P- Patricia

71 2 5
                                    

Phoenix bunun nasıl olabileceğini anlamaya çalışıyordu. Uzun zamandır her şey rayında gidiyordu. İsteği dışında kimse  kendisi hakkında bir bilgiye ulaşamamıştı. Patricia' nın bundan daha fazlasını da bildiğini düşündü. Ama nasıl!  Bu durum şimdiye kadar çizdiği imajı ve kariyerini sarsabilirdi.Tüm bunlar aklından geçerken Patricia'ya duvar gibi bir yüzle baktığını farketmemişti. Patricia onun bu sessizliğinden oldukça ürküp konuşmaya başladı.

- Phoenix neden susuyorsun? İleri gittiğimi biliyorum. Ama asla sana zarar verecek bir şey yapmadım.

- Gezetecilere  falan konuşmaktan mı bahsediyorsun Patricia? Ne yani ünlü iş adamının şok eden geçmişi diye magazin kanallarında haberim mi yapılacak?

- Yok artık! Phoenix böyle bir şeyi asla yapmam. Niyetim bu değildi.

- O zaman derdin ne? Üç yıl sonra karşıma çıkıp bana sakladığın geçmişini öğrendim diyorsun. Neden şimdi? Senden hoşlandığım için seni araştırdım diyorsun ama bunların hepsi yalan. Çocuk mu kandırıyorsun Patricia, çok fazla takıntılı kız tanıdım. Benim hakkımda bilgi edinip sonrasında toz olmak takıntılı birine göre değil. Daha çok bir ajan işi gibi. Eğer bana bir yalan daha söylersen üzgünüm ama bu konuşmayı bitirmek zorunda kalacağım. Sende geldiğin yere geri dönebilirsin.

- Phoenix sakin ol her şeyi anlatacağım.

- Anlat o zaman! Ben hakkımda ki tüm kayıtları sildirdim,  ismimi bile değiştirdim. Ben kendimi yeniden yarattım, büyüttüm. Nasıl ulaşabildin, nereden öğrendin? Kimin için öğrendin? Her şeyi bilmek istiyorum.

Patricia onu sakinleştireceğini düşünerek Phoenix'e yaklaştı. Kollarını boynuna doladı ve dudaklarına minik bir öpücük kondurdu. Kucağına oturmak üzereydi ki Phoenix onu itti.

- Patricia ! Anlat.

Patricia bir an için bocaladığını düşünüp sandalyesine tekrar oturdu.
Anlatmaya nereden başlayacağını kestiremedi. Takıntılı kız hikayesinin işe yarayacağını düşünmüştü. Biraz zaman kazanıp Phoenix'i ikna edecek bir şeyler anlatmalıydı. Neyse ki böyle durumlarda kafası hızlı çalışırdı. Bu sefer Phoenix'in ne kadar zeki olduğunu hesaba katıp daha ikna edici bir şeyler uydurması gerekiyordu. Ne zaman böyle bir durumda kalsa gerçeğe en çok benzeyen yalanı söylerdi. Bunun işe yaraması gerekiyordu.Phoenix için fazla zaman kalmamıştı.

Yutkundu, ve ayağa kalktı.

- Phoenix salona geçelim mi?

Phoenix hiçbir şey söylemeden eliyle hadi işareti yaptı. Ve önden yürüdü. Gri gözleri yine bulutlanmıştı.  Uzun ve kalıplı bedeni böyle öfkeli olduğu zamanlarda iki kat heybetli görünüyordu.

Phoenix büyük cam duvarın yanında ki siyah ve oldukça rahat görünen koltuğa oturdu. Bu cam duvar, kış bahçesini izleyebilmek için salona eklenmişti. Dışarıda yağmur çiseliyordu ve bütün cam yağmur damlalarıyla kaplanmıştı. Patricia evin bu kısmının Phoenix'i en çok sakinleştiren yer olmasını umdu.

Phoenix'in karşısında ki koltuğa oturup en inandırıcı ses tonuyla  konuşmaya başladı.

- Phoenix üniversite'ye başlayacağımız yıl maddi açıdan oldukça sıkıntıdaydım. O okulda okumam imkansızdı. O sıralar babam polisti. Okulun ücretlerini karşılayacak bir bütçemiz de yoktu. O sırada bir şirket öğrencilere burs vereceğini açıkladı. Zaten bir umut her burs başvurusunu değerlendirmeye çalışıyordum.

Phoenix'in sabrı gittikçe tükeniyordu. Krizin etkisinden tam olarak kurtulduğu söylenemezdi. Başında dayanılmaz bir ağrı vardı. Hırçın bir ses tonuyla Patricia'nın sözünü kesti:

KOBAY GEN -P53Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin