-8-

7.9K 513 109
                                    

Sehun'un düşüncelerini kavramak biraz daha kolaylaşıyordu. Günler geçiyor ve anlaşma olanağımız daha çok artıyordu.
Neredeyse üç gündür bu adadayız ve yemek hazırlamakta ikimizin de sorunları vardı. Aslında onunla kahkaha attığım tek yer mutfak değildi.
Tavuğu fırında pişirmek yerine tavada pişirmeye çalışıp kül olana kadar yakmak zevkliydi ama onunla konuşmak, kimi zaman uğraşmak ya da yeni şeyler denemek eğlenceli oluyordu.
O bana, bende ona korkularımdan bahsediyordum.
'' Sehun? ''
'' Efendim bebeğim? ''
'' Peki, senin en büyük korkun ne? ''
'' Ne olduğunu gerçekten bilmek istiyor musun? ''
Başımı evet anlamında salladım.
'' Sana birkaç şey fısıldamıştım hatırlıyor musun? İşte senin de bir gün beni o şekilde bırakacağını biliyorum. Eğer öyle bir şey olursa en değerlimi kaybederim. Bu da benim en büyük korkum oldu. ''
'' Ama bu evlilik zorunlu – ''
'' Biliyorum ve o yüzden seninle yeniden başlamak istiyorum. Üvey annen ya da başında bekleyen, sana dik dik bakan hizmetçiler olmadan yeniden başlamak istiyorum. Belki kimi korkuların bize engel de olsa onları yenmen için elimden geleni yapacağım. ''
'' Yeniden başlamak geçmişi düzeltmez ama. ''
'' Geçmişin sözlükte olan anlamı geçmişte kalan demektir. Geçmiş değişmese bile gelecek değişecek. ''
'' Sana güvenmek istiyorum! ''
'' Tüm korkularında da mutlu olduğun anda da ağladığın zamanlar da bile bana güven. ''
Pembe dudakların sessizce dudaklarımın üstünü kaplaması, yeniden bir yaşam kurma düşüncesi ve mutlu bir hayat istemem; ona beceriksiz karşılıklarımdan birini vermeme yetmişti.

-

Her gözlerimi kapadığımda Sehun'un o günkü sesi kulaklarımda yankılanıyordu.
Ona güveniyordum. Bana dokunmayacağını biliyordum. Söz vermişti!
'' Jee? ''
Boş boş baktığım televizyondan kafamı çevirdim.
'' Hun? ''
'' Hadi yüzmeye gidiyoruz. Kalk! ''
'' Sehun ben yüzmeyi bilmiyorum! ''
'' Sana öğreteceğim hadi. ''
Ellerimi kendi ellerine hapsederek evden çıkarttı.
Yüzme ile ilgili bir tek anım bile yoktu çünkü hiçbir zaman istememiştim, istersem dayak yiyeceğimi öğrenmiştim çünkü.
'' Hun yavaşla. Ah ayağım! ''
Kafasını geriye çevirip bana baktıktan sonra gülümsedi ve beni kucağına alıp koşmaya başladı. Ağzımdan çıkan çığlık ve ardından gelen kahkahalar eşiğinde – sadece ikimize ait olan ada da ki sahile varmıştık.
'' Mayo almadık yanıma? '' dedim nasıl suya gireceğimizi merak ederek.
'' Sadece üstlerimizi çıkartalım. Ben şortum ile gireceğim. Sende iç çamaşırların ile gir. ''
'' İç çamaşırlarım ile mi? ''
'' Üzgünüm! Sadece rahat edersin sanmıştım. ''

Onu biraz olsun kırdığımı fark ettiğimde, ayaklarıma çarpan soğuk dalgayı umursamayarak yavaş bir şekilde üstümü çıkarttım. Vücudumda olan yaraları daha önce görmüştü.
'' Hadi sen gir. Ben yüzmeyi bilmiyorum! ''
Elimi tekrar tutup beni kendine çekti ve sarıldı.
'' Sakin ol ve sana öğretmemi bekle. ''
Başımla onaylayarak ben soğuk denize sokmasına izin verdim. Her adımımda biraz gerilsem de Sehun'un güven veren tutuşları sayesinde tuzlu su bedenimi esir almıştı.
'' Şimdi sakin ol. Ayağın yere basacak tamam mı? ''
Ben yavaşça yere bıraktığında ellerini daha sıkı kendi ellerime kenetlemiştim. Onun dediği gibi ayaklarım yere basıyordu ama bilmediğim bir şeyi öğrenmek heyecandan çok korku yaratmıştı bedenime.

Yürümeyi öğrenmek isteyen bebek heyecanlı ve meraklı da olsa bedeninde 'düşeceğim 'korkusundan dolayı öğrenmesi geç oluyordu.
Konuşmayı öğrenen bir bebekte bu duruma uyuyordu. Saçma söylediği sevimli kelimeler arasında çıkacak olan peltek sesin yanlış olmasında korktuğu için zor oluyordu.
'' Hunnie. Şimdi ne olacak? ''
'' Hmm... ''
Bedenimi kendi sırtına alıp; tuzlu, mavi ve huzur veren denizin içine daldı. Kulaklarıma dolan su, ilk başta ağzımdan kaçan çığlık, tuzun tadı, Sehun'un yüzmesi...

Onunla 'deneyecektik '.
Sevmeyi,
Özlemeyi,
Birbirimizi tanımayı,
Korkmadan adım atmayı,
Korkularımızı yenmeyi ...
Hepsini deneyecektik. Birbirimize güvenmeye başlayınca ise âşık olacaktık.
Zor da olsa onu sevmek istiyorum, onun kollarının arasında ısınmayı, ağladığım tek omuz o olmasını istiyordum. Hissiz olan dünyamda onun bana his katmasını istiyordum. Acıdan başka duyguları öğretmesini istiyorum onun bana.
Sevgiyi ve aşkı...
Merak ve özlemi.
Sabırsızlık ve kusursuzluk.
O beni 'kusursuz' diye tanımlıyordu ama ben kusursuz değildim. Vücudum da asla istemeyeceğim türde yaralar vardı. Kimi duyguyu hiç tatmamış bir kalbim vardı.

'' Jee-ah. ''
Suda boğuk çıkan Sehun'un sesini duyduğumda gözlerimi açtım. Bedenimin yarısı suyun dışındaydı.
'' İyi misin? ''
'' Kulağıma su kaçtı. ''
İkimizin kahkahası boş sahilde yankılanıyordu. İyimser ruhlar bize gülümserken; kötü olanlar lanet diliyordu.
Ellerini belimden çekip kafamı hafif yana yatırıp kulağıma yavaşça vurdu.
'' Biraz daha iyi misin? ''
'' Teşekkür ederim. ''

**

Sehun ile kumların üstünde yatıyorduk. Boşlukta ve yalnız olan ama bir o kadar da özgür bulunan yıldızları izliyorduk.
Onlar ile kendimi karşılaştıramıyordum. Onlar özgürdü. Ben de özgürdü kimi düşüncelere göre;
Halkım başka ülkeler ıstırap çekmiyordu, gece çıkmama yasağımız yoktu, erkekler ile saygı çerçevesi dışında konuşabiliyoruz, elbise – etek ya da şortların boyuna karışılmıyordu.
Biz bu konudan özgürdük, ben bu konudan özgürdüm ama;
Korkularım beni kısıtlıyordu, üvey annem ve babam beni kısıtlıyordu .. Parmağımda takılı olan alyans yüzük beni kısıtlıyordu, üniversiteye başlamamış olmam beni kısıtlıyordu.
Hayat bana hep zorluklar çıkartıyor ve benden onu aşmamı istiyordu. Küçük bir bedeni iki duvar arasında sıkıştırıyor ve oradan kurtulmasını istiyordu.
Ben küçük yükseltiden çıkamazken bana ulaşılması zor hedefler gösteriyor ve onları takıntı haline getiriyordu.
Hayat bana düşmandı. O da diğerleri gibi sadece köşeye sıkıştırır ve oradan kurtulmamam için daha çok engel koyardı.
Maddi olarak da manevi olarak da. Para artık sonsuz değere sahipti. İnsanlar para ile bir şeyler satıyorlar ve aldıkları para ile daha çok şey almak için çabalıyorlardı.
Peki neden bir insan sevgiyi satın almaz ki? Sevgi bu kadar bencil bir şey değildi. Sevgi; su gibi ihtiyaç duyduğun bir şeydi. Sonsuza dek yanında olması gereken bir şeydi.
Ağzı açlıktan kokan ve parası olmayan biri de olsa; yanına bulunan birine sevgi ile bahşedilmişse onlar ölürken bile mutlu ölçekti. Sonsuza kadar sevgi bulunduracaklardı ve o sonsuz sevgilerinin formülünü bir sır olarak mezarlarında saklayacaklardı.
Sehun'un bana bakışları ile tutmaya çalıştığım yıldızlardan elimi çektim. Onun gözleri baktığı kişiye göre sevgi ile parıldıyordu.
'' Seni öpebilir miyim? ''
'' Ne? ''
'' İlk defa soruyorum o yüzden büyüyü bozma. ''
Gülümsedim ve başımla onayladım. Ona izin veriyordum kimi zaman. Denemek için bir adımdı. İlk tanışmış gibi geçecekti zamanlarımız. Ve eğer seversek mutlu olacaktık.
Pembemsi dudakları dudaklarımla buluştuğunda korkakça karşılık verebildim sadece. O her öpüşmede gözlerini kapatıyorken ve hissettiği duygular elimi tutuyorken; ben korkuyordum. Dudakları yumuşaklığını kaybedip sert bir öpüşme sunduğunda geri çekilmek istedim, kaçmak. İki eliminde kavradığı bileklerimi sıkınca bedenimde oluşan gerginlik fazlalaşmıştı. Ben ona güveniyordum.
Ellerinden teki sutyenime dokununca ağzımdan çıkan çığlığa ve Sehun'un büyükçe açılan gözlerine engel olamamıştım. Suratına çarpan sert tokattın sesi. Ben ona güvenmiştim.

Evlilik Oyunu ✔ | SehunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin