High All The Time

16.9K 1K 491
                                    

Doruk'u sorgulamayın aşklarım. Ben yazarken sorgulamıyorum. Siz onunla ilgili yorum yapmaya, bazen hak vermeye ya da kızmaya çalışıyorsunuz ama bunu normal bir insanda yaparsınız. Unutmayın ki o sağlıklı düşünemiyor.

Namlu soğuk ve sertti. Onu anlımda, kafamın arkasında, kurşunu da omzumda hissetmiştim ama dudaklarımdaki hissi yeniydi. Bu sefer parmağı tetikte olan ben olduğum için korkudan başka duyguları da tadıyordum onunla. Eline almak başlı başına güç hissettiriyordu ama hem tetikte hem de namluda olunca güç, özgürlüğe dönüşüyordu.

Alt dudağımı aşarak çeneme doğru indirdim. Başımı geriye doğru yatırırken gözlerim de hemen üstümde olan aynaya kaydı. Gözlerimin baygın baktığını o zaman gördüm.

Tenim beyaz çarşaflarla uyum sağlamış olsa da mavi saçlarım oldukça uyumsuzdu. Görüntüyü bozuyordum. Hemen yanımda uyuyan Arslan ise oraya oldukça yakışıyordu.

Başımı çevirerek ona baktım. Biraz önce  ne yaptığımı bilse, böyle sakince uyumazdı. Beni kaldırarak banyoya götürür ve içimde her ne varsa kusana kadar bırakmazdı. O uyurken ben yatağı terk etmiş ve gerçek aşkıma gitmiştim.

Birkaç zaman idare edebilecek kadar vardı ama ben dayanamayıp hepsini birden almıştım. Ne kadar aldığımı düşünemeyecek kadar fazla yoksunluk çekiyordum. Önceden aralardaki zaman daha uzundu ama git gide daha da kısalıyordu. Kafam uçmadan düşünememeye başlamıştım ama suçluluk hissetmiyordum. Neden hissedecektim ki?

Beynimi durduruyor olması hoşuma gidiyordu. Düşünmeme gerek yoktu, hareket etmeme, mutluluğu aramama gerek yoktu. Durduğum yerden mutluğu getiriyordu bana. Çaba istemiyordu, uykularımı kaçıran her şeyi alıp götürüyordu.

Arslan düşüncelerimi duysa kaşlarını çatardı. O beni anlamıyordu. Bu asla uyumak zorunda olmayan birine uykunun güzelliğini anlatmak kadar saçmaydı. Onun buna ihtiyacı yoktu ama ben, o değildim.

Gözlerimi Arslan'dan ayırarak tekrardan kendime odakladım. Elimdeki silah Arslan'ındı. O, beni bırakıp gidince kafama dayadığım silahtı bu. O zamanlar tetiği çekerek kendim için kolaylık sağlamak istiyordum. Şimdi ise bu Arslan'ın işini kolaylaştırırdı.

Kendime bakarken, onun kumral teninde gördüğüm sıcaklığı bedenimde aradım. Kendimde sevilecek bir şey arıyordum. Görüntünün ötesinde bir şey fakat bulamıyordum.

Ben kendimle meşgulken onun orman yeşili gözlerinin aralandığını ve beni bulduğunu fark edemedim.

"Güzel plan." Dedi uykulu sesiyle. "Biraz kullanılmış hissettim ama seni yargılamıyorum." Sözlerindeki alaya karşı gülümsedim.

"Tüh, geç kaldım!" Dedim sahte bir hüzünle. Doğrularak başını büktüğü dizlerine yasladı. Sanki neredeyse iki metre değilmiş de minik bir kediymiş gibi göründü o an. Gözlerinde uyku mahmurluğu vardı. Ona nasıl baktığımı göremesem de yüzünde git gide büyüyen gülüş bana ipucunu veriyordu.

"Neyse uyanık olman bana engel değil." Dedim toparlanarak. Silahı tekrardan kaldırarak ona doğrulttum. Ellerini teslim olurcasına kaldırdı.

"Geriye yat." Emrettiğim gibi sırtı tekrardan yatağı buldu. O uzanınca silahı bırakarak ona doğru sokuldum.

"Bak bunu beklemiyordum." Sesinde şaşkınlığın yanı sıra, mutlu bir ton da  vardı.

"Şimdi kalbinden vuruldun." Parmaklarım az önce bıraktığım silahın şeklini aldı ve kalbinin üzerinde durdu. Onu vurmam için silaha ihtiyacım yoktu. Beni kendisine çekerek kolunu belime sardı.

"Arpadan öldüm." Dedi atasözüne gönderme yaparak.

"Seni uyarmıştım." Saatlerce yatakta kalmamış gibi tekrardan gözlerimi yumdum. Bunu yapan ilaç mıydı, Arslan mı bilmiyordum ve umurumda da değildi. Huzuru hissediyordum.

Rehine - BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin