Selamün Aleyküm...
Konuşup da sıkmak istemiyorum, o yüzden HADİ BÖLÜME UÇALIM!!
İYİ OKUMALAR...
Alarmın sesiyle gözlerimi araladığımda etrafımın kapkaranlık olduğunu gördüm. Sadece karanlık değildi, nefes almam da zordu. Elimi yüzüme yaklaştırınca elime başka bir şeyin çarptığını hissettim.
Biraz daha düşündükten sonra bunun Onur'un kolu olduğunu anladım. Kolunu ittitip kalkmaya çalıştığımda bu sefer omzu engel olmuştu. Ben sırtüstü yatarken kafamı göğsüne çekip sarılmış, ağırlığının birazını üstüme vermişti. Omuzunu ittirince hareket ettirememiştim ve bu yüzden sürünerek inmiştim yataktan. Saçlarımı geriye atıp derin bir nefes aldım.
Onur'un olduğu yere doğru ilerleyip omuzunu dürttüm. Gerçi ben omuzunu ittirdiğimde bile uyanmadıysa şimdi nasıl uyanacaktı Allah bilir...
Boğazından belli belirsiz bir mırıltı çıkınca gülümseyip tekrar dürttüm. "Onur, okula gideceksin hadi!" Çocuğunu okula gitmesi için kaldıran annelere benzettim kendimi bir an için.
Odadan çıkıp banyoya gittiğimde buz gibi su ile yüzümü yıkayıp geri kalan ihtiyaçlarımı hallettim.
Paytak adımlarla mutfağa ilerlediğimde sofranın çoktan hazırlanmış olduğunu gördüm.
"Aa... Sen ne zaman kalktın oğlum?" İçeriden gelen sesle gözlerimi devirmeden edemedim. Ne zaman bu kadar samimi olmuşlardı?
"Kevser kaldırdı şimdi. Yardım edeyim ben ona..."
Aferin Onur. Gel sen benim yanıma, orada psikolojin bozulur Allah korusun.
"Günaydın kızım." Tezgahın kenarlarında olan ellerimi sıkıp gözlerimi sıkı sıkı kapattım. Sonra sinirli bir gülüş takınıp cevap verdim.
"Aleyküm Selam!" Uzaklaşan adım sesleri bana bozulduğunu ele veriyordu fakat bu umrumda bile değildi.
Ellerimin üzerinde sıcaklık hissedince irkilmiştim. Kollarımdan tutup beni kendine çevirdiğinde sinirli denilebilecek yüz ifadesi ile karşılaşmam afallamama sebep olmuştu.
"Ne konuştuk biz seninle Kevser?" Dişlerimi sıktığımda bunu anlayıp tek kolumdaki elini çeneme götürüp sıktığım çenemi gevşetmemi sağladı.
"Yapamıyorum Onur..."
Hâlâ salık olan saçlarımın önüme gelen bir tutamını alıp kulağımın arkasına sıkıştırdı.
"Biliyorum ama bunu düzeltmelisin. Sen de bunu biliyorsun..." Başımı onaylar biçimde sallayıp gözlerinin içine âdeta yalvarır gibi baktım.
"Bana yardım et... Bunun karşısında durmama yardım et." Tek elini yanağıma yerleştirip baş parmağıyla hafif bir şekilde okşadı.
"Her zaman... Sen izin verdiğin müddetçe her zaman senin yanında olacağım." Gülümseyip başımı salladım.
"Hadi şimdi kahvaltı yapalım. Sana güveniyorum."
Gülümsemem solarken tekrardan başımı salladım.
Masaya oturup onun gelmesini bekledik. Mutfağa aynı neşesiyle gelince gözlerimi devirmemek için kendimi zor tuttum.
Sofrayı incelerken gözüme peynir tabakları çarpınca istemsiz bir şekilde Onur'a dönmüştü bakışlarım. O ise peynir tabağı dışında bütün her yere bakıyordu.
"Ben başörtümü bağlayıp geliyorum." Masadan kalkıp gittiğinde fısıldayan bir tonda Onur'a sordum.
"Süt ürünlerinden neden tiksiniyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mecburiyet
ChickLitAbdestimi alıp Kuran'ımın başına oturdum. Bakara Suresi'nin son sayfalarına gelmiştim. Onları okuyup Âl-i Îmran suresine geçiş yapacaktım. Son iki ayet kalmışken odamın kapısı açılınca parmağımı kaldığım yere koyup başımı Onur'a çevirdim. Yatağın...