I Fucked Up

23.9K 1.1K 457
                                        

Kitap ortasında Doruk'un düşüncelerini iki şekilde yazarken italik ve kalın yazıyı kullanacağım. Bu bölümde kalın yazı, yazar notu değil, Doruk'un düşünceleri.

Araba yavaşladığında açıklık alana girmiştik. Yolun yarısından sonra saptığımız taşlı yol, kulübe ile bitiyordu.

Kulübe iki katlıydı ama büyük değildi. Dışarıda araba yoktu. Buraya baksam içeride kimse olmadığını söylerdim ama Arslan yine de dikkatle indi. Dik duruşu ve yüzüne kondurduğu soğuk ifadeden anlıyordum dikkatli olduğunu. Başkalarının yanında o kadar sabit yüzlü oluyordu ki bedenini hareket ettirmese heykele benzerdi. İşinde duyguları belli etmek ölümcül bir hamle olurdu, onun için bu kadar başarılıydı.

"Dışarı çıkma." İnmeden önce konuşarak kapıyı kapattı. Arabanın önünde durarak kaputa yaslandı. Cebinden çıkardığı sigarayı göremesem de çakmağı görmem ile içtiğini anladım. Rahattı; ona zarar vermezlerdi. Hiçbiri bu kadar büyük oynayacak kadar aptal değildi ama aynı zamanda gergindi; bana zarar verebilirlerdi. Onu işin içine katmadan kafamı hedef alan tek kurşunla tüm sorunu çözebilirlerdi.

Sandığımızın aksine blöf yapmaya gerek kalmadan kulübenin kapısı açıldı. İçeriden üç kişi çıkınca duruma şaşırarak kafamı yana yatırdım. Biz yalnızdık, bizim için ikiden fazlası her koşulda sorundu ama bu kadar az kişi de beklememiştim.

"Ne sürpriz ama!" Adamın sözleri Arslan'ı yaslandığı yerden kaldırdı. Konuşan yaşlıca bir adamdı ama telefondaki ses değildi.

"Asıl benim içim sürpriz. Bunun için seni yollamışlar." Bu? Ben ve bu... Bana bu diye hitap ediyordu.

"Ha!" Küstah bir inilti döküldü dudaklarımdan. Arslan adama doğru adımlarken iyice yayıldım koltuğuma. Benim sıram değildi, onun için dinlememe de gerek yoktu.

Ağaç hışırtıları yükselirken Arslan'ın sesi neredeyse yok olup gitti. Gözlerim yan tarafa, ağaçlık alana kaydı. Nefes seslerim kulağıma ulaşmaya başladı. Nefes, ağaçlar ve yumuşak bir melodi, üçlü beni birkaç dakika boyunca etkisi altına aldıktan sonra anca sesi çıkaranın ben olduğumu fark ettim.

Dudaklarım yukarı doğru kıvrıldı, güzel bir melodiydi bu. Not falan almam gerekirdi. Birileri duymalıydı. Arslan duymalıydı. Gözlerimi tekrardan ona çevirdim.

Hala aynı yerdeydi ve konuşuyordu ama duymuyordum. Ona baktıkça diğerleri buğulu bir hal alıyordu. Arslan bunu duymalıydı. Yanına gitmek için elimi kapı koluna uzandım.

Beni istemiyor. Düşüncem ile durdum. İnme dedi, Arslan inme dedi ama inmek istiyordum. Nasıl duyacaktı ki? İnersem kızar çünkü böyle olmamı istemiyor, böyle güzel hissetmemi istemiyor, mutlu olmamı istemiyor. Beni durduracak. Fark etmemeli.

Ellerimi geri çektim. Ayaklarımı da toplayarak kendi bedenime sığındım. Kendimi korumam gerekirdi. Neyden, Arslan'dan mı? Evet, beni durdurmak isteyecek. Beni koruyor. Beni benden korumasına gerek yok ki. O sadece bana karışıyor. Beni seviyor. Köpeği olmamı istiyor.

Ellerimi kaşınan burnuma attım. Düşüncelerim birbiri ile savaşırken ben de tenimle savaşır gibi sertçe ovuşturdum. Kaşıntı yanaklarıma kayarken aynı işlemi onlarda uyguladım. Ellerim oradan çeneme ve boynuma indi.

Arslan beni seviyor. Canımı yakmaz. Beni kullanıyor ve işi bitince köşeye atıyor. Güvenmiyor, güvense burada oturmazdım. Korumak için oturttuyor. Kalkarsam kafama sıkarlar. Oturursam o hâkim olur. O yönetici, ben köle olurum. O tahtına oturur ben de o isteyince kucağına. Kötü değil. Benden korkutuğu için beni engelliyor. İçmemi engelliyor, nefes alamı sağlayan tek şey bu. Var olmamı sağlayan, beni hayata bağlayan tek şey.

Rehine - BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin