırada geçen gün benim kurduğum cümlenin aynısını dediğini duydum. Ama bu daha farklıydı.
"Hiçbir mecburiyet bu kadar vazgeçilmez olmamıştı..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mecburiyet
ChickLitAbdestimi alıp Kuran'ımın başına oturdum. Bakara Suresi'nin son sayfalarına gelmiştim. Onları okuyup Âl-i Îmran suresine geçiş yapacaktım. Son iki ayet kalmışken odamın kapısı açılınca parmağımı kaldığım yere koyup başımı Onur'a çevirdim. Yatağın...