on³

23 4 32
                                    

-- birkaç gün önce

💰...   UZAY   ...💰

İrem, masadan aldığı şekeri havaya kaldırdı.

"bu da kalan son yiyeceğimiz."

"o hâlde onu paylaşaca-"  Öykü, İrem'in şekeri çoktan yediğini gördüğünde sözünü yarıda bıraktı.

derin bir nefes vererek cebimden kalan son paramızı çıkartarak masaya vurdum.

"bumm iki bin. şimdi size söylediğim gibi gözüme yeni birini kestirdim. hem biraz da saf bir çocuk gibi. bu paranın bir kısmını kullanarak onu tavlamam gerekiyor. onunla tanışmak için bir plan hazırlamalıyız."

öykü ciddiyetle yüzüme bakıp kafasını durmadan yavaş yavaş sallıyordu.  iremin söze girmesiyle bakışlarımız ona yöneldi.

"AÇLIKTANNN GEBERİYORUM! önce yiyecek bir şey bul bize. ama son paramızı idareli kullanmalıyız o yüzden ben bizim için indirimden bir şeyler bakmaya çıkacağım.  elektrik faturası.. gaz.. su.."

irem konuşmaya devam ettikçe öykü'nün yüzünde bir sıçma tebessümü yeşeriyordu. ayağa kalktı

"ben de geliyorum. ve sen Uzay.. sen de burada oturup şu tavlama işini nasıl hızlandırırsın onu düşün."

"iyi. çabuk gidin hadi ben de acıktım. size sadece 50 lira verebilirim. bu parayla bize en az üç gün idare edecek yemek almanız lazım."

evden çıktılarında odama gidip kendimi yatağa attım. telefonumu alıp sıradaki madur için araştırmalara devam ettim. 

kısa süre sonra anahtarla içeri girdiler. koşarak yanlarına gittim.

"ooh kurt gibi açım."

"o zamaan sana bir sürprizimiz vaar." Öykü kocaman sırıtarak elindeki poşeti masaya koydu. 

İrem ciddi bakışlarıyla poşeti işaret etti. "açsana."

hohh açıyorum.. pasta kutusunu poşetten çıkardım. kalbime mi indirmek istiyorlardı..  ağlamaklı sesimi kontrol etmeye çalışarak ellerini tuttum.

"bu zaten en az elli liradır bebekler."

"İrem bizim için onu indirimden buldu. sadece on liraydı."  ellerini ovuşturarak kıkırdadı.

"hadi yumulalım." İrem yemek gördüğünde bir saniye beklemeye bile tahammül edemezdi. çoktan çatalları eline almış sandalyeye oturmuştu. herkes kendi yerine oturduğunda masada kovboylar atışıyormuş gibi bir hava hakim oldu.

ikisinin de komutumu beklediğini biliyordum. birazdan bu masada belki de bir aslanın yavru ceylanı parçalayışına tanık olacaksınız

"kim daha hızlı yerse.. o daha çok yiyecek demektir."

ikisi de göstermelik tuttukları çatalları fırlatmışlardı. elleriyle pastayı avuçlayıp ağızlarına tıkıyorlardı. tabi bu gözlemi yaparken ben de aynı şeyleri yapıyorum. onlarla yaşadıkça bu düzene alıştım.

Öykü ağzını açmadan hem pastayı çiğniyor hem de kahkaha atıyordu.  ilk üç koca ağızdan sonra ağzımıza gelen ekşi tatla İrem ve ben durmuştuk ama o... ısrarla devam ediyordu. tam yeni bir parçayı ağzına götüreceği sırada İrem eline vurarak düşürmesini sağladı.

ellerimi masaya koyup ayağa kalktım. "bu pasta bozuk."

Öykü yumruklarını ve dişlerini sıkarak önce İrem'e sonra bana baktı.

"ben ekşi krema severim."

kutuda kalan parçalanmış ve bulamaç haline gelmiş pastayı usulca kapattım. "paramızı geri isteyeceğiz!"

.
.
.

"NE DEMEK İADE ALAMAYIZ!?"

"ıı.. efendim pastayı yemişsiniz."  pastanedeki kadın gözünü paketteki pastada(?) gezdirdikten sonra bir daha bize baktı. "üzgünüm." Öykü hiçbir zaman altta kalamazdı hemen lafa girdi.

"iyi ya hastane paramızı da ödersiniz! bozuk pastayı yedirdiniz bize!"

PIRT

"hi!" yüksek sesli pırtı yetmezmiş gibi bir de karnından çıkan seslerle elini ağzına kapattı.

"çocuklar..  sanırım biz stafilokokus aures bakterisine yakalandık."

.
.
.

elimizdeki paralarla eve gelip koktuklara yayıldık. İrem, Öykü'nün saçlarını okşayıp sırıttı.

"işte benim kızım. aferin. sayende hem paramızı hem de hastane ve ilaç ücretlerini aldık." şımarmış kızın gözleri sırıtmaktan neredeyse yok olmak üzereydi.

"hastaneye gitmeyeceğiz bile." üçümüz birden gülmeye başladık.

kendimde kalkacak gücü  bulduğumda doğruldum ve elimi Öykü'ye uzattım. "hadi bakalım. en çok sen yedin ilk sen kus."

.
.

"ÖĞĞK"
.
.

"ÖĞĞK"
.
.

"ÖĞĞK"

hepimiz güzelce temizlendik ve gerçek bir yemeğin ardından çalışma odasında toplandık.

elime aldığım çubukla odada dolanmaya başladım. duvarda Ufuk'un resmi asılıydı. "işte çocuk bu."  çubukla resmi işaret ettim.

"İrem, gölge kuş olarak senin görevin onu takip edip gözlemlemek olacak. Öykü, senin için uygun görünümü ayarlayacak. şunu aklındam çıkarmamanı istiyorum. onu izlemenin amacı ne zaman nereye gideceğini öğrenmek ve bana haber vermek. ben de uygun gördüğüm bir zamanda karşısına çıkacağım. gönül çelen olarak tavlamam uzun sürmez. Öykü, sen her zamanki gibi vurgun planını yapacaksın. bizi eve bir kez davet ettirmem senin için yetecektir zaten."

sözüm bittiğinde tehlikeli gülümsememle başımı salladım.

"bize en fazla iki hafta veriyorum. bu iş tamam"

-- günümüz

Ufuk bitik bir şekilde yanıma adımladı. "ben çıkıyorum Uzay görüşürüz."  elimi kaldırıp göz kırptım.

"iyi eğlenceler."

göz ucuyla çıkışını takil ettikten sonra İrem'i aradım. 

"topik sana doğru yaklaşıyor takibe al."

"topik görüldü. tamam."

yüzümü kapattığında kendini ajan gibi hissettiğini bilerek güldüm. zaten öyleydi de. 

zamanım dolana kadar spor yapıp merkezden ayrıldım. Öyküyle bir parkta buluşup biraz takıldık. bir süre sonra İrem motoru park edip yanımıza geldi.

"bir eve gittiler. büyük ihtümalle Mete'nin eviydi."

yumruğumu sıktım.

"tamam akşam olmasını bekleyelim bir planım var."

eve gidip kafa dinledikten sonra tekrar çalışma odamızda toplandık.

"evet anlatıyorum. iş buraya gelsin istemiyordum ama para suyunu hızla çekiyor. sizden istediğim bu gece beni evire çevire dövmeniz."

üçümüzün de bakışları birbirimiz arasında dolanıyordu. bu odayı belki de bininci kez kötücül kahkahalarımız doldurdu.

sizi çok beklettim biliyorum :< amaa özel bir bölümdü değil mi?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 19, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Mucizevi DeğişimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin