-17-

5.2K 350 38
                                    

Beyaz ya da siyah; iki renkte vardı bir dünyada. Beyazlar da siyahlar da aynı görev için beraber kalıyorlardı.
Yaşamak ve ölmek!
'Öldüm mü?' sorusu ile karşılaşmak istemesem de hatırlamadığım düşünceler ile boş iki duvardan oluşan siyah ve beyaz koridorda yürüyordum.
İyi ya da kötü bir sürü ses kulaklarımda doluyor, umutsuz adımlarım bir ileriye daha sürüklüyordu.
'Hastane' diye düşündüm. Ölüler morgda bekler ve toprağa karıştırılır.
Sehun; o da ölmüş müydü?
Ya da morgda beni görüp bembeyaz kesilmiş ve kalbine derin bir acı saplamış mıydı?
Onun üzülüp ağlamasını istemem, ona kıyamam.

Koridor karanlığa daha da bulandıkça sonundaki ışık o kadar çok parlıyordu. Yavaş yavaş görüntüye giren kalın gri demirli kapılar ile çürümeye başlamış et yığınlarının çığlıkları yankılanmaya başladı.
Kiminin saçı tamamen gitmiş ve kafatasında kırıklar oluşmuştu, kimin kolu ile bacağı farklı yerlerdeydi. Tek ortak noktaları gözleriydi; boş çukurlar!
Acı dolu çığlıklarından çıkan tiz sesler, bazen bir kelime gibi yankılanıyordu.
'' Annen ''
'' Seni ''
'' Bekliyor ''
Son bir karanlık kapı vardı; pas tutmuş demirlerin üzerinde diş izleri. Demirlerin arkasında ince soluk bir beden, kafasının yarısı yoktu ve vücudu yosunlarla çevriliydi.
Gözlerimi ondan ayırıp son ve ışıkla dolu olan kapıdan geçtim.
Büyük bir oda.
Yayılan güneş ışıklar sebebiyetinde sarıya dönen duvarlar ve tüm çiçeklerin süslediği tatlı aromalı koku...
'' Cennet! ''
Sesimin tınısı boş duvarlarda dolanırken etrafıma baktım.
Daha önce fark edemediğim beyaz yatağın üstünde uzun ve griye dönen saça sahip bir kadın.
'' M-Merhaba Efendim. ''
Sesimin titremesini umursamadan bir adım attım.
'' Ben Oh MinJee. Burası neresi? ''

Bir adım daha attıktan sonra yerde çatlama sesi duydum. Başımı yavaşça yere çevirdiğimde camdan ince tabakanın çıplak ayaklarımın altındaki çatlakları belli oluyordu.
'' MinJee? ''
Kafamı kaldırıp yaşlı kadına baktığımda gözlerime hücum eden gözyaşlarına anlam veremedim.
Eğer onun yanındaysam dünyaya veda etmişim demektir.
'' Anne! ''
Camın kırılma sesi kulaklarımda yankılanırken, çığlık atmama gerek olmayan yumuşaklıkta bir yere düşmüştüm.
'' Anne! ''
Onu bulamıyordum, uzun özlemden sonra onu bulamıyordum.
'' Anne! ''
Tekrar bağırdım.
Yumuşak yastığın ucunda ufak uğur böceğine baktım. O yoktu yine gitmişti. Beni önceden terk ettiği gibi yine gitmişti. Beni yine kalbimden bıçaklayıp toz olmuştu.
'' O yine gitti uğur böceği. Yine! ''
Hıçkırıklarım boş boş yankılanırken çevremdeki dünyanın yine hareketlendiğini hissetmiştim.
Ellerimi gözlerimden çekip çevreye baktım.
Sadece iki kapı vardı.
Üzerinde ise ikişer cümle.
'Sevdiğin adam! ' ve ' Annen! 'Ayağa kalkıp birkaç adım geriledim. İkisinden birini seçemezdim.
'' MinJee'm... Buraya adımını atmaman lazımdı! ''
Etrafıma bakındım. Annemin sesinin yankılandığı yere baktım. Kocaman karanlıkta parlayan uzun gri saçları ve özlem dolu gözlerini kavradım.
'' Annem! ''
Gözlerime tekrar hücum eden yaşlarla, anneme doğru yürüdüm.
'' Küçük masum bebeğim. Burada olmaman lazımdı. Delikanlı ile yaşayacağın nice anıları geride bırakamazsın kuzum! ''
Kollarımı yaşlanmış olsa bile genç görünen vücuda dolayıp sıkıca sardım. Kokusu gittiği günden beri burnumda tütüyordu, sıcaklığı o günden beri vücudum tarafından aranıyordu, rahatlatan o ince, muntazam sesi kulaklarımın tüm pasını atmaya yetmişti.
'' Seni çok özledim, bıraktığın günden beri özledim. Ben sensiz yaşayamıyorum annem. Bırakma artık beni! ''
Fısıltı gibi ince çıkan kırılgan sesim ile ağlamamı devam ettirdim.

'' Babam bana vurduğunda senin yanına gelmek istedim, üvey anne beni korkuyla büyüttüğünde yanına gelmek istedim, zorla evlendirildiğimde yanına gelmek istedim, üvey anne beni kaçırdığında yanına gelmek istedim! Neden beni kabul etmedin annem? Neden? Onların da beni istemediği gibi sen de mi istiyorsun? ''
Başıma kondurduğu zayıf öpücüğü ile fısıldadı.
'' Sen yanımda olmanı istediğim tek kişisin meleğim. Ama genç delikanlı hep yalvardı, senin onu sevmen için. Ve bende dua ettim, onu sevmen için! Kıyamadım siz iki gencin dileklerini, gözyaşlarınızı... ''
Tekrar başımı öptü ince dudaklarıyla.
'' Benim yüzümden o genci bırakamazsın meleğim. O seni çok seviyor, yaşayacağınız mükemmel zamanlar sizi bekliyor. Korkularının hepsini sileceksiniz aşkınızla. Benimle burada kalırsan kalbiniz acıyacak! ''
'' Anne! Sende geri gel! Yalvarırım! ''
'' Ben o dünyadan alınalı çok oldu Min. O dünya beni bırakalı çok oldu. Ama burası benim için güzel bir ev, benim için güzel bir hayat. Senin hayatın hala orada devam ediyor! ''
'' Anne! ''
Derin bir nefes alıp ayrıldım.
'' Ben senin kızınım değil mi? O zaman neden benim kötülüğümü istiyorsun? Neden yanında kalmama izin vermiyorsun? Ben orada acı çekiyorum, acı! Hep canım yanıyor. Neden beni de yanından savsaklıyorsun? ''
'' Güzelim. Seni yanımdan savsaklamıyorum. Sen evlisin, delikanlı yoğun bakım ünitesi başında gözyaşları ile seni bekliyor. Sürekli yalvarıyor! ''
'' S-Sehun. ''
'' Eşin, arkadaşın, sırdaşın, kardeşin, abin... O senin her şeyin olduğu için şans senden yana. Artık üzülmeyeceksin, artık gözyaşı olmayacak. Yeter ki ona geri dön ve sarıl. Sana milyonlarca söz verdi, her birini yapacak. Korkma! ''

Başımı yere çevirip yosunlu taşları izledim. Annemi yıllardır görmüyordum, Sehun'u ise yıllardır görmüyormuş gibi hissediyordum.
Mutlu olduğumuz zamanları düşündüm, balayının ilk günleri, ilk gecemizi, birbirimizle dalga geçtiğimiz dakikaları, rüyalarımı, her sabah gülümseyerek uyandığımız anları, beni öpmesini.
Annem ile geçirdiğim zamanları hatırladım.
O korkunç evde korkunç işkenceleri, babamın tiksindirici sözlerini, bana bakışlarını. Annemin beni korumaya çalışması, bana öğütler vermesi, ölmesi.
Kalbime saplanan ağır sancı ile yere oturdum.
'' Burada durmaya devam edersen, ölmüş olacaksın. Git! ''
Anneme baktım; gözyaşlarıyla dolu gözlerini ve bana uzatmış olduğu eline.

'' Anne. O beni seviyor değil mi? Ben artık mutlu olacağım. O beni mutlu edecek. Beni o dünyada ne bekliyor bilmiyorum ama Sehun var yanımda. Hım? Sehun olacak hep yanımda değil mi? ''
Son anda bağırdığımı fark ederek ağzımı kapattım.
'' Küçük bir armağanın var ona, umutla beklediği armağanın. ''
Anneme sarıldım. Son sarılışımdı belki, kokusunu son içime çektiğim andı. Sıkıca sarıp hafızama kazıdım.
'' Annen seni hiç bırakmadı bebeğim. Annen seni hep sevecek! ''
Koşarken duyduğum son cümle ile son gözyaşı akıp gitmişti.
Sehun'dan umudumu kesmeden o kapıdan geçip siyah boşluğa düştüm. Ne olduğunu bilmediğim tiz bir ses.
'' MinJee'm. Bana geri döndün! ''

Evlilik Oyunu ✔ | SehunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin