29

17.3K 1.2K 385
                                    

Yorumlarda Doruk'u sevdiğini söyleyen arkadaşlar tanışsak bana aşık olursunuz dhehsjwjs (E G O)

"Yakıp kül edelim." Gözlerimdeki parıltıyı göremesem de sesimdeki hevesi duyuyordum. Gözlerimin de görmeyi istediğim ateş kadar parlak olduğuna emindim. "Benzin döker ateşe veririz, sonra kaçmaya çalışanları dışarıda bekleyerek vururuz. Daha önce hiç ateşle oynamadım, eğlenceli olur." Ellerimi birbirlerini sürterek kötü adam el ovuşturmasını yaptım.

"Ne güzel bir plan! Benzini dökmek için zıplaya zıplaya gezerken yukarıdan sana el sallarlar. Belki sonra biraz soluklanıp dinlemen için bir tane kafana sıkarlar. Sırf sen hareketsizce uzan diye." İroni dolu sözleri sahte gülüşü ile taçlandı.

Ormana giren yolun ucunda duruyorduk ve planı anlatmayı yeni bitirmişti, tabii ki oldukca mantıklı bir plandı ve kesinlikle bana uygun değildi.

"Dünyada iki çeşit insan vardır Arslan; bazıları izler, bazıları da eğlendirir. Bırak da ben işimi yapayım." Felsefe dolu sözlerimi söylerken omuzlarım dik, çenem havadaydı çünkü haklıydım. İşaret parmağım da tüm tavrıma eş olarak havaya kalktı.

"Bana Britney Spears'dan alıntı mı yapıyorsun?" Konuşmak için hazır bekleyen dudaklarım ne diyeceğini bilmeyerek büzüldü. Her şeyi de biliyordu piç, fena yakalanmıştım. Tehditkârca ona doğru salladığım işaret parmağımı geri çekmek zorunda kaldım.

"İdolüme laf söyleme, 2007'de yaşadıklarını bilmiyorsun." Kıvırmaya çalışan halime yüzündeki aşağılayıcı bakışlarla yanıt verdi.

"Planı bir daha tekrarla." Sözlerimin onu güvensizliğe itmesini anlıyordum ama zaten on defa tekrarlamıştım.

"İçeri girmiyoruz çünkü orada kapana kısılırız, ne olursa olsun sen girsen bile ben içeri girmiyorum. Sözünden dışarı çıkmıyorum. Tehlikeli olan ilk anda kaçıyorum ya da yere yatarak cenin pozisyonu alıp kafamı koruyorum." Planın beni ilgilendiren tek kısmı buydu. Arslan dünden beri yüzlerce defa içeri girmemem konusunda beni uyarmıştı.

Yaklaşık on dakikadır arabanın içinde bekliyorduk ve yaklaşmadan önce aynı şeyleri tekrar ediyorduk.

Oraya varınca onlar içeri gelmemizi isteyeceklerdi, bizse dışarı çıkmalarını. Arslan fazla bekletirlerse gidiyormuş gibi davranacaktı. Bu blöfün Ziya Saygın'ı dışarı çıkarmayacağını biliyordu hatta burada olduğunu bile sanmıyordu ama önemli birilerini çıkarması yeterdi. Beni istiyorlardı ve ayaklarına gelen fırsatı tepemezlerdi.

Arslan arka tarafa doğru uzanarak bir zamanlar pek sevgili dostlarım olan ipleri çantadan çıkardı. Onu kaçırmaya çalıştığım için beni rehin almış gibi göstermemiz gerekiyordu.

Eski kıyafetlerim Arslan için yeterince kötü olduğundan tekrardan onları giymiştim. Bu kadar rahat olmasalar bu düşüncesine karşı kinlenebilirdim.

Bağlaması için bileklerimi ona doğru uzattım. Yeşil montumun kollarını yukarı doğru iterek ipleri doladı. Sıkı olması için ipi çektiğinde küçük bir inleme koptu dudaklarımdan. Canım acımış mıydı? Tabii ki hayır, sadece oynamayı seviyordum. Gözlerini ipten ayırarak bana doğru çevirdi.

"Şöyle yapmadan duramıyorsun değil mi?" Sözlerinin alt metninde gizli yapma kelimesinin aksine yamuk bir gülüş kondurmuştu dudaklarına.

"Bayılıyor olmasan yapmazdım." Dedim göz kırparak.

"Uygun bir yerde değiliz." İpleri iyice sıkılaştırdığından emin olmak için son defa çekti ve doğrularak yerini aldı. Anahtarı çevirerek arabayı çalıştırdı. Gideceğimiz ev orman ortasında bir kulübeydi.

Gizli tutmak istemelerini anlıyordum ama böyle bir yerde beni nasıl ellerinde tutmayı düşündüklerini bilmiyordum. Fırsat doluydu burası. Her şeyi kullanarak kaçabilirdim.

"Ne kadar kaldı?" Beş dakikanın ardından bıkkınlıkla sordum. Sık ağaçlar yüzünden bakılacak manzara bile yoktu.

"Biraz daha var." Sözlerinin ardından radyoya uzandım. En azından o beni oyalardı.

"Açma, duyulabiliriz." Alı konulmuş gibi görünmemin önemli olduğunu biliyordum ama yine de oflayarak yaslandım koltuğa.

Eğlence olmadan tehlikeli şeyler yapmak güzel değildi. Limonsuz soda gibiydi; sadece gaz yapıyordu, tadı falan da olmuyordu.

Müzik dinlemem yasak olsa da uyuşturucu almam değildi. Hafif bir doz Dormicum kafamı uçurmaya yeterdi. Sadece uzuvlarımı kullanamayacağım kadar çok kullanmamalıydım.

Ellerimi yana çekerek cebimdeki küçük poşeti aldım. Öne doğru eğilerek önceden tozlaştırdığım haplardan birinin yarısını ön panele döktüm.

"Doruk, hayır!" Arslan beni geriye doğru çekmeye çalıştı ama çoktan uzanmıştım bile.

Toz burnumdan girerken sözlerini pek umursamıyordum. Daha hepsini çekmemiştim ki beni kolumdan tutarak sertçe geriye çekti. Kafam koltuğa çarparken dudaklarımdan acı dolu bir nida koptu.

"Deli misin sen?" Dedi öfkeyle. "Düşüp kalırsan sana nasıl yardım edeceğim? Uymamız gereken bir plan var ve sen aklını yitirmeye çalışıyorsun!" Beyin sarsıntım geçene kadar yanıt veremedim.

"Tam tersi kazanmaya çalışıyorum. Kanatlarım olmadan uçamam, uçmadan kaçamam Arslan."

"Senin felsefene sıçayım!" Frene basarak arabayı durdurdu ve tamamen bana döndü.

"Bir bok daha yer de sorun getirirsen seni sadece öldürmek için kurtarırım. Anladın mı?" Önüne dönerken öfkeli ve haklıydı. Her bir işini tek tek sıçıp batırmıştım ama ona yazılan eksilerin hepsi bana artı olarak dönüyordu. Yani kendim olmaktan vazgeçmeyecektim.

"Burnun kanıyor." Arabayı tekrar çalıştırdığında kolumu burnuma bastırdım. Sorunun bu olmasını istemiyordum. Sorunun uyuşturucu olmasını istemiyordum ama daha ilk tepkisinde ona bu soruyu soramazdım. Anlaması gereken bir şey vardı. Beni zorlarsa seçeceğim o olmazdı.

Arslan'ın işlerini yazdığım kısımlarda profesyonel olamıyorum. Aksiyon sahnelerini gerçek hayat üzerinden aktarmakta oldukça zorlanıyorum. Zaten sevdiğim ve yazdığım branş fantastik onun için bu ve bunun gibi sahnelerdeki hatalara çok takılmamaya çalışın.

Ayrıca bugün bir bölüm daha yazacağım (Usul'u da yazacağım için anca gecenin köründe gelir.)  ve bölüm sonlarına bana Arslan ve Doruk vibe'ı veren resimleri koymak istiyorum. (Model değil) size de uyarsa :)

Öpüldünüz :*

-Lisa

Rehine - BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin