dokuz

39 6 27
                                    

🧚...   UFUK  ...🧚

sabahın soğuğu yüzümü çoktan kızartmıştı, ellerim uyuşmuştu ve burnum akıyordu ama buna değerdi. eğer orada biraz daha dursaydım gerçekten kötü hissedecektim.

nasıl olduğum ve ne hissettiğim kimsenin umrunda değil. ne kadar merak edersem, ne kadar iyi davranırsam o kadar büyük eğlence konusu oluyorum. burnumu çektim.

yaklaşık kırk dakikadır aralıksız bisiklet sürüyordum. gerçekten yorulmuştum. üşürken terliyorum yani sanırım.. yağlarım yanıyor olmalı. bisikleti bir ağacın kenarına çekip yanındaki kayanın üstüne oturdum. bu dağ yolunu ancak bir 4x4 çıkabilirdi gerçekten. bisikletle gitmek ise tam bir işkenceydi. sallanıp durdum.

cebimden telefonumu çıkarıp Rüzgar'ı aradım. yolun düzenlediği yerin adresini vererek beni oradan almasını istedim. yaklaşık bir yirmi dakikalık bisiklet macerasından sonra arabaya yaslanmış beni bekleyen Rüzgar görüş alanıma girdi. yüzünde sorgulayıcı bir ifade vardı.

onu görmek beni o kadar rahatlatmıştı ki kaybolduktan sonra evine geri dönmüş bir çocuk gibi huzurla dolmuştum. bisikleti bir kenara bırakıp yavaş adımlarla yanına yürüdüm.

"iyi misin ufaklık?" ellerini omuzlarıma koyup beni ona bakmam için zorladı. kafamı sallayıp onaylayan mırıltılar çıkardım. üşüdüm ve yoruldum.

"tamam bin hadi klimayı açarım."  arabanın kapısını açmamla sıcak hava beni etkisi altına almaya başladı. Rüzgar hemen yanımdaki sürücü koltuğuna oturdu ve kemerini taktı. ağzını bıçak açmıyordu. hiçbir zaman beni bir şeyler anlatmak için zorlamazdı. ondan başka anlatacak kimsem olmadığını biliyordu.

"sence çok mu kiloluyum?" bu da soru mu?! aptal kafam..

derin bir nefes aldı. "yaklaşık dört senedir bu soru ne zaman gelecek diye bekliyordum." güldü. "eskiden oldukça güzel bir vücudun vardı doğrusu. bu hâlinle de sevimlisin ama seni daha sağlıklı görmek istiyorum. anlatabildim mi?" 

kafamı salladım. "biliyorum ama okuldaki çocuklar üstüme geldikçe daha çok kilo alıp onları göbeğimle tokatlamak istiyorum."

duyduğum kahkaha gözümün önüne gelen görüntüleri sansürleyecek nitelikteydi. "bence homohvovonomnomoomofoho bıdı bıdı dandini dandini....hmMMMmMmmMM (yüzmeye devam etmelisin. onları yumruklarınla da dövebilirsin. senelerce bu konuyu seni yıpratmamak için hiç açmadım Ufuk. onların ölümünün üzerinden dört sene geçti. kardeşine kötü olduğunu yansıtmamak için çok çabaladın. bu sürede yemekler seni mutlu etti biliyorum ama şimdi kendine gelme vakti.)"

sıcak hava ve koltuğun rahatlığı beni iyiden iyiye mayıştırdı. gözlerim giderek kapandı.

🌪️...   METE  ...🌪️

ağzımdaki bütün fındığı kaseye geri üfledim. bunları kim yiyecekse şanslı sayılırdı. ahh, keyfim kaçmıştı. arkasından gitmek istesem da hâlâ kalkınca başım dönüyordu. gerisin geri oturmak zorunda kalmıştım.

"Ufuk! şaka yaptım içli köftem üşürsün gel buraya!"

anlaşılan çoktan gitmişti çünkü çıt yoktu. fazla ileri gittiğimi düşünürken merdivenlerden Batu inip bizim tombiş nerede gibi bir şey zırvaladı.

"alınıp gitti yağ toparcığı."

