-7-

8.6K 511 372
                                    

Uçaktan inmeden önce Sehun'un bana uzattıkları ilaçları içmiştim. Kendimi birkaç dakika sonra doğum yapacak bir kadın gibi hissediyordum ama asıl gerçekte ben bir kadın değil; kızdım. Satın alınmış bir kız ve hamile olmak için Sehun ve benim aramda asla denilecek boyutta aşk dolu bir ilişki olması gerekiyordu.
Onun ve benim daha önceden- normal bir hayatta tanışıp, birbirimizi sevmemiz, ailelerimizin birbirini tanıması ve büyük bir aşkın olması gerekirdi, asla olmayacak olan şeyi dilemeliydik.
Ama biliyordum ki alışacaktık; Kore'de tek gecelik ilişki ile doğan aşklar vardı. Bizim aşkımız da belki bir para karşılığı alım satımdan doğardı, belki üvey annemin nefretinden doğardı ya da sonsuz nefretimizden doğardı.

Onunla ortak noktam yok denilebilirdi. Onun işi ve kariyeri vardı; benim ise yoktu. O okulunu bitirmişti; ben ise zor bir şekilde liseyi bitirmiştim. Onun sevdiği arkadaşları vardı; benim ise küçükken yastıktan yaptığım oyuncak bir bebek.
O mükemmeller kategorisindeydi fakat ben köleler kategorisinde bile yer alamıyordum. Sadece geçmişim yüzünden yaşadıklarım beni daha alta çekmiyordu, duygu nedir bilmemem benim için olumsuzluktu. İnsanlar mutlu olurlardı fakat ben o duygunun nasıl olunduğunu bile bilmiyorum, nasıl sevilir bilmiyordum, nasıl hüzünlenir, nasıl heyecanlanır... Hiçbirinden haberim yoktu.

Sevgi ve saygı dışında; nefret ve öfke beni büyütmüştü. Üvey annem ve babam; nefret ile öfkeydi. Annem ise sevgi ve saygıydı. Ölmek sadece ona ulaşmamı sağlayacaktı, özlemimi giderecekti. Onun şefkat dolu sesini tekrar kulaklarıma dolduracaktı. Saçlarımı okşayışını tekrar hissettirecek ve bana güzel kız olduğumu söylediği zamanlar tek tek geri dönecekti. Onla tekrar buluşmak için ölmem tek çözümdü fakat var olan korku bana bunu engellettiriyordu.

'' Jee? ''
'' Hun? ''
İkimizde artık kısa adlarımızla hitap ediyorduk birbirimize. Kısa ve hoştu.
'' İyisin değil mi? ''
Sehun 'nun endişeli çıkan sesi ile gülümsedik. Uzun zamandır ağrılarım ilk defa bu kadar hafif geliyordu. Sebebi iki türe bağlanan bu hafif ağrılar beni iyileştirmişti. Belki de geçmişim kadar kötü bakılmayan dakikalarım, Sehun'un destekleri ve benim için gösterdiği iyi niyet benim hafif sancılı geçirmemi sağlıyordu. Belki de verdikleri ilacın etkisi o kadar büyüktü ki hafifletilmiş bir ağrı bırakıyorlardı bana.

'' İyiyim. Sancım hafif. '' dedim arka koltukta otururken.
'' Eve vardıktan sonra bir tane daha içmek istersen içebilirsin. Orada sana iyi bakacağım! ''
Sehun şefkatle elini bana uzatıp elimi tutmayı başardı. Çevreye bakındım.
Kore'nin bilmediğim coğrafyasında geldiğimiz yer mükemmel denilebilirdi.
Deniz ağaçların arasından maviliğini parıldatırken, gökyüzü onun yardımcısı olarak görev alıyordu.
Toplumların buraya geldiğine dair bir iz bile bulunmuyor, yeşilin türlü tonları havayı mükemmel kılıyordu.
Güneş hafif parıltılarını çam ağaçlarının arasında geçirerek yolun sonunu resmediyordu. Huzurun canlandığı bir ortamdı.
'' Burası benim ilk kendi param ile satın aldığım yer. SinSang adası. ''
'' Bir adayı mı satın aldın? ''
'' Hayır. Sadece ilk param ile neler alabileceğimi ölçmeye çalıştım. ''
'' Peki ya sonuç? ''
'' Bu ada dışında, büyük bir ev, iki tane araba, yüzden fazla hizmetçi, on adet otel ve büyük bir alışveriş merkezi satın aldım. ''
'' Ve tüm paran bitti mi? ''
'' Hayır. Bittiğini düşündüğüm zaman paramın bitmediğini anladım ve boşa harcamak yerine gelecek için birikim yaptım. Belki iflas edebilirdik ya da otellerin devri biterdi. O yüzden karım ve çocuklarımla iyi bir yaşam sürmek için birikim yaptım! ''

Sehun 'karım ve çocuklarım 'dediği sırada gözleri parıldamıştı. O sevilmek istiyordu; benim gibi. Yaşanmamış bir aşk yaşamak istiyordu. Nefretin olmadı bir aşk istiyordu.
'' İşte geldik! '' diye bağırdı heyecanın verdiği tutku ile. Ona bakıp gülümsedim ve arabadan çıkmak için yeltenendim.
Sivri yaprakları olan çam ağaçlarının arasında, koyu kahverengi ahşap eve bakındım. Dış bölgesinde sadece posta kutusu bulunan küçük görünümlü evin çevresini gezmeye başladım. Ev sanıldığı kadar küçük değildi, ön tarafı sadece yola açılan bir kapıdan ibaretti ama arka tarafında ufak bir çeşme vardı. Çeşmenin suyu donmamış, ince ve berrak akıyordu.
'' Jee. Buraya gel! ''
Sehun çatının kapattığı bölgenin altında bana sesleniyordu.
'' Yağmur başlayacak. '' diye seslendiği sıra tedirginlikle yanına gidip ona sarıldım.

'' Yağmur başlamadan önce içeri geçip sana evi gösterelim olur mu? Burayı seveceğine eminim. ''
Ellerini ellerime kenetlerken kurduğu cümleye uyup sıcak olan eve girdik. Devasa bir salonu ya da aşırı derece beyaz bir yatak odası yoktu. Salon, yemek odası ve mutfak birleşik bir şekilde alt katı temsil ediyordu. Evin dış cephesinin hâkim olduğu kahverengi tonları; iç cephesinde siyah ve kırmızıyla birlikte hükmünü sürdürüyordu.
Uzun olmayan tahta merdivenlerin ardında sadece yatak odası ve onun içinde bulunan banyo vardı. Üst katta farklılık yaratan tek renk mavinin açık bir tonuydu.
'' Beğendin mi? ''
'' Belki. Buraya daha önce hiç geldin mi? ''
'' Bu adaya mı? Dört yıl önce Kai ile tatil için gelmiştik. ''
'' Kai ile kaç yıldır arkadaşsınız? ''
'' Emin değilim. Belki on belki on beş. Ya da daha fazla. ''
'' Kai'yi çok seviyor olmalısın. ''
'' Aslında hayır. Gece uyanıp dört tabak pilav yiyen sonra da göbeğini kaşıyarak uyuyan birini sevmem doğru olmaz. '' dedi küçük kahkahaları arasında.

**

Sehun'dan izin alarak banyoya girdiğimde; bedenimdeki hatıraları görecek olmak canımı yakmıştı. Sırtımda ve göbeğimin üstünde var olan izler.
Sıcak su bedenime her değişinde o izlerin yanışı ve yerine yenilerinin açılması, üvey annemin adımı her seslendiğinde bedenime dolan korku, sancılarımın en derin ve acı verenleri, babamın anneme ihaneti ve annemin son sözcükleri. 'Güzel bir yaşam sürmeye çalış! '

Sevgili anne; bu olmayacak biliyor musun? Sehun bana iyi de baksa o benim gerçek aşkım olmayacak, üvey anne her yerde beni izliyor biliyor musun? Babam ise yeni birkaç kadınla zaman geçiriyordur belki. Sen gittikten sonra karanlık elimi tutmak yerine bedenimi ele geçirdi. Babam bana bir kere bile 'canım kızın 'lafını kullanıp öğüt vermedi senin gibi, üvey annem benim korkularımın ana kaynağı oldu. Daha mezarın bile nerede bilmiyorum, biliyor musun? Özlem ne demek anca bu denli anlaşılır, sana o kadar hasret duyuyorum ki. Bir kız babasına âşık olurmuş ama ben sana âşık oldum anne. Neden?

Neden benim babam beni sevmedi ve her içkili gününde beni dövdü? Neden senden hemen sonra üvey anne ile evlendi ve benim korkularımı yarattı? Neden ben tensel temastan korkuyorum? Neden ben üniversite okumadan evlendim ya da neden ben sen olmadan yaşıyorum? Neden giderken beni de yanında götürmedin? Sende mi benden bıktın? Benden hiç bıkmayacağına dair söz vermiştin. Bu sözün hala geçerli mi anne?

Sana damadından bahsedebilir miyim? Tanrı beni izlemene izin veriyor mu bilmesem de Sehun bana iyi davranıyor. Hastalığımı biliyorsun değil mi? Bana hep desten oldu. İlaçları ile, sevgi dolu sözleri ile ve bana o sıcak sarılışları ile iyileşiyorum. Bana söz verdi biliyor musun? Ben izin vermedikçe cinsel bir şey olmayacak ama o hep beni aniden öpüyor. Dudakları dudaklarımın üstündeyken yanaklarım istem dışı kızarıyor.

Onun izlerimi görmesini istemiyorum anne. Üvey anne ve babamın benim üzerindeki etkilerini görmesini istemiyorum. Bedenimin çirkinliğini görsün istemiyorum.
Ben sadece, seni istiyorum artık anne. Sensiz olmadığını anladım, yaşamak için bir sebebim kalmamıştı. Çünkü ben her nefes aldığımda ölmeye başladım anne. Fazlalık gibiyim bu dünyada, öldürülmesi gereken bir hamam böceği.
'' MinJee? İyi misin? ''
Duyduğun ses damadının sesi anne. Onu da sev olur mu? Belki uzun bir süre sonra seni tekrar özler ve o zaman yanına gelmek için elimden geleni yapacağım.
'' Hun çıkıyorum. Odadan çıkar mısın? ''
'' Elbette. Kıyafetlerini yerleştirdim. ''
Ağladığımı fark ettiren gözyaşlarımı sildim. Her banyoya girdiğimde sözcükler düşüncelerimden öyle geçer ve annem için ulaşılmasını umardım.

Bornozumu alıp bedenimde izinsiz gezinen buhar tanelerinin üstüne serdim. Çığlıkları kulaklarımda yankılanan buhar tanelerinin yeni planı kıyafetlerimi giymemi engellemekti. Onlarla verdiğim savaşların olmayacak sonu ile odama geçip iç çamaşırlarımı giymek için çaba sarf etmeye başladım. Sutyenimi taktıktan sonra soğuk kapmamak için ince bir atlat geçirdim.
Dolap ikiye ayrılıyordu; Sehun'un kıyafetleri ve benim kıyafetlerim.
Siyah dar bir pantolonu gözüme kestirip giyerken, koyu gri olan boğazlı bir kazağı gözüme kestirdim. Islak saçlarımın arasında geçemeyen kazak ile odanın kapısı açılmış ve tam arkamda biten ayak sesleri kalp atışımın hızını arttırmıştı.

'' Hey sakin ol. Benim! ''
'' Hun? Ah yardım eder misin? ''
'' Sizi kötü buharlı su tanecikleri! ''
Son söylediği söz ile ellerini kazağın uçlarından tutarak bedenimi sardı. Kolları belimde kendi için hazırlattığı yer ile çenesini omzuma koydu.
'' Biliyor musun? ''
'' Neyi? ''
'' Hayatımı değiştirdiğini. ''
Elleri ile beni kendine çevirip, dolap ile arasında aldığı sırada kalbimin atış hızı arttı.
'' Balayında, hep iyi geçinelim olur mu? Deneyelim. ''
Deneyelim!

Evlilik Oyunu ✔ | SehunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin