"Selamün Aleyküm."
"Aleyküm Selam."
Arabayı çalıştırırken tekrar konuştu.
"Bir sorun mu var?"
"Var!"
Sinirli çıkan sesimle söylediğim şeyle yüzüne baktım. Kaşları çatık bir bana, bir yola bakıyordu.
"Ne oluyor?"
Sesimi biraz da olsa sakin tutmaya özen göstererek konuştum.
"5 yaşındaki bir çocuğun yanında bu hareketleri sergilemen çok yanlış. O yaşında bir çocuk bu olayı kesinlikle unutmaz hatta ailesinde bu tür konular konuşulursa ortaya atar. Ben de sorumsuz bir öğretmen olarak velilerin dilinde dolaşırım."
Omuzlarımı düşürüp başımı cama çevirdim. Aniden bastıran yağmur, huzursuzluğuma destek çıkmıştı. İçimde kötü bir his vardı ve benim hissettiklerim genelde doğru çıkardı. Er ya da geç...
"Özür dilerim... Böyle bir şey olacağını tahmin etmemiştim."
Başımı iki yanıma sallayıp susmayı tercih ettim. Gözlerimi kapatıp günün yorgunluğunu üzerimden atmaya karar verdim.
Tam dalmak üzereyken çıkan gürültülü sesle olduğum yerde sıçradım. Gözlerimi açıp havaya baktım. Birkaç saniye sonra siyaha bürünen gökyüzü anlık olarak beyaza bürünmüştü.
Şimşek... Her şimşek çaktığında böyle olurdu hislerim:
Korkulu, endişeli, hüzünlü, stresli...Hissettiğim şey tam olarak, bir denizin içinde mahsur kalmışım, hiçbir şekilde kıpırdayamıyor ve boğulmak üzereyim gibiydi.
"Kevser!"
Düşüncelerimden sıyrılmama sebep olan Onur'a döndüm. Korkulu gözlerle. Kızacak mıydı? Neden kızsındı?
"E-efendim?.."
Elinin tersini alnıma koyarken sordu: "İyi misin sen?"
Cevap vermeden önüme döndüm. Gözlerimi kapatıp arkama yaslandım.
"Yorgunum..."
Yalan değildi. Yorgundum. Hem ruhsal hem de bedensel...
"O zaman direk eve gidelim. Sen de biraz dinlenirsin."
Yaslandığım yerden başımı kaldırıp şaşkın gözlerle ona baktım.
"Nereye gidecektik?"
"Alışveriş yaparız diye düşünmüştüm."
Onaylar biçimde başımı sallayıp başımı geri yasladım.
"Sen benim kahvemi hiç içmedin."
Kendimin bile zor duyabileceği şekilde söylediğim şeyle Onur'un sorduğunu duydum.
"Efendim?"
Başımı iki yana sallayıp cevap verdim.
"Bir şey yok... Aslında markete değilde çarşıya gitsek daha iyi olur."
Yüzümde anlamsız sırıtışı silemiyorum. Alt tarafı kocana kahve yapacaksın Kevser. Ne bu heyecan?
"Emin misin? Marketteki gürültüyü kaldıramazsan, çarşıdaki gürültüye dayamamazsın."
"Hıhı."
Anın verdiği yorgunluk ile uykuya dalmak üzere olduğumu anlamıştım.
Onur'un dürtmesi ile gözlerimi araladım. Uyku kendine o kadar çekmişti ki kıpırdamaya mecalim yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mecburiyet
ChickLitAbdestimi alıp Kuran'ımın başına oturdum. Bakara Suresi'nin son sayfalarına gelmiştim. Onları okuyup Âl-i Îmran suresine geçiş yapacaktım. Son iki ayet kalmışken odamın kapısı açılınca parmağımı kaldığım yere koyup başımı Onur'a çevirdim. Yatağın...