"ne dedin yine çocuğa? bak biz de ona takılmayı seviyoruz ama senin için yaptıklarından sonra hak etmiyordu yani."

zaten kötü hissediyordum, herif bir de gelmiş başımda bık bık hatamı yüzüme vuruyordu. peki ben ne yapacaktım? tabii ki sonuna kadar kendimi savunacaktım. "of amma duyar kastın Batu. gerçekleri söylediğim için neden adam öldürmüşüm gibi davranıyorsunuz?" elimle kapıyı gösterdim. "bi çıkıp bakar mısın orada mı?"

bana onaylamaz bakışlar atarak kollarını göğsünde birleştirdi. bazen onda gerçek bir anne modeli görüyordum. hatta tam şu an mutfağa geçip bulaşıkları yıkarken iki saat bana söylenecekmiş gibiydi. "Batu lütfen?" gözlerimi kırpıştırarak kapıyı işaret ettiğimde ayaklarını sürüye sürüye gidip açtı.

"gitmiş ama belki garajdadır. bakıp geleyim."

ona teşekkür edip kafamla onayladım. orada oturmuş ağlıyordur ya ne olacak? alsın da eve getirsin bari. geldiğinde Ufuk'a vermek için fındık kasesini alıp koltuğa yürüdüm. bazı yaralar üstünden zaman geçtikçe etinizin her an daha da çürüdüğünü hissettirirdi, karnımdaki de öyle bir şeydi.

kaseyi kucağıma alarak koltuğa yayıldığımda güzel bir iç çektim. zengin olmak böyle bir şeydi işte, koltuğum resmen bulutlardan yapılmıştı. keyifle sırıtmaya başladığım sırada Batu telaş içinde içeri girdi. ne var dercesine kafamı salladım, gerilmek istemiyordum.

"abi.." durup nefeslerini düzenledi. soğuktan nefesi kesilmişti anlaşılan. "ufuk gitmiş ve bize de bir sürpriz bırakmış!" 

sürprizlere bayılırdım. keyifle sırıttım. "hmm.. ne bırakmış?"

"kaportana kazınmış güzel bir yazı abi."

"NE?" benim kaportama.. benim dokunmaya kıyamadığım mükemmel son model spor arabamın kaportasına- "ne yapmış dedin?" elim istemsizce kalbime gitmişti. "o yağ toparcığını kaportaya yatırıp.."

"aman mete bey bi tatsızlık çıkmasın."

batu'nun aptal espirisine ağlayarak gülerken elim hâlâ kalbimdeydi çünkü her an kriz geçirebilirdim. aslında dur bir saniye.. benim param var? "neyse. yaptırırız." bacağımı diğerinin üstüne atarak kaseden bir fındık kaptım. Ufuk.. cidden safsalak bir çocuktu..

🧚...   UFUK  ...🧚

hafta sonu bitmiş okul günü çatmıştı ve bilin bakalım ben ne yaptım. ARTIK KARIN KASLARI OLAN MUHTEŞEM BİR ÇOCUK olmadım tabi ki de. sadece yüzmeye devam etme kararı aldım ve diyet yapmaya zorlandım. bir süre bu şekilde sporla birlikte eski formuma geri döneceğim. beni yanlış anlamayın bu durumun Mete ile hiç alâkası yok. zayıfladıktan sonra gidip ondan intikam alma çabalarına da girecek değilim. sadece bu hâlde olmak beni yordu. üstümden BÜYÜK BİR YÜK kalkacak.

kendi kendime güldüm. ne yapıyorum ben? neden röportaj veriyormuş gibi konuşuyorum...  

"bu gün okula yürüyerek gideceğim." içerideki Rüzgara seslendikten sonra evden çıktım.  bu gün hava yağışlıydı. şemsiyemi açtım. bir yandan şemsiyeme düşen yağmur damlalarına bakarak bir yandan da önüme bakarak yürüyordum. işte şu son zamanlarda iyi hissettiğim bir an daha.

tam kendi kendime gülümsedim. okul bahçesinden içeriye adım attığım anda omzuma atılan kolla afalladım. kim olduğunu görmek için kafamı biraz kaldırdım. Mete'nin yakışıklı muşmula suratı yanımda duruyordu. 

bana göz kırptı.. bana kırptı. "bebeğim. sence de bu yaptı-" içimde biriken öfke açığa çıktı. kendimi tutamadım ve Mete'nin arkasına geçip çamurlu ayakkabımla poposuna sert bir tekme yolladım. ne güzel yaptım.

Mucizevi DeğişimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin