9.BÖLÜM

92 20 4
                                    

Aslında benim için iyi olabilir yeni bir okul fikri. Derslerimi, gideceğim yeni okulda düzeltip üniversiteyi en iyi yerde okuyabilirim. Ek zamanlı olarak da bir iş bulup çalışırım ve şu aile zırvalığına bir son veririm artık.

Bir de Göktuğ var. Alple aynı okulda olduğumuzdan sık görüşüyorduk ama şimdi görüşme ihtihamilimiz daha az bu nedenle Göktuğla da görüşmeyeceğim. Ne hoş. Anlamadığım, çocuğun elinin bana temas ettiğinde dilimin neden tutulmuş olması?

Yaren'e olanları anlattığımda gayet normal karşıladı aslında. Ağlayıp benim gideceğim okula kendisinin de geleceğini söylemesi dışında her şey normal...

Yeni okulumun kayıt işlerim bir gün sürmüştü okula gidemediğimden evde abur cubur yiyerek film izledim. Açıkcası eve tıkılıp kaldım. Annem bir kez odama beni kontrol etmeye geldi. Yeni okulumun kıyafetlerinin düzenlemede olduğu sebebinden serbest giyineceğimi söyledi ve gitti. Filmi kapattıktan sonra cips ve karam poşetlerini çöpe tıkıştırdım. Ilık bir duş aldıktan sonra yatağıma girdim ve kendimi uykunun kollarına bıraktım.

Sabah olduğunu susmak bilmez iyrenç sesli çalarsaatimden öğrendim. Yavaş hareketlerle yataktan kalkıp banyoya yürüdüm yüzümü yıkayıp odama döndüm. Dolabımı açıp giysi aramaya koyuldum. Pijamalarımı çıkardıktan sonra havanın aşırı sıcak olduğunu da göz önünde bulundurarak beyaz bir şort alıp denedim. Bronz ten rengi bacaklarımda gayet de iyi duruyor diye düşündüm ve dolabıma geri döndüm. Kırmızı İstanbul desenli tişörtümü üstüme giyinip saçlarımı salık bırakıp fırçaladım. Gözlerime eyeliner çekip kirpiklerimide uzattım. Aynada son kez kendime baktıktan sonra lacivert düz renk sırt çantamı arkama alıp içine de rastgele bir kaç defter atıp odamdan dışarı çıktım. Merdivenlerden aşağı inerken salondan gelen gülüşme seslerini duydum. Kahvaltı masasında tanımadığım bir kadın ve benim yaşlarımda bir erkek vardı.

Annem onlarla gülerek bir şeyler konuştuğunda şu çocukla aynı okula gideceğimi anlamam çok da uzun sürmedi.

"Günaydın kızım. Bak, Yeşim ablan. Bu yakışıklı da oğlu Mert. Ayrıca okul arkadaşın." deyip tanımadığım sarışın çocuğu işaret etti. Gözlerim bir çocuğa bir annesine kaydığında annesinin yanına gittim

"Merhaba ben Derin."

"Merhaba tatlım. Tanıştığımıza çok sevindim, ayrıca çok güzel görünüyorsun. Oğlum Mert ile de tanışmak ister misin?"

"Ah! Tabii. Teşekür ederim bu arada."

Kahvaltı masasının etrafında bir tur döndükten sonra sarışın çocuğun yanına gidip elimi uzattım gülümsemeye çalışarak.

"Derin."

"Mert."

Soğuk biri desem değil, arkadaş canlısı desem o da değil çözemediğim bir erkek türü ama umrumda bile değil açıkcası. Beni okula götürsün de.

"Anne biz kalkalım geç kalacağız yoksa."

"Tamam yavrum hadi hayırlı dersler."

Sarışın çocuk ayaklanınca ben de kalktım.

"Ee.. Anne, görüşürüz."

"Tamam Derin. Arıyacağım akşam seni, toplantım var geç geleceğim.  Haberin olsun."

Başımı onaylarcasına salalyıp kapıya yöneldim Mert çoktan ayakkabısını giymiş telefonuyla oynuyor bile.

Kırmızı babetlerimi giyip evden çıktım. Mert'in yüzüne bakarken "Arabam garajda. Onunla gidebiliriz istersen?" dedim.

"Bebeğim, oradan bakınca ezik bir şeye mi benziyorum? Tabii ki bir arabam var ve benimkiyle gideceğiz." Göz kırptı. Oha bu da ne demek şimdi. Bebeğim mi dedi o bana?

Son model arabasının kilidini uzaktan kumandayla açtıktan sonra arabasına bindik. Hiç konuşmadan onbeş dakikalık bir yol ilerledik. Araba aniden durunca başımı telefondan kaldırdım ve etrafıma bakındım. İleri düzeyde lüks gözüken bir fransız koleji görüş alanıma girdi. Burası mıydı cidden?

"Mert burası mı?"

"Bak şimdi Derincik. Okula girdiğimizde yanımdan ayrılmayacakmışsın, annem öyle söyledi. Ama kuralları genişletebiliriz. Sevgilim seni yanımda görürse sensenin için iyi düşünmez, ihtimalleri göze alamam. Okulda yanıma gelme güzellik." Ve yanağımdan bir makas aldı.

"Mert inan seninle yan yana dolaşma gibi bir düşüncem yok. İyi oldu bu dediğin. Her neyse derse girelim artık." dedikten sonra elimle arabanın kapısını açıp dışarı çıktım.

Elimle Mert'e gelmesi için işaret verdiğimde arabanın etrafında dönüp yanıma geldi ve beni baştan aşağı süzdü. Birlikte okula yürüdük. Gelen mesaj sesiyle bacağım titredi ve şortumun cebinden telefonumu aldım.
Gönderen: Yaren
Kızım mesaj at demedim mi ben sana? Yakışıklı çocuklar var mı? Bide okulun adı ne?

Gönderilen: Yaren
Sakin ol Yaren. Yeni geldim daha okulun bahçesindeyim çocuk felan göremiyorum. Okulun adı Sabancılar Fransız Koleji.

Yaren'i de atlattım diye düşünüyordum. Telefon elimdeyken yavaş adımlarla yürürken birine çarpmışım. Çarptığım kişinin erkek olduğu belli ama bu ağırlığın altında kalmak canına susamak gibi bir şey. Öksürerek doğrulmaya çalıştım gözlerimi açtığımda kalbimdeki kelebekler uçuşmaya başladı üçüncü kez. Ama bu heyecanım hiç bir şeye benzeyen türden değil.

Ama daha önemlisi Göktuğ'un burada ne işi var?

Benim bu çocuğun altında ne işim var?

Mert niye bana bakıp sırıtıyor?

Niye bütün okul bize bakıyor?

Tamam şimdi kalkmam gerektiğini anladım ama üstümdeki ayıyla aymı fikirde olduğumuz söylenemez.

"Göktuğ?"

"Derin miydi?"

"Evet ama iç organlarım şu an hasar görüyor ve kemiklerim kırılmak üzere."

"Ben kalkayım."

"En iyisi."

Üstümden kalktığında elini bana uzattı. Tutup kendimi yukarı çektim. Silkelenip telefonumu yerden aldım çantamın içine attıktan sonra çantayı da sırtıma taktım. Sağıma soluma baktım. Etrafımda tek bir kişi bile yok! Şimdi bu koca okulda kendi sınıfını bulmaya çalış bakalım Derin Gürsoy.

GAP LİFEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin