Bazı düşünceler biraz sert olabilir ama şunu unutmayın ki Arslan on sekizinde bir ergen değil. Rahatlıkla adam öldüren birini ele alıyoruz. Onun için kendi aklından yaptığı açıklamalar ve düşünceler beklediğimizde daha da sert.
Arslan
İyiydik diye düşündü. Biz iyiydik, tanışmamız pek iyi olmasa da devamında çok iyiydik. Gecenin karanlığı yerini sabah ışıklarına bırakırken tahta zeminde bastığı yerler çatırdadı. Normalde bu sesler duyulamayacak kadar kısık olurdu ama şimdi ev o kadar sessizdi ki, her şeyi duyuyordu Arslan. En çok da kaçtığı düşüncelerini duyuyordu.
Bir adım daha attı ve merdivenlerin tepesine ulaştı. Doruk, benim gibi birinin layık olabileceği tek kişi. Ne daha iyisi ne de kötüsü, tamamen o. Bunun için her şey çok iyiydi. Yanımda kalacak kadar seviyordu. Neyi sevdiğini umursamıyordum, sevmesi yetiyordu. Benim için öldürüyor, gülüyor, karmaşa çıkarıyor, dizlerinin üzerine çöküyor, bazen şarkı söylüyor, dünyaya kafa tutuyordu. Her zaman kendisi oldu ve beni kendisine aşık etmeyi başardı. Ondan daha güçlü, daha yakışıklı, daha küstah adamları tanıdım. Daha zekileri de vardı ama hiçbiri Doruk değil, kahve gözlerindeki ateş hiçbirinde yok.
Parmakları yuvarlak kolu kavrarken elindeki tepsiyi sıkıca tuttu. Hastaydı Doruk, hastaydı ve iyi bakılmayı hakkediyordu.
Odada yatan çocuk Arslan'ın aşık olduğu kişiden başkası değildi ama gözleri Doruk'u, Doruk yapan o pırıltıdan yoksundu. Öylece oturuyordu yatağında. Gözleri camdaydı.
Bedeni Doruk'a aitti; beyaz teni, mavi saçları, ince dudakları ve kahve gözleri. Her şey hem çok tanıdık hem de çok yabancıydı.
"Sana kahvaltı getirdim." Arslan'ın sesi bile gözlerini camdan ayırmayı başaramadı.
Kriz geçirmiyordu, konuşmuyor ya da ağlamıyordu. Arslan sessizliğini her halinden daha tehlikeli buluyordu. Doruk oyuncağı elinden alındığı için küsen bir çocuk değildi. Bu bir oyun değildi, Bağımlılığı ölümcüldü.
Arslan içeri girerek kapıyı arkasından kapattı. Gözleri tekrar Doruk'u bulduğunda kahve gözlerin üzerine geldiğini gördü. Doruk beklemediği bir şekilde gülümsüyordu ona. Buruk ve yorgun bir gülüştü bu ama onun yorgunluğu enerji verdi Arslan'a. Biraz olsun iyi olduğunu görerek derin bir nefes aldı. Bugün gördüğü tek güzel detaydı bu gülüş.
"Teşekkür ederim." Dedi Doruk. Sesi uzun süredir kullanmadığı için çatlayarak çıktı.
Arslan yanına oturduğu anda Doruk ellerini uzattı ona. Sıkıca bağlı değillerdi. Sadece onu yatakta tutacak kadar sıkıydılar. Arslan gitmeye çalışacağını biliyordu. Uyuşturucu için her şeyi yapabilecek bir durumdaydı. Onun için sakin gülümsemesi onu şaşırtmıştı. Mutluluğu gözlerini kör ederken mavi saçlı sevgilisinin tilki gibi aklını hesaba katmıyordu.
"Buna gerek yok. Ben sana yardım ederim." Ellerini açmayı reddederek köşeye koyduğu tepsiye uzandı.
"Normal olmak istiyorum, lütfen." Yalvarırcasına çıkan ses Doruk'un üzerine o kadar yabancıydı ki Arslan konuşanın o olduğuna emin olmak için kontrol edercesine baktı.
"Sen de bunu istiyorsun Arslan, lütfen bana yardım et." Arslan'ın elleri tepsiyi bulmadan geri çekildi ve Doruk'un bileklerine yöneldi. İstediği gibi açtı bileklerini. İpler yana düşerken Doruk sadece bileklerini ovuşturdu.
"Teşekkür ederim." Dedi yüzünde gülümseme ile ama bu sefer ki az önceki gibi buruk değildi.
Arslan elini Doruk'un çenesine koyarak parmakları ile bu gülüşü okşadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rehine - BxB
ActionYarın dönemeyeceğim çünkü şeytan, bir iblisini bana ayırdı. Uyarı!!! Madde kullanımı ve +18 unsurlar içermektedir. Yaşı küçük okuyucular için uygun değildir!!!