-3-

10.2K 669 120
                                    

Hizmetçinin devasa salona gelmesiyle Kai ile Sehun arasındaki göz kırpmama yarışları da son bulmuştu.
'' Sana demiştim Sehun. Yengeme yandan yandan bakacağım diye şaşı oldun! ''
Kai'nin kazanması ve Sehun'a laf yetiştirmesi üzerine yemek masasındaki yerlerimizi almıştık. Koyu kahverengi ayrıca siyaha çalan yemek salonu on ya da on beş tane hizmetçi ile doluydu.
'' Sehun? '' korkakça adını tekrarlarken bana bakıp gülümsedi.
'' Acaba ben yemesem olur mu? ''
'' Hayır! Yanıma oturacak ve az da olsa bir şeyler yiyeceksin. '' dedi ve yanında bulunan sandalyeyi çekip kafasıyla oturmam için işaret etti.

Ben asla masada; toplum içinde yemek yememiş bir insandım. Sanırım liseye geçtiğim zaman evde büyük bir yemek veriliyordu ve ben de üvey annemin bana uygun gördüğü elbiseyi giymiş misafirleri bekliyordum. Misafirler tek tek masadaki yerlerini alırken üvey annem beni saçımdan çekerek duvara sertçe kafamı vurmuştu.
' Sen asla bu kadar kusursuz bir masada yemek yiyemezsin anladın mı? Senin gibi bir böcek asla masalarda yemek yiyemez! '
Bana o gün söylediği sözler üzerine hep odama yemek götürür, orada yer ve bulaşıklarımı üvey annem kızmasın diye güzelce yıkamaya çalışırdım.
Yine bu şekilde bir yemek yediğimde üvey annem odamda yediğimi görmüş ve iki tana tabağı vücudumda kırmak üzereydi. O zamanların etkisi hala bedenimde dolanırken yemek masasında titrediğimi hissettim. Mutfaktan üvey annem çıkacak ve beni dövecek diye titriyordum sadece.

'' Yenge ... İyi misin? ''
Kai'ye birden korkakça bakmaya başladım. Kulaklarımda yankılanan üvey annemin sesiyle tırnaklarımı avuç içime bastırmaya başladım. O her yerdeydi biliyorum. Evlenmiş olmam, farklı bir evde kalıyor olmam ya da ondan uzak olmam üvey annemin beni bulamayacağı anlamına gelmiyordu. O beni izliyordu; her zaman izlemiş ve zayıf anımda benim canımı yakmıştı. O beni duyuyordu; her zaman sesimi işitirdi. Fazla su kullandım diye döverdi, mutfağa girdiğim için döverdi. O benimle hep konuşurdu; söyledikleri her zaman kulaklarımda yankılanırdı.
' Gereksin evlat! '
' Seninde ölme sıran aslında! Geber! '
' Sen bir çocuktan çok sürtüksün! Satılık sürtük! '

'' Min Jee? ''
Duyduğum ses ile birden sandalyeden sertçe ayağa kalktım. Yine onun sesini duymuştum. Bana bağırışlarını, vuruşlarını, hakaretlerini. Hepsi kulağıma dolmuştu.
'' Min Jee? ''
'' Sehun? ''
Ne dediğimi bilmiyordum ve dediğim şeyleri kavramam geç oluyordu. Sehun ve Kai bana endişe ile bakıyordu. Gözlerimi kapadım ve derin bir nefes aldım.
'' Sehun? ''
'' Benimle gel! ''
İçten olan gülümsemesini bana sunarak elimi kalın diyemeyeceğim parmakları arasına aldı ve yemek odasından yavaşça çıkartıp odamıza götürüp kapıyı ardından kapattı.

'' İyi misin? ''
Sehun ellerini omuzlarıma yerleştirirken söylediklerini kavramaya çalıştım. İyi miydim? Hiç iyi oldum mu?
'' Sehun ben... ''
'' Onun yaptıkları geldi değil mi aklına. Ben buradayım tamam mı? Kai'yi gönderip yanına geleceğim. Tamam mı?''
Onun gitmesine izin vermeden kaslı bedenine sarıldım. Ağlamıyordum ya da iç çekmiyordum. Şu an sadece birine uzun süre sarılı kalmak istiyordum. Çocukken hiç sarılamazdım babama. Bana kızardı. Bağırır ve tokat atardı. Çocukluğum hep dayak yemekle meşgul geçmişti ve bu benim için korku olmuştu.

Sehun korkakça ellerini belime sarıp başıma bir öpücük kondurdu.
''Geri geleceğim. Söz veriyorum! ''
Ellerini yavaşça belimden çekti ve gülümsedi.
Gülümsemesini anlatmak için duygu hissetmem lazımdı ama duygu olmadan bile gülümsemesine bir anlam verebiliyordum. Küçük dudakları vardı, kusursuz pembesi dudakları. Yuvarlak bir çene yapısı ve çatık kaşları ile uyumlu dudakları. Amatörce gülümsemesi vardı. Dişleri fazla görünmüyordu ufak tebessüm sunduğunda... Sevdiği bir kişiye gülümsediğinde gözleri parlıyor ve kusursuzluk belirtisi gösteriyordu. Eğer değer vermediği ya da sevmediği birine gülümsüyorsa gözleri karanlığa kapı açıyordu.

Hizmetçilere hep o karanlık ile tebessüm sunardı, içten olmayan tebessümü ile istediklerini söylerdi. Kai'ye gülümsediğinde ise gözleri parlardı; emindim ki bu iki arkadaşın güveni birbirine sonsuzdu. Sehun ona gülümsediğinde dişleri düzgün bir sırada görünüyordu. Ten rengi kadar beyaz olan dişleri, gözlerindeki kusursuz parıltı ile bütünleniyor; dostça bir gülümseme ona sürülüyordu.

Odadan çıktığında kendimi yerde hissettim. Karanlık bir alan ya da aydınlık bir yer değildi. Duygusal çöküntü yaşadığımı biliyordum.
Çocukluğumdan kalan anılar, büyük etkiler, üvey annemin sözleri, evlilik, Sehun. Hepsi duygusal çöküntü sebebimdi. Sadece gözyaşı yoktu. Titreme yoktu. Korku yoktu.
İçine atıldığım büyük bir boşluk vardı.
'' Yenge ben gidiyorum. Yarın iş yerine gel. Balayından önce seni son kere görmeliyim! ''

Kai'nin alt kattan bağırmasıyla yerden kalktım ve odadan çıkıp onların yanına gittim.
''Balayı mı? ''
'' Kalas söylemedi değil mi? ''
'' Kapa çeneni seni salak! ''
Sehun ile Kai laf yarışına girdikleri sırada merdivenlere oturmuş onları izlemeye başlamıştım.
'' Kalas olduğunu kabul edemiyorsun. Bunu yengeme de söyledim. Tam bir odunsuz adamım. Hem de saf ağaç! ''
'' Kalas? Ah tanrım Kai; Min Jee burada olmasa sana yapacağımı bilirim ben! ''
'' Sen mi? Bana? Ah yine rüya görüyorsun adamım. Kalasların beyni olmadığı doğruymuş. Plastik adam ne haber? ''
'' Plas. Ne? ''
'' Yenge kaç kaç. Bu seni yer valla bak. Kaç! ''
Kai'nin son söylediği üzerine kahkaha atmaya başladım. Mimikleri, konuşurken yansıttığı duygu, el hareketleri. Birden kahkaha atmamı sağlamıştı. Koyu kahverengi teni, dolgun dudakları ve kahverengi gözleri kahkaha atarken, Sehun'un gözleri gibi parıldamıştı.

'' Yengem kafayı yedi. ''
Ona sarılmadan önce söylediği şey ile Sehun gülmüştü ve ardından da Kai'nin kafasına vurmuştu.
'' Yengene hakaret etme. Terbiyesiz çocuk! ''
'' Ben en azından çocuğum. Tavuk değil! '' dedi ve gülmeye başladı. Anlam veremediğim cümlesine karşı garip bir şekilde bakmaya başladım. Şaka mı yapmıştı?

**

Kai gittikten kısa bir süre sonra Sehun benim için özel bir yemek hazırlatarak film izlemeye karar vermiştik. Aynı koltukta fakat en uzak köşelerde oturuyorduk. O bir uçta; ben bir uçta.
Benim elimde ufak sayılmayan bir tepsi, Sehun'un elinde ise DVD kumandası vardı. Bana vereceği ceza aklıma gelince korkak kafamı ona doğru çevirdim.
'' Sehun? Bana vereceğin ceza --? ''
'' Ha? Uh evet. Sana ceza olarak benimle sarılarak film izleyeceksin! '' 

Evlilik Oyunu ✔ | SehunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin