12.BÖLÜM

91 13 0
                                    

"Mert?"

"Haydi Derin. Duydun beni." sonunda gözlerini bana çevirmişti.

Sandalyemi arkaya çekip yerimden kalktım. Mümkün olduğunca Göktuğ'a bakmamaya çalışıyordum ki tabii ki yapamadım. Göz ucuyla bakacaktım sadece. Dikkatle gözlerimin içine bakıyordu. Boğazımı temizledim ve tek kelime etmeden arkamı dönüp çekip gittim.

"Sevgilin bizi görürse kötü olurdu hani Mert? Ne değişti?"

"Ayrıldık."

"Ne?"

"Ay-rıl-dık!" Tüm hecelerine vurgu yaparak söylemişti bunu.

O solumda yürürken sinirden kızarmış olan normalde beyaz olan yüzüne bakıyordum. Sarı saçlarının arasından tüm parmaklarını geçirdikten sonra bana baktı.

"Okuldan gidiyoruz, acıktım."

"Ama okul var?" bu dediğime gülmüştü. Niye gülüyordu ki çok mu saçmaydı cidden?

Evet, biraz inekçeydi.

"Ama okulun yemekleri güzel değil?"

"Peki Mert öyle olsun." Sırıtıyordu. Niye sırıtıyordu ki şimdi of.

Okula girerken ki sakin adımlarımızın tersine şu an gayet büyük ve sakin olmayan adımlar atıyorduk. Bahçedeki herkes bize kavgacı bir tipmişiz gibi bakıyordu. Açıkcası haklılardı. Etraftaki herkesi baştan sona süzerken bir kız dikkatimi çrkti. Diğrtlerinin aksine fazla sinir ve kıskançlıkla gözlerini kısıp bize dikmiş bakıyordı. Az sonra ağladığını fark ettim. Çakma kızıl saçları ela gözleriyle fazla uyumluydu. Ve fazla düzgün fiziği eşofmanı üstünde çok güzel taşıyordu. Arkasını dönüp hızlı adımlarla okula gittiğinde yanındaki iki kız da vakit kaybetmeden ona yetişip kollarından tuttu. Fazla geçmeden matematikte aşırı iyi zekam bu kızın Mert'in eski kız arkadaşı olduğunu anlamakta güçlük çekmedi.

Mert'e döndüğümde sırıtıyordu. Arabasının kilidini açtıktan sonra önden dolanıp kendi kapısını açtı ve içeri girdi. Bende yanındaki yolcu koltuğuna kurulduğumda gazı kökledi ve arabayı sahil yolunda bir restorana çekti. İçeriye göz ucuyla baktığımda gayet asil ve kibar insanların çoğunluğunu barındıran bir yer olduğunu anlamıştım. Utana sıkıla arabadan inip şortumun uçlarını çekiştirdim. Bu halime komik gözükmüş olacak ki Mert gülüyordu.

"Ne var?"

"Yok bir şey. Haydi içeri girelim."

Beni kendine çekip elini bel boşluğuma yerleştirdi ve restoranın kapalı kapısına doğru yol aldı. Bizi gören kapıdaki garson tipli adam kapıları ardına kadar açtıktan sonra bir elini aşağı indirip geçmemizi işaret etti.

"Hoşgeldiniz efendim."

Mert ise başını salladıktan sonra deniz gören dört kişilik bir masaya gidip oturdu. Ardınsan gelip karşısına oturdum.

"Seni gördüğümde tıkınıyordun ama eğer açsan önerebileceğim buranın harika lezzetleri var."

"Teşekkürler. Aç değilim."

Başını her neyse dermiş gibi salladı ve garsonu çağırıp bşir şeyler söyledi kendine.

"Annen bu akşam toplantı için yurtdışına çıkmış." Mert konuşmaya naşlamıştı. Pek şaşırdığım bir şey değildi aslında. Annem her ay böyle toplantılara katılır ve ben evde tek kalmamak için Yarenlere giderdim. Yaren demişken. Ah! Çok özledim birtanecik arkadaşımı.

"Bu sebeple dee, Bugün birlikteyiz bebeğim." Muzip bir gülümseme eşliğinde dediklerini tekrar tekrar düşündükten sonra bir sonuca varamadım. Bu sırada yemek gelmişti ve Mert hiç de acele etmeden yiyordu. Sanki okul bizi değilde biz okulu bekliyormuşuz gibi. Aslında sorun edeceğim bir konu değildi ama eski okulumdan bu nedenle ayrıldığım düşünülürse sebepsiz kuruntularımı haklı çıkarıyordum.

Mert yemeğini bitirmiş ve masaya bir kaç kağıt para koymuştu. Arabaya bindikten sonra konuşmaya başladım fazla hevesli gözükmemeye dikkat ederek.

"Nereye gideceğiz? "

"Bara."

"Ha?"

"Duydun Derin. Bara...bu kadar şaşırmış olmanı pekde normal karşılamadım açıkcası. Önceden hiç gitmemiş biri değilsin sonuçta."

Dedikleri beni yerin dibine sokarken annemin bunları Mert'in annesine anlatma ihtimalinin yüksek olduğunu düşünüp aklımın bir köşesine not ettim. Zamanı gelince annemin yüzüne vuracağım bir fırsat daha çıkmıştı önüme.

Eve geldiğimizde giyinmem için bekleyeceğini söyledi ve hiç bana sormadan içeri girdi. Salona kurulup telefonuyla oynamaya başladığında gözlerimi devirip ayakkabılarımla mücadeleye girmiştim. En sonunda ayaklarımdan çıkmayı başardıktan sonra merdivenlerden yukarı doğru çıkıp odama yürüdüm. Dolabımın başına geçip kıyafetlerimi araştırmaya başladım.

Dizleri yırtık açık renk bir yüksek bel kotu bacaklarımdan geçirdikten sonra üstümdeki tişörtü çıkarıp göbeği açık model kırmızı siyah kareleri olan gömleğimi üstüme geçirdim. Aynanın başına geçtiğimde baştan aşağı kendimi süzdüm tam da istediğim gibi olmuştum. İyrenç. Bara ilk gidişimde giydiğim kıyafeti hatırladığım günden sonra bu kıyafetler gayet mâkuldu bence.

Gömleğimin önü tam da pantolonumun başladığı yerde bittiğinden dolayı sevinmiştim.

Arkamı döndüğümde de popomu kapatacak madar uzun olan gömleğimin arka kısmına mutlulukla bakıyordum.

Saçımı dalgalandırıp göz kapaklarıma ince bir çizgi çizdim.

Kendi kendime 'artık hazırım' bakışları attım. Odamdan çıkıp merdivenleri teker teker indikten sonra geniş salonda bıraktığım gibi duran Mert karşımdaydı. Boğazımı temizleyip ilgiyi üstüme çektim. Anında bakışları üstümde gezindi.

"Gerçekten mi? Bu mudur?"

Bu mudur derken dizleri yırtık açık renk yüksek bel pantalonumu gösteriyordu eliyle.

"Evet. Ne olmuş yani? Diğer kızlar gibi göğüs artı bacak dekolteli kıyafetleri mi barda giyecektim yoksa? Saçmalama." bunu derken içimi bir pişmanlık kavradı. Sonuçta hayatımda bir kerede olsa daha demin bahsettiğim kıyafeti giyip bara gitmiştim.

Daha sonra Mert'in onaylamaz bakışları suratımda gezinirken gözlerime dikildi.

"Böyle olmayacak. Odanı göster bana." yüzüne kocaman bir 'what' bakışları atarken beni belimden itip "Haydi başımın belası, haydi." demişti.

Normalde olsa itiraz ederdim ama nedensiz, dediklerine itâat ettim. Zaten önceden de dediğim gibi içinde bulunduğum durum hiç de normal değildi.

Merdivenlerin başına geldiğimizde yanıma geçti.

"Uyuz." O an aklıma gelen ilk şeyi söyleyerek büyük bir aptallık yapmıştım.

Yüzüme bakıp sadece dudağının tek tarafıyla gülümsedi.

GAP LİFEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin