¹⁷ Dayı ¹⁷

576 39 5
                                    

Masamda oturmuş etkinlik hazırlıyordum. Dil gelişimi için bir etkinlik...

Küpün açılımını çizip kenarlarından fazladan parça bırakmıştım. Bu yapıştıracağım zaman kolay tutması sağlıyordu.

Yandaki japon yapıştırıcı ile fazladan parçaları birleştirip bir tane boşluk bırakmıştım. Böylece kapaklı bir kutuya benzemişti.

Evde bulduğum artık kartonların üzerine telafuzu kolay resimler çizip kutunun içine atmıştım.

Yaptıracağım etkinlik şöyle bir şeydi:

Çocuk eline kutuyu alıp rastgele bir kartonu seçer. Üzerindeki resmi inceleyip arkadaşlarına onun adının ne olduğunu söyler ve onunla ilgili gerçekleşmiş veya gerçekleşmemiş bir olay anlatır.

Hem onlar için hem de benim için eğlenceli oluyordu böyle zamanlar.

"Gelebilir miyim?"

Derin sessizliğin içinden onun sesini duyunca ürkmüştüm.

"Sence sorman mantıklı mı?"

Yüzüne bir tebessüm yerleştirip yanıma geldi. Kutuyu inceleyip içinden bir kart çıkardı. Kaşları çatık bir şekilde inceledikten sonra geri kutuya koydu.

"Dikkatin dağılabilir. Nasılsa nur yüzüme dayanamıyorsun."

Tek gözünü kırmıştı son cümlesini söylerken.

"Ölüyorum (!) senin nur yüzün için..."

Sonra dayanamayıp güldüğümde benimle birlikte Onur'da gülmüştü.

Şehadet parmağı ile kutuyu gösterip sordu.

"Bu ne?"

"Dil gelişimi için etkinlik hazırladım. Anlatayım mı?"

Başını olumlu anlamda sallayıp beni dinlemeye koyuldu.

"Çocuk bunun içinden rastgele bir kat seçiyor ve ondaki resmi inceliyor. Daha sonra arkadaşlarına onun adını söylüyor ve onunla ilgili hikaye anlatıyor."

Biraz düşündükten sonra cevap verdi.

"Bizim oynadığımız tabu gibi yani. Sadece direk adını söylüyorlar. Değil mi?"

Kaşlarımı çatıp dediğini düşündüm.

"Yani, evet bazıları benziyor..."

Gözlerini yüzümüm her zerresinde gezdirirken konuştu.

"Yorulmuşsun sen. Namazını kıldın mı?"

"Namazımı kıldıktan sonra yaptım zaten bunları."

Kaşlarını çatıp gözlerini bir noktada sabit tuttu. Bu onun kafasında bir şeyler planladığı anlamına geliyordu.

"10-15 dakika sonra ezan okunur. Namazı kıldıktan sonra uyuruz bizde."

Gün o kadar hızlı geçmişti ki... Yatsı ezanına bile 10 dakika kalmıştı.

-Onur...

-Hı?

-Kendimi huzursuz hissediyorum.

-Neden? Bir sorun mu var?

-Benim bildiğim kadarıyla bir sorun yok ama ağlama isteğimi bastırmakta zorlanıyorum...

-Şşt... Gel bakalım buraya.

İki yanına açtığı kollarının arasına girmiştim. Ben onu sıkı sıkı sarmışken o bir eliyle saçımı okşayıp diğer elini sırtımda gezdiriyordu.

MecburiyetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